Gülen Grubu üyeleri sütten çıkmış ak kaşık mıdır?
Kafam karmakarışık... “Karmakarışık” dediysem, “net değil”, yani “kararsız” anlamında değil.. Bir “mağaza”nın tezgâh üstü kadar karışık... Bilirsiniz, bir mağazanın tezgahı ne kadar karışık ise, “müşteri”si de o kadar çok demektir... Müşteri o kadar çoktur ki; tezgâhtar, “rafları düzenlemeye” fırsat bulamaz...
Ben de böyle bir “karışıklık” içindeyim.. Masamın üstü “dosya”larla, “bilgi”lerle ve “belge”lerle dolu... O kadar çok “müşteri”, pardon o kadar çok “bilgi” akıyor ki, hepsi “tezgâh” üstünde... Bir türlü “düzenleme”ye, neyi-nasıl yazmam gerektiğine karar veremiyorum...
Bir “düzenleme” yapıp, o “bilgi”leri sıraya koymam gerekiyor ama, “bilgi ve belge yağmuru” devam ettiği için “sıralama” da yapamıyorum...
Masamın üstü darmadağınık,
Dolayısıyla kafam da, karmakarışık!..
HOCA YUMUŞADI AMA!
En iyisi mi, “düzenleme” filan yapmadan, elimi uzatıp, “masanın üstü”nde ne varsa alayım ve sizlerle paylaşayım...
Son bilgi, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, 1 Aralık 2013 Pazar günü yaptığı ve “herkul.org” sitesinde yayınlanan “son sohbet”inde sarfettiği ifadeler...
Hocaefendi, özetle demiş ki;
“Sizin gibi Kur’an’a, imana, milli mefkuremize ve gaye-i hayalemize hizmete kendini adamış insanlar, ileriye adım attıkları gibi yerinde yanlışlarından dönmeyi de bilmeli ve geriye adım atmada da diriğ etmemelidirler. O, ileriye doğru atılan adımların on katı adım sayılır.”
Bu sözler, bir “geri adım” atma olarak değerlendirilebilir... Denilebilir ki; “Hocaefendi gerilimin tırmanmasını istemiyor, onun için cemaat mensuplarını uyarıyor.”
Peki, bu “geri çekilin” uyarısına rağmen ortada bir “geri çekilme” veya “yumuşama”ya dair bir emare var mı?..
Hayır, yok!..
“Hükümete çakmaya” devam!..
Hem de;
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle; “Kurşun gibi manşetler”le!..
Hem de;
“Psikolojik harp tekniği”nin kullanıldığı haberlerle!..
Hem de;
“Belaltı vuruşlar”la!.
“Etikçi”si yapmıyorsa da,
“Tetikçi gazeteler” devrede!..
“Twitter ordusu” devrede...
Şu hâle bakın;
“Gülen Grubu”nun önemli isimlerinden Zaman yazarı Hüseyin Gülerce bile, “kontrol edilemez saldırılar” karşısında, “isyan” edip, “ne hâliniz varsa” anlamına gelen bir ifade kullanmış...
Önce; Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklamaları üzerine, “Twitter hesabında” şunları yazmış,
“Yarından itibaren gerilimin düşeceğini ve dershanelerin sağlıklı bir zeminde tartışılacağını düşünüyorum.”
Aynı Gülerce, gelen “tepki”ler üzerine de, şu satırları yazmış;
“Bazı arkadaşlar tam anlamadı herhalde (...) Bazıları işin tatlıya bağlanmasını, sulh olmasını istemiyor.. Ne diyelim; herkes kendi karakterini yansıtır, kendisine yakışanı yapar!”
Hüseyin Gülerce’nin bu satırları, “dayatma”nın kimden geldiğini, “kavga”yı kimin başlatıp kimin “devam ettirmek” istediğini ve “fitne”yi kimin körüklediğini ortaya koyması açısından son derece önemlidir.
“FİŞLEME”DEN “SKANDAL”A!
Gelelim, “etikçilerin tetikçiliğini yapan gazete” tarafından gündeme getirilen “Gülen’i bitirme kararı 2004’te MGK’da alındı” başlıklı habere ve daha sonraki “fişleme” haberlerine!..
Hükümet kanadından ve AK Parti kurmaylarından yapılan açıklamalarda; “O MGK kararı yok hükmündedir... Bakanlar Kurulu’na hiç getirilmemiştir... Tam aksine; daha sonra yayınlanan genelgelerle, o kararın altı boşaltılmış ve hiçbir dindar insan mağdur edilmemiştir” denilse de, “tetikçi” gazete ısrar ediyordu iddiasında;
“İşte fişleme belgeleri!
İşte fişlenenler!”
“Tetikçi” gazetenin “fişlendiğini” iddia ettiği kişilerden biri de Behzat Murat Sümbüllü idi... Tetikçinin haberinde; Sümbüllü hakkında; “B.M.S: İhsan oğlu, Erzurum-1971 doğumlu B.M.S. hakkında; 2001-2008 yılları arasında, F.GÜLEN Grubu Nurcu kesimin kontrolünde olduğu belirtilen ERGİAD (Erzurum Genç İşadamları Derneği) Yönetim Kurulu üyeleri arasında yer aldığı, şeklinde bilgi mevcuttur” deniliyor ve bu bilgilerle fişlendiği ileri sürülüyordu.
Dün, Rotahaber adlı internet sitesi ise, “tetikçi” gazetenin “Fişlendi” dediği Behzat Murat Sümbüllü ile ilgili “çarpıcı bilgiler” verdi.
Dediler ki;
“Fişlendiği iddia edilen Behzat Murat Sümbüllü’nün geçtiğimiz yıl yapılan ve kopya çekildiği için iptal edilen Hakim ve Savcılığa Giriş Sınavı’nda KOPYA çekenlerden biri olduğu belirlendi.”
Haber, şöyle devam ediyordu:
“ÖSYM’nin 6 Mayıs 2012’de yaptığı Hakim ve Savcılığa Geçiş Sınavı sonrasında 4 evli çiftin sınav kağıtları bire bir aynı çıkmış ve kopya çekildiği gerekçesiyle sınav iptal edilmişti... Sınav birinci ve ikincisi de evli çift çıkmıştı... Kopya skandalında önceki yıl 0 çeken tam 26 adayın da ilk 50’ye girdiği belirlenmişti.
Skandalın ardından soruların bir grup tarafından sızdırıldığı yönünde iddialar ortaya atılmış ancak iddialarla ilgili somut bir delile ulaşılamamıştı.
Kopya çekmesi nedeniyle sınavın iptal edilmesine neden olan Behzat Murat Sümbüllü tam bir yıl sonra bu kez Taraf gazetesinin fişleme haberinde ortaya çıktı. Taraf gazetesinin geçtiğimiz hafta sürmanşetinde verdiği haberde AK Parti’nin cemaat üyelerini fişlediği ileri sürülmüştü.”
NE FİŞLEMESİ?
Benim, bu haberden anladığım ve çıkardığım sonuç şu:
“Tetikçi” gazetenin “fişleme iddiaları”nı sürmanşete taşımasına gerek yok!.. Hele hele, bunu “MİT belgeleri” diye sunmasına da gerek yok... Çünkü, “tetikçi gazete”nin “Aralık 2013’te” yayınlayıp, “fişlendiğini” iddia ettiği isimler, “Ağustos 2012 tarihli gazeteler”de çarşaf çarşaf yayınlanmış, iyi mi?..
Meselâ, Behzat Murat Sümbüllü kendisini şöyle anlatmış:
“1998-2008 arasında fiili avukatlık yaptım... Daha sonra hukuk danışmanlığı yaptım. Kuyumculuk baba mesleği. Ben şirketin sahibiyim. Kuyumculuk yapmıyorum. Sadece yönetici olarak çalıştım.”
Bir de, “gazeteler”in yazdıkları var.
Meselâ;
“Erzurum’da Azra Kuyumculuk’un sahibi olan Behzat Murat Sümbüllü İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu. Bugüne kadar herhangi bir davada avukatlık yapmayan Sümbüllü sadece Zaman gazetesine 26 Haziran 1999’da verdiği demeçte ‘avukat’ olarak yer almış.
Sümbüllü, Fethullah Gülen Cemaati mensuplarını ve bu cemaate yakın iş adamları ile esnafları bünyesinde toplayan Türkiye Sanayici ve İşadamları Konfederasyonu (TUSKON) üyesi derneklerden olan Erzurum Genç İşadamları Derneği’nin (ERGİAD) üyesi.”
Şunu demeye çalışıyorum:
“Tetikçi” gazetenin “mal bulmuş mağribi” gibi sarıldığı “fişleme”(!) belgeleri, o gazetede “2013 Aralık’ında” yayınlandı... Ama kamuoyu, o isimleri “2012 Ağustos’unda” zaten biliyordu!..
Hem de, “fişleme”siz...
Hem de, “kendi ağızlarından!”
Bunu, bilin istedim.. Ama yine de, Rotahaber’in haberinde geçen, “soruların bir grup tarafından sızdırıldığı” ifadesi, bana hayli ilginç geldi...
Size gelmedi mi?..
ALTERNATİF VAKFE Mİ?
Bana ulaşan bilgilere göre;
Son “Hac”da; Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Arafat’ta “Vakfe Duası” yaptırırken, “Cemaat’in Abileri”, başka bir çadırda toplanmışlar ve “Görmez’in duası”na “Amin” demek yerine, “kendi dualarını kendileri yapmışlar” iyi mi?..
Sizin anlayacağınız;
BDP’lilerin “alternatif Cuma”ları gibi, cemaat üyeleri de Arafat’ta “alternatif dua” yapmışlar!..
İyi de;
“Cemaat üyeleri”nin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez’e bu “tavır”ları, bu “tepki”leri, bu “ambargo”ları niye?..
Tepkileri “Diyanet Kurumu”na mı,
Yoksa “Görmez’in kişiliği”ne mi?..
Bu “ambargo”nun sebebi; Prof. Mehmet Görmez’in, 31 Mayıs 2012 tarihinde, Kazakistan’ın başkenti Astana’da gazetecilere sarfettiği sözler olabilir mi acaba?..
Astana’da, “Türk gazeteciler”in sorularına cevap veren Diyanet İşleri Başkanı demiş ki;
“Dinler arası diyalog olmaz, din adamları arasında diyalog olur... Yani iki farklı dinden din adamı oturup örneğin çevre ile ilgili, savaşlarla ilgili bir konuyu görüşebilir, bu diyalogdur... Ancak dinler arası diyalog olmaz... Dinler birbirine dönüştürülemez, din adamları dünya ile ilgili yaşanan sorunlarla ilgili sorunlarını tartışır.”
Gel de merak etme;
Mehmet Görmez’e konulan “kısmi ambargo”nun ve “alternatif dua”nın sebebi; “Dinler arası diyalog olmaz” dediği için midir acaba?..
MAVİ MARMARA OLAYI
Merak ettiğim bir şey daha var:
Filistin’e “gıda yardımı” götürecek Mavi Marmara gemisi yola çıkmadan önce; ölüm pahasına Gazze’ye değil de, “mutedil” kalarak ve “İsrail’e karşı gündem” oluşturarak Mısır’a gitmeyi de içine alan “Beş alternatifli bir plân” hazırlanmıştı...
Bu plân, İHH tarafından Zaman yazarı Hüseyin Gülerce’ye 2 defa, Mehmet Kamış’a 1 defa anlatıldı mı?..
Hüseyin Gülerce veya Mehmet Kamış, bu plandan Hocaefendi’yi haberdar etti mi?..
Şunun için merak ediyorum;
Hocaefendi’yi haberdar etmedilerse; bu Gülerce ve Kamış’ın hatasıdır... Haberdar ettilerse; Hocaefendi; “Terör devleti İsrail’in 9 Türk’ü katlettiği” saldırı için; niye “Otoriteden izin almaları lazımdı!” dedi?..
Uzun lâfın kısası;
“Fitne” lâfının ağızlara sakız olduğu ve bunu özellikle Cemaat mensuplarının hovardaca çiğnediği şu son günlerde, bir de kendilerinin aynaya bakması gerekir diye düşünüyorum...
Herkese “Fitneci” diyorlar...
Kendileri;
“Sütten çıkmış ak kaşık” mıdır?..
*****************************************************
Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisini kim organize etti?..
Sahi, CHP Genel Müdürü Bay Kemal Kılıçdaroğlu, ABD’ye niye gitti?.. Ya da, bu geziyi “kim” organize etti?.. “Muhatap bulunamadığı” için ertelenen gezi olayında, “Kılıçdaroğlu’nun imdadına” kimler yetişti?.. İddia edildiği gibi, bu geziyi “organize” edenler, “Hocaefendi’nin adamları” mı?..
Bay Kılıçdaroğlu, Amerika’da “Yahudi lobileri” ile de görüşmüş... Artık ne ilgisi varsa; “Gezi terörü”nü sormuşlar kendisine, “İsrail”i ve “tutuklu generalleri” sormuşlar... O da, bu konulardaki üstün bilgisi ile “brifing” vermiş muhataplarına... Anlayacağınız; “Türkiye’yi ve iktidarı gammazlamış!”
Ama, benim en garibime giden ziyaret, “Türk-Amerikan Birliği”ni ziyaret edip, Birlik üyeleriyle “kahvaltı” yapması oldu... Efendim, söz konusu kuruluş, “Cemaat kuruluşlarından biri”dir ve bildiğim kadarıyla, “merkezi de İstanbul’da”dır... Merkezi İstanbul’da bulunan kuruluşu Washington’da niye ziyaret etti anlayamadım... Kahvaltı esnasında, “dershaneler”le ilgili sorular da sorulmuş Kılıçdaroğlu’na... Herhalde “hoşlarına gidecek cevaplar” almışlardır... Ama, bu ziyaret; “Cemaat-CHP ittifakı”na dönüşürse, sadece acırım...
CHP’ye değil, Cemaat’e acırım!..