Nankörlük!
Meşhur tilki-yılan fıkrasını her kes bilir. Yine de tekrarında fayda görüyorum. Çok önemli ibret dersleri ihtiva eden bu hikâye şöyle: Tilki derin düşünceler içinde, ırmak kenarında karşıya yüzerek geçebileceği uygun bir kısa yol ararken yılana rastlar. Yılan da karşıya geçmek istemektedir. Güler yüzlü bir çehreyle dost görüntüsü içinde tilkiden yardım ister:
Tilki; “Yılan kardeş! Gayemiz aynı, karşıya geçmek istiyoruz, sarıl boynuma yüzerek birlikte karşıya geçelim” der ve bu şekilde ırmağa atlayıp yüzmeye başlarlar. Karşı tarafa yaklaştıkları sırada yılan tilkinin boğazını sıkmaya ve boğmaya yeltenir. Nefesi kesilen tilki şaşkınlık içinde ve zorlanarak neden böyle yaptığını yılana sorunca:
Yılan; “Tilki kardeş! Benim cibilliyetim böyledir. Ben yılanım. Karakterimin gereğini yapıyorum. Boğazına dolandığım kişiyi boğarım.” Der ve birlikte boğulmak pahasına tilkinin boğazını sıkmaya devam eder.
Tilki; “Yılan kardeş! Anlaşıldı beni boğacaksın. Bari helalleşelim, ölmeden önce uzat da dostumun gül yüzünü görüyüm, vedalaşalım.” Der.
Yılan; gözü dönmüş bir küstahlık ve şımarıklık içinde, ama ahmakça başını uzatıp tilkiye baktığı sırada, kurnaz tilki hemen atik bir hareketle yılanı başından ısırır ve ala canlı bir şekilde ırmak kenarına dümdüz uzatıp şunları söyler:
Dost dediğin, işte böyle dosdoğru olmalıdır. İyilik yapana kötülük yapmak NANKÖRLÜKTÜR.
Son günlerin aktüel konusu dershane düzenlemesi dolayısıyla ortaya çıkan iktidar-cemaat ihtilafında nankörlük konusu gündeme gelmiştir. Taraflar birbirlerini nankörlükle ve vefasızlıkla suçlamaktadırlar. Eğitimcilerle birlikte fikir ve edebiyat dünyası ile medyamız da bu konuda ikiye bölünmüş durumda.
Başından beri konuya hüsnü-zan ile yaklaşarak, Kerbelâ olayı gibi içtihad farkından kaynaklı bir kardeş kavgası gördüğümüz bu mes'eleyi, değer yargılarımız bakımından masaya yatırmak istedim ve yukarıdaki fıkrayı siz değerli okurlarımla paylaştım. Gündemle bağlantılı tilki ve yılanın tavırlarının yorumunu idrak ve irfanınıza havale ediyorum.
İnsaf ve iz'an sahibi tarafsız herkes görüyor ki, mevcut iktidar; 11 yıldır siyasî ve ekonomik istikrar içinde yaptığı reformlarla birlikte, eğitim hak ve özgürlükler alanında çok ciddi hamleler yapmıştır. İnanç guruplarına, cemaatlere engel olmak şöyle dursun, hiç bir hükümet döneminde görülmeyen, alabildiğine serbest faaliyet imkanı sağlamış, destek vermiştir. Elbette hataları ve noksanları da vardır.
Buna rağmen dînî hizmet gurupları, cemaatler ve diğer toplum katmanlarının, zülfü-yare dokununca,menfaatleri haleldar olunca ya da şu veya bu sebeple iktidarı boğmaya matuf düşmanca saldırıları NAKÖRLÜKTÜR. Fitne unsuru şer cephesiyle aynı safta yanyana hükümete ateş püsküren bu kardeşlerimiz acaba kimin ekmeğine yağ sürüyorlar? bilmezlermi?
Tabî oldukları gafil tagûtların talimatlarıyla insafsızca hükümete yüklenip yok etmeye çalışan kardeşlerimiz; akıl ve vicdanlarını torbaya koyacaklarına, biraz olsun düşünüp tefekkür etseler, destekleyecek daha iyi bir alternatif bulabilecekler mi?
Madalyonun öbür yüzüne de bakalım: Büyük fedakârlıklarla zor şartlarda Ak Partiyi kuran, destekleyen, çalışan, gönül veren kişilerin ve cemaatlerin de parti yetkililerinden ilgi ve vefa bekleme hakları vardır. Ayrıca onlara kulak verilmelidir. Alınan yüksek oy oranının iktidar sarhoşluğu içinde eyyamcı yalakaların pohpohlarına kapılıp gönül dostları çiğnenirse bu da NANKÖRLÜKTÜR.
Hatta bindiği dalı kesen gafil hoca misali, geniş halk kitlelerinin desteği ile şımarıp taban kaymasına yol açacak kibirlenmeler ve temeldeki mayayı bozacak ahlakî zaaflar ile vefasızlıklar hüsrana yol açabilir. Aman dikkat!!!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.