Mürşitler Böyle Anlatırsa
Deve’ye sormuşlar: “Neden boynun eğri?” Cevap vermiş: “Nerem doğru ki?!”
İzleyebildiğimiz kadarıyla bazı televizyon veya radyo programlarında o kadar çok hatalar yapılıyor ki, hangi birini düzelteceksin?!
Din adına dini konuşmak; şerefli ve sevaplı olduğu kadar, aynı zamanda veballi ve tehlikeli bir iştir de.
Çünkü, vereceğiniz yanlış bir bilgi, hem sizi hem de o bilgiyle amel edecek kişileri saptırabilir.
Sapıklık dalalettir.
***
Vaktiyle resmi görev de yapmış olan bir hocaefendi, televizyonda stüdyoda bulunan insanlara din hakkında bilgiler veriyor. Ama verdiği bilgilerin pek çoğunun Kur’an ve Hadis bilgileriyle örtüşen yanı yok!
Meselâ, “Kâbe nasıl tavaf edilir?” konusunu anlatıyor. Hocaefendi, her şavt’ta okunan duaların Türkçe yapılmasına karşı çıkıyor!
Ona göre, ya birisi yüksek sesle Arapça duaları bağırarak okuyacak, yanındakiler de onu tekrar edecekler… Ya da, herkes eline dua kitabını alacak, oradan Arapça metnini okuyarak Kabe’yi tavaf edecek!...
Hocaefendiye göre, Arapça dua metninin anlamını bilmeye gerek yok!
Bunu nasıl söyler, şunun bir gerekçesini öğreneyim dedim, yayına bağlanmak istedim ama ulaşamadım. Çünkü yayınlanan bu programı, benim gibi binlerce kişi izliyor. Bir yanlışlık, binlere ulaşıyor!...
***
Şu bir gerçek ki, tavaf sırasında okunan ve bugün kitaplarda yazılı olan şavt dualarını okumak ne farzdır, ne vaciptir, ne de sünnettir. Bu dualar, bu şekliyle Peygamberimiz (s.a.v) tarafından da söylenmiş değildir. Ancak, sonraki dönemlerde alimlerin okunmasını tavsiye ettiği ve erbab-ı ilimce de kabul gören dualar olmuştur. Bunları okumak müstehap, yani sevabı umulan güzel amellerdir.
İslam uleması, insanlar tavaf ederken ne söyleyeceklerini bilsinler diye bu duaları tanzim etmişler ve bir nevi hacılara kolaylık yapmışlardır. Gerçekten de, bu duaların her birinde Kur’an’dan alınma ibareler, hadislerden aktarılma cümleler mevcuttur ve bunların çok güzel manaları vardır. İnsan bu manaları bilerek tavaf yaptığı zaman, daha bir bilinçle ve huşu içinde hac ibadetini yapmış olur.
Hocaefendi örnek veriyor: “Bir hacının ‘Allahümmesgına’ demek yerine Türkçesini söyleyerek “Ey Allah’ım beni sula!” demesi, benim garibime gidiyor” diyor. Yani, hocaefendiye göre, duanın manasını bilmek, daha doğrusu
Türkçe dua etmek, garip bir şey!..
Bu nasıl bir anlayış? Bir hocaefendi bunu nasıl söyler?!
Kur’an-ı Kerim’in anlamını merak edip öğrenmeden sadece metin okuyarak ömrünü geçiren insanlar için, tavafta okunan duaların anlamını bilmek de gerekmeyecektir elbette!.. Asıl garip olan bu!..
***
Aynı hocaefendinin diğer garipliklerini sıralamak bu sütuna sığmaz. Ama beni dehşete düşüren iki cümlesinden daha bahsedeyim ki, Rabbime mazeretim olsun.
Birisi: “İstanbul’un bekleyen beş bekçi (yatır) vardır.” Diğeri de: “Peygambere salat-u selam getirildiğinde, Allah onun ruhunu cesedine iade eder, o da selamı alır.”
Kur’an ve Hadis gerçeklerine aykırı bu cümlelerden birincisi halk efsanesi, ikincisi de uydurma bir hadistir.
Ama, insanlar vahiy dışı anlatımlar ve asılsız rivayetlerle işte böyle uyutulmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.