Esnafın üçte biri kepenk indirecek!
Daha önce yazdım, yine yazayım.. yine yazayım.
Esnaf diyor ki, “batıyoruz”. Ekonomide yapısal bir değişiklik sözkonusu. Değişime ayak uyduramayanlar batacak..
En az üçte biri batacak esnafın. Batmak istemiyorsanız, bir araya gelecek, ortaklık kuracaksınız. Birlikte alım yapıp, pazarlamanızı birlikte yapacaksınız.. Kalite ve verimlilik, standardizasyon sağlanacak.. Kayıtlı ekonomiye geçeceksiniz. Bunu yapmayanlar batacak!
Bakan Şimşek: “Her evin altında bir bakkal olmaz“ diyor. Her köşe başında bir fırın olmaz.. Hepsinin un deposu, hamurhaneleri, pişirme odaları, satış reyonu.. Hepsinde çalışacak adam gerek.
Bakın yarın zincir mağazalar gelecek ve hepsinin papucunu dama atacak..
İşletme muhasebesi, toplam kalite, çevre disiplini yeniden yapılanacak..
Mali müşaviriniz vergi kaçırmanıza yardımcı olmayacak, vergiden kaçınma yollarını anlatacak size.. Teşvik ve muafiyeti öğretecek..
Bu işler yoluna girdikçe vergiler, KDV, sigorta primleri düşecek. önümüzdeki günlerde %5'lik bir düşüş daha var. Kurumlar vergisi bir yere kadar geriledi. KDV hâlâ çok yüksek. öTV istismara yol açıyor. Verginin vergisini alıyor devlet..
Buna karşı örgütlenerek hukuk yolu ile ya da demokratik yollardan, lobi yaparak yanlışları düzelteceksiniz..
Bizim işçimiz, köylümüz, memurumuz ve çiftçimiz sadece şikâyet ediyor.. Olmaz! Taban fiyatı yüksek tutunca alkışlanıyor. Peki neden katma değerlerini artırmıyorlar? Kooperatifleşme, katma değer artırıcı işler konusunda kimse kılını kopartmak istemiyor..
Bu kafa ile fındığımızı bitirdik.. Yarın başka ürünlerde de aynı rezalet yaşanabilir..
Makul, mantıklı ve doğru kararları alkışlamalıyız.. Kimse devlet malını oy hesaplarına kurban edemez..
Tarım alanları hızla küçük parsellere ayrılıyor.. Makine parkı hem yetersiz hem atıl kapasite var. Depolama mekanları sağlıksız..
Her şeyi devlet yapamaz. İnsanlar Odalarda, Sendikalarda bunları oturup konuşmalı, kendi çözümünü kendisi üretmeli..
Odaya kaydolanların %90'ı seçimde bile Odanın kapısını çalmıyor..
Sektör dergileri okumuyor. çoğu kimse kendi sektörü ile ilgili bilimsel gelişmeleri merak edip izlemiyor. Mesleki etik, standardizasyonlar ve mevzuatı ciddiye almıyor.
Bu böyle olmaz..
Tamam üreticiyi koruyalım, ama peki tüketicinin hakları ne olacak?
Kötü malı pahalıya almak adına üreticiyi koruyamazsınız.. Maliyetlerin aşağı çekilmesi ve verimliliğin artırılması gerek.
Bir araştırmada okumuştum, mesela AB ülkelerinde bir işçi bizim işçimizin aldığı ücretin birkaç katı para alıyor ama, AB ülkelerindeki bir üründe emeğin payı, Türkiye'dekinden daha ucuz..
Verimlilik, kalite, estetik, servis, mali girdiler ve çevresel faktörler artık tüketicinin ilgi alanı.. Atıklarınızı ne yapıyorsunuz, çocuk işçi çalıştırıyor musunuz, çalıştırdığınız işçiler kaçak mı, değil mi, çalıştıkları ortamda ses, ısı izolasyonu var mı, yeterli oksijen alıyorlar mı, mesleki hastalıklar, iş kazaları, çevresel etkilere karşı sağlık tedbirleri alınmış mı?
Paranızı nerede nasıl değerlendiriyorsunuz, hangi sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorsunuz, artık tüketici bunlara da dikkat ediyor..
Bakın hangi esnaf ya da köylü buna dikkat ediyor.
Fenni gübre, zirai ilaçlar ve hormonlar, hasad zamanlaması gibi sağlık açısından hayati konulara, hijyen kurallarına ne kadar dikkat ediliyor?
Hayvancılıkla uğraşanlar Bruselloz (Peynir) Hastalığı konusunda bilgi sahibi mi mesela. Bu konuda veterinerlerin uyarılarını dikkate alıyorlar mı? Bir veteriner arkadaştan bu konuda dehşet verici hikayeler dinlemiştim..
Başkasına çuvaldızı batırmadan önce kendimize iğne batırmamız gerekmez mi?
Birileri batacak..
Bakın vergi kaçıranlar, ucuzluk kozunu kullanarak dürüst ve başarılı insanların önünü kesiyor. Kötü esnaf iyi esnafı kovuyor..
Esnaf ve köylü ya bir araya gelerek profesyonelleşecek ya da batacak..
Ben tahminimi söyleyeyim: %30'u batacak. %30'u büyük sermayeye entegre olacak. %30'u da kendi arasında birleşerek büyüyecek.. Batan işletmelerin sahipleri de gidip başka yerlerde iş arayacaklar.. Batmak istemiyorsanız, devletten yardım istemek yerine yapmanız gerekeni yapın..
Halıcısı, mobilyacısı, fırın işletmecisi, bakkalı, taksicisi için de bu böyle.. İşletme sayısı %30 azalacak. Dilerim diğerleri de batmadan akıllarını başlarına toplar ve güç olurlar. Tabii önce ortak olacak, başkaları ile birlikte iş yapacak, başkalarına hesap verecek bir anlayışa ulaşmamız gerek. Katılımcı, çoğulcu, şeffaf bir işletme anlayışı, profesyonel bir yönetim.. Asıl sıkıntı burada!
Bakan Mehmet Şimşek, "Hiçbir esnafın kepenk kapatmasını istemeyiz. Dönüşüm yaşanıyor. Ayak uydurmak için elimizden geleni yapmamız lazım. 70 milyon tüketici var, bunları korumak zorundayız" dedi.
Hükümet başta petrol kaçakçılığı olmak üzere kaçakçılığı engellesin.. Yüksek öTV ve KDV'leri düşürsün, bürokrasiyi azaltsın, başarılı proje ve firmalara destek versin, teşvik ve muafiyetler konusunda yeterli bilgilendirme, rehberlik konusunda üzerine düşeni yapsın.
Başkalarından bir şeyler beklemek yerine kendi göbeğimizi kendimiz kesmeyi öğrenmeliyiz.
Devlete esasen “gölge etme başka ihsan istemeyiz” demek gerek.
Bu arada bir başka iyi haber: “Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin belli bir aşamayı kat ettiğini, belli bir olgunluğa eriştiğini ve finansman dengeleri itibariyle belli bir başarı elde ettiğini, dolayısıyla IMF’den kaynak kullanma ihtiyacı olmadığını belirtti.” IMF allerjik, rahatsız edici, toplumda psikolojik travmalara sebeb olan bir örgüt.. IMF ile yeni bir anlaşma yapılmamalı.. Bizim halkımız, IMF adını duyunca, muz kabuğu gören Karadenizli fıkrasındaki gibi aklına başka şeyler geliyor!
Kaldı ki, şu anda ABD bize değil, biz ABD'ye borç veriyoruz. Merkez Bankası'ndaki 70 milyar doları bulan stok, bir bakıma Amerika'ya ucuz kredi vermek anlamına gelmiyor mu? Gelinen noktada ABD bize değil, biz ABD'ye borç veriyoruz. Ayrıca döviz stoklarında doların miktarının indirilmesi de ayrı bir ihtiyaç.
Devlet makro ekonomi ile ilgilensin. Paranın değerini korusun, dengeleri gözetsin.. Doğru olan bu!
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.