Abdulkadir Molla!
Aslında en büyük yanlış, Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılması ile yapıldı..
Aslında Mevlana Ebulkelam Azad haklıydı.. Mevdudi yanılmıştı. Muhammed İkbal de! Mevdudi ve İkbal her ikisi de iyi birer Müslümandı aslında.. Zamanı tekrar eskiye döndürecek değiliz.. Bu olaydan sadece geleceğe dair dersler çıkarabiliriz.. Düne dair ne varsa dünde kaldı..
Pakistan’ın liderliğini Cinnah’a verdiler. Cinnah bizim Demirel gibi biri.. Zaten zaman içinde de, DP gibi bir sağ, CHP gibi bir sol, MNP gibi bir İslami tercihleri öne çıkaran bir parti kuruldu.. Bildik hikaye yani.
Pakistan, Türkiye ve İran ile birlikte, ABD ve İngiltere’nin önderliğinde RCD ve CENTO ile kontrol altına alındı.. Bu RCD ne derseniz, Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği (Regional Cooperation for Development-RCD), Türkiye, İran ve Pakistan arasında bölgesel işbirliğini güçlendirmek amacıyla kurulan örgüt. Aynı zamanda Merkezi Antlaşma Teşkilatı’nın (CENTO) üyesi olan bu üç ülkenin arasındaki ekonomik ve kültürel işbirliğini geliştirmek amacıyla 1960’ların başında üst düzeyde çeşitli girişimler yapıldı. Sonunda 20-21 Temmuz 1964’te İstanbul’da devlet başkanlarının katıldığı bir toplantıda RCD kuruldu. RCD, varlığını uzun süre korumasına karşın, amaçlanan ekonomik işbirliği konusunda başarılı olamadı. CENTO’nun 1980’de feshedilmesinin ardından da varlığına son verildi. 1985’te RCD’nin bir uzantısı olarak da Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) oluşturuldu. Yani tavşana kaç, tazıya tut demişlerdi. İngilizler, Hindistan’a bağımsızlık vererek, Pakistan ve Bangladeş’i Hindistan’dan ayırıp, sonra da Pakistan’ı bölüp, Hindistan’la tekrar barışmasınlar diye aralarında bir Keşmir sorunu çıkarıp, sonra da Hindistan’a karşı Pakistan’ı Türkiye ve İran’la birlikte yedeğe almışlardı..
Ülkeler bir bölünmeye başladı mı, arkası geliyor.. Önce Müslümanlar Hindistan’dan ayrıldı, ardından Pakistan kendi içinde bölündü. Bu iş bununla da kalmadı.. Hindistan bölünürken, Pakistan’ın yanında bir de Keşmir bölgesi çıktı. Bugün Pakistan da, Bangladeş de tekrar bölünmenin eşiğinde.. Ve Pakistan’ın ayrılışı ile beklenenlerden hiçbiri gerçekleşmedi.. Bu ayrılığın sonunda Hindistan’ı kaybettik.. Bugün resmi rakamlar 200 milyona yakın dese de, Hindistan’da 300 milyona yakın Müslüman yaşıyor.. Pakistan’da 180, Bangladeş’te 143 milyon Müslümanın yaşadığı söyleniyor.. Pakistan ve Bangladeş’te yaşayan Müslümanların sayısı 300 milyondan fazla. 1.2 milyarlık Hindistan’daki Müslümanların sayısını da Hind Müslümanlarının sayısı ile toplarsanız, Pakistan ve Bangladeş’le birlikte, Hindistan’ın nüfusunun 1,5 milyarı bulacağını ve bunun %50’ye yakının Müslümanlardan oluşacağını görürsünüz.
İngilizler bunu çok önceden gördükleri için, Müslümanları, hayali, gerçek dışı bir “İslam devleti” hayali ile “Steril İslam” politikalarına yönelttiler ve Hindistan’ı bölerek bir arındırma politikası izlediler. Hindistan’da İslamcılık adına Babür Şahlığının mirasını kaybettik..
Sanırım bu yazı birkaç gün sürecek.. Abdulkadir Molla’nın katledilişinin ardından bu tarih muhasebesini yapmamız gerekiyor.. Eğer bir “Hind uyanışı” yaşanacaksa bazı gerçekler üzerinde düşünmemiz gerekiyor..
Biliyorsunuz, 14 Ağustos 1947’de İngiltere’nin Hindistan’a bağımsızlık tanımak zorunda kalması üzerine, aynı gün hem Pakistan hem de Hindistan devleti kuruldu; ayrılık kanlı çatışmalara ve göçlere sebeb oldu.. Daha sonrasında yine bir bölünme yaşayıp, batısı bugünkü Pakistan doğusu da Bangladeş olmuştur. 1969’da Bangladeş Halk (Avami) Partisi başkanı Muciburrahman döneminde, Hindistan’ın da desteği ile Pakistan’dan ayrıldı..
Ben 1980 öncesi Pakistan’a gittim.. Pakistanlıların bize nasıl bir sevgi duyduklarını biliyorum.. 1970’lerin başında yayıncılık yaptığım yıllarda da, “Kanuni devri, Osmanlı Hind Müslümanları Münasebetleri Tarihi” isimli Sind Üniversitesi öğretim üyelerinden Yakub Mughul’un bir kitabını yayınlamıştım.. Bölgeyi ve dönemi o kadar çok merak ediyordum ki, İstanbul Üniversitesi Arap Fars filolojisinde okurken, Urduca’yı da yardımcı dil olarak seçmiştim..
Batılıların Hindistan’ı keşfetme merakları, İpekyolu, Büyük İskender’in Hindistan ve Çin seferleri gibi konulara olan ilgim sonucu, o zamanlar “Coğrafi Keşiflerin İçyüzü” isimli bir kitap da neşretmiştim. İnşallah o kitabın yeni baskısı İnkilab yayınlarından bu hafta çıkmış olacak..
Bu konuya yarın da devam etmemiz gerekecek de, işte bu Abdulkadir Molla, o Pakistan Bangladeş’in bölünmesine karşı çıkan. “Bölünmeyelim” dediği için, ayrılmak isteyenlerle birlik olmak isteyenler arasında çıkan çatışmada hayatını kaybedenlerin ölümlerinden sorumlu tutularak idam edildi! Bangladeş’in uluslaşma sürecine karşı çıkarak birliği savunduğu için şehid edilen son ulus devlet kurbanı! Kurtların mahkemesinde kuzular suçlu bulundu!
Bu yargı yolu ile işlenen cinayet bundan 40 yıl öncesine ait bir siyasi hesaplaşmanın günümüzdeki devamı gibi bir şey. Öyle görülüyor ki, Bangladeş bir daha bölünecek.. Abdulkadir Molla bölünmeye karşı çıkan bir dini önder. Bir kahraman aslında..
Bangladeş sözde cumhuriyet.. İslam devleti idiler güya, sıradan bir diktatörlük rejimi.. Yoksul bir halkın kan ve gözyaşı üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalışan yağmacıların kurdukları, derin bir çete hükümeti.. Bangladeş diktası, Hind bölgesinin yeni Sisi’si, Esed’i, Mübarek’i olmaya aday.
Bu konu burada bitmeyecek, yarın da bu konuya devam edeceğiz.. Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.