İç düşman üretme merkezleri
Abdulfettah Sisi, Beşşar Esat’a özenerek terör mühendisliğine soyundu. Meşruiyet kazanmak için terör kartına başvurdu. Böylece Batı’nın tanımını veya işini de kolaylaştırıyor. Batı’yı kendi değerlerine ters düşmekten kurtarıyor. Ali Haccar gibi bazı Mısırlı şarkıcıların dediği gibi Hıristiyan Kıptiler Sisi’nin milletine ortak ve dahil olurken İhvan öteki milleti temsil etmektedir (ihna şa’b intu şa’b). Kur’an senin dinin sana benim dinim bana derken Ali Haccar ‘Allah tek olmasına rağmen senin tanrın sana benim tanrım bana’ diyerekten darbe adına zındıklık üretmektedir.
Suriye’de baştan beri herkes Esat’ın çeşitli siyasi manevralar üzerinden zaman kazanmak istediğini öngörmüştü. Dünyanın ihaneti ve muvazaası üzerinden zaman kazanılmıştır. Bütün gelişmeler bunu gösterdi. Peki! Ona zaman kazandıranlara ne demeli? Aslında sadece zaman kazanan Esat olmadı aynı zamanda Obama ve Batılılar da gizli gündemlerini ve gizli Esat yandaşlığını açığa çıkarmak için olayların gelişmesini beklediler. Olayların seyriyle birlikte gerçek yüzlerini de ortaya koydular. Lakin burada olan insanların zihni takipte zorlanmaları ve olayların seyri altında bu gerçeği kaçırmaları olmuştur. Devreye kirli savaşın parçası veya istihbarat teşkilatlarının ürünü IŞİD (DAİŞ) girince ABD gerçek yüzünü ortaya serdi. İran mihveri ile Batı mihveri Şam’da ortak politikalar üzerine buluştu. Gazze üzerinde Sisi-İsrail ortaklığına mukabil Şam’da Batı ile Şii ve Rusya hattının ortaklığına şahit olmaktayız. Suriye halkına son darbeyi vurmak için düşmanları çatallaştırdılar. Kaide ve türevleri üzerinden temel düşmanı tali düşman haline getirme senaryosunu devreye soktular. İngilizler bunu 1881 yılından itibaren Arap dünyasında uygulamaya koymuşlardı. Batı ve sömürgecilik aleyhtarlığı yerine Türk düşmanlığını köpürtmüşlerdi. Simyasal savaş üzerinden kimyasal bir değişim ürettiler ve düşmanı dost ve dostu düşman haline getirdiler. İttihatçıların da bu yönde ahmaklıkları Batılıların işini kolaylaştırdı. Bangladeş’in bağımsızlık sürecinde Pakistanlı Eyyüp Han gibi ahmak generallerin ahmaklıkları Muciburrahman ve onun arkasındaki güçlerin işini kolaylaştırması gibi.
*
İsrail’in kurulmasından sonra da Batı Araplar arasında kavganın seyrini değiştirmek ve düşmanlığı başka eksen üzerine oturtmak istedi. Düşmanlığı iç eksene kaydırmayı planladı ve Müslümanların içlerine salmak istedi. Tarih şahittir ki, bunu hem 1991 yılında hem de 2001 yani 11 Eylül sonrasında devreye sokmuştur. İran Devriminden sonra bölgede kavga Müslümanlar arasında veya Müslümanların iki kanadı arasında sahnelenmişti. Humeyni Şiilik dürtüleri üzerinden yayılmacı emellerle Irak’la savaşın kıvılcımlarını atmış ve bu ateş günümüze kadar sönmeden yanmaya devam etmiştir. Halen yansımaları Suriye’de yaşanmaya devam ediyor. 1990 yılında Saddam Kuveyt’i işgal edince baba Bush daha sonra oğlunun uygulayacağı politikayı yürürlüğe koymuştu. Düşman tanımını değiştirmek. O da şudur. Düşmanlık Araplarla İsrail arasında değil Arapların kendi içindedir. İsrail masumdur. Bu nedenle 1991 yılında Madrid’de Araplar ile İsrail bir araya getirilmiş lakin İsrail toplu barışa yanaşmamıştır. Yine oyun bozan rolü oynamıştır. 2002 yılında da Beyrut’taki Arap zirvesinde Prens (Kral) Abdullah’ın İsrail’e barış teklifine resmi bir karşılık vermemiştir. İsrail işgal ettiği Filistin topraklarının beşte birini bile geri vermeye yanaşmazken o düşman olma vasfını kaybediyor. İngilizlerden Amerikalılara devreden iç düşman tanımı gereği, önce Türkler sonra Saddam ve sonra ise İhvan Arapların iç ve yeni düşmanı olarak takdim ve tasnif ediliyor. Bu sayede Araplar Osmanlı aleyhine ayartılabiliniyor. 1916 yılında Arap isyanı patlak veriyor. Türkiye’de ve Arap diyarında kurulan ulusalcı rejimlerin kökeni bu isyana dayanmaktadır. Bu kavganın kanatları arasından da Arap ve Türk ulusalcılığı doğuyor. Dolayısıyla ulusalcılık bir İngiliz ve ardından Amerikan ayartması ve planıdır.
*
2001 yılında Neoconlar yeni bir simyasal savaş başlatıyorlar ve İslam’ın düşmanının içeride olduğunu propaganda ediyorlar. 11 Eylül’den sonra Amerika’daki düşünce kuruluşları ve Neocon yapı İslam’ın düşmanının içeride olduğu propagandasını yapmaya ve bunu teorileştirmeye kalkışmıştır. Şimdi bu 11 Eylül planı İhvan üzerinden yeniden güncelleştiriliyor. Mısır’da İhvan bazı kurmaca terör olayları üzerinden Kaide yerine konularak terör örgütü ilan ediliyor. Böylece meşruiyet dışına itiliyor. Suriye’de ise Kaide üzerinden Beşşar Esat ehven-i şer haline getiriliyor. Yeni bir düşman kurgusu üzerinden Esat bir de bakıyorsunuz aydınlanma ekseninin dostu ve kahramanı haline gelivermiş.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Suriye’de İslamcılara karşı Esat’ın Batı’nın müttefiki haline geldiğini ifade etmektedir. Bu sürpriz değildir ve ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Martin Dempsey, Suriye’de muhalefetin hiçbir kanadının ABD’nin çıkarlarıyla örtüşmediğini ve çıkarlarını karşılamadığını söylemektedir. ABD’nin çıkarlarını karşılayan ve ona hizmet eden rejimin bizzat kendisidir. Obama yönetimi de İsrail namına ve hesabına Esat’ın vakit kazanmasına hizmet etmiştir. Artık oyunlar açıktan oynanmaktadır. İsrail’e bağlı Amerikan zihniyetinde İslamcılar düşman geri kalan ise dosttur. İngilizlerden beri Amerikalıların planı da bu düşmanı içeriye de düşman olarak pazarlamaktır. Müslümanların gafleti neticesinde kısmen de olsa bu plan tutmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.