Engelli kim, engelsiz kim?
“Senede bir gün” manşetiyle çıktı, 3 Aralık 2013 tarihli Milliyet Gazetesi, “Dünya Engelliler Günü” münasebetiyle, engellerin senede bir gün hatırlanmalarına gönderme yaparak…
Haklı, ama “hayat mücadeledir” mantığında yürüyen kapitalist hayat tarzı, daha fazlasına izin vermiyor!
Annelere, babalara, sevgililere de zaten “senede bir gün” tahsis ediliyor: O da “kıymetleri bilinsin” diye değil, hediye alınsın, para harcansın, uluslar arası şirketler kazansın diye…
Bu bakış açısı, bize de (Müslümanlara) bulaştı. Batılılaşalım derken, dünyamız değişti. “Sevgi”, “şefkat” ve “merhamet” eksenli hayat tarzımız, gele gele “altta kalanın canı çıksın” konumuna geldi. Yani “batılılaşma” kılık-kıyafetle sınırlı kalmadı, ruhumuzu ve beynimizi de avuçladı. O gün bugündür altta kalanın canı çıkıyor!
Engellilerle, engelli ailelerinin her an yaşadığı engelleri, biz “senede bir gün” hatırlayarak vicdanlarımızı rahatlatıyoruz. O da “ah ah”, “vah vah” boyutunda: Derde deva, sadra şifa olacak hemen hiçbir şey yapmadan…
Gerçi hükümet ve belediyeler, son yıllarda, engelli hayatı kolaylaştırmaya dönük önemli adımlar attılar. Fakat bu işin en anlamlı yanını, devlet çapında alınan tedbirler değil, sağlamların “sakat”a bakışı teşkil ediyor. Bu bakış açısında pek bir değişiklik yok: Hâlâ “ah ah”, “vah vah” çerçevesinde gidiyor.
Bir araştırma şirketinin (Rehabcenter ve Pi Grup), toplumun engellilere karşı tutum ve davranışlarını ölçmek için yürüttüğü anket çalışmasında 714’ü erkek ve 507’si kadın olmak üzere, toplam 1221 katılımcıyla görüşmesi sonucu oluşturduğu ankete göre; toplumumuzun yüzde 40. 58’i bir engelliye âşık olabileceğini, ancak asla evlenmeyeceğini söylüyor.
“Sokakta engelli biriyle karşılaşınca nasıl davranırsınız?” sorusuna yüzde 35.56’sı “Yolunu nasıl bulduğunu uzaktan izlerim” derken, yüzde 6.12’si “Acıma duygusu” hissedeceğini söylüyor.
Cevapların en vahimi ise, engellilerin sadece bir birleriyle evlenmeleri gerektiğinin savunulması…
“Sizce engelliler kiminle evlenmeli?” sorusuna yüzde 35.72’si “Sevdiği biriyle” derken, yüzde 56. 94’ü “Kendisi gibi engelli biriyle” diyor. Görüldüğü üzere, engelsiz birinin engelli biriyle evlenebileceğini çoğumuz kabul etmek istemiyoruz.
Bir anlamda yüreğimizi hayatın dışına çıkarıyor, mantığımızı devreye sokuyoruz: Ama hayat mantıktan ibaret değildir! Bu konuda tek tesellimiz, aşkın engelleri aşacağını savunan yüzde 35. 72’lik kesimin varlığı… Bu oranı artıracak çalışmalara ihtiyaç var.
Dostlarım: Şuayb Aleyhisselamla Yakup Aleyhisselam âmâ idiler. Görme engelli kişilerin nübüvvet makamına çıkarılması ne kadar ilginç ve geleceğe mesaj açısından ne kadar manidardır…
Demek oluyor ki, insanın engeli, onun peygamber olmasına engel teşkil etmemiş... O zaman hiçbir şeye engel sayılmamalı.
Ashaptan görme engelli bir Abdullah İbn-i Ümmi Maktum var. Peygamber Efendimiz, bu zatı tam 13 kez makamına “vekil” tayin edip Medine dışına çıkmış (toplam çıkışı 27).
Ayrıca, “Bir âmâyı kırk adım götürene cennet vacip olur” buyurmuş.
Bir âmâyı (engelliyi) kırk adım götüren ya da ona bir şekilde yardımcı olan insana cennet vadediliyorsa, engellilerle ailelerine kim bilir ne nimetler var?
Duygu yoğunluğu, sevgi, şefkat, bilgi, ilgi, cesaret ve başarı bağlamında kimi “engelli” insanların “engelsiz” insanlardan çok daha ileride olduklarını görmemiz lâzım.
Ben bazılarını yakından tanıdım ve insanoğlunun engelleri aşma potansiyeline hayran kaldım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.