Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Hz. Ömer Ve Nuşirevan

Hz. Ömer Ve Nuşirevan

Hepimiz gündem yorgunuyuz. Gerçi,  gündem yorgunu olmak,  gündem  arsızı olmakdan iyidir. Arsızlıkdan maksadım, hadiseler karşısında ellerini oğuşturanlar  veya  “bir şey olmaz” diyerek kendinden çok emin olanlar. Aklı sürenlerin uykuları alt üst oldu. Yılbaşı tatiline çıkanlar ile umreye gidenler arasında bir fark görmüyorum. Elin oğlu, yeni yıla hükûmeti devirmiş olarak girme planı yaparken , döndüğü zaman her şeyi yerli yerinde bulacağından emin olarak seyahate çıkanlara hayret ediyorum.

Bir çocuk doktoru hatırlıyorum. Çocuğu hasta olunca depresyona girerdi. Bir gün  “Siz doktorsunuz. Niye böyle yapıyorsunuz?” diye sordum. “ Bir öksürüğün , ateşin ucunun nerelere gideceğini bilmek beni alt üst ediyor.”  cevabını verdi.

Tarihi olayları bilmek de böyle işte.

Hafta sonları, gözümüzü gönlümüzü açacak; huzur verecek;  verirken de sarsacak  bazı hikâyeleri paylaşmak istiyorum.  Bilenler için de tekrar olsun.

Önceden bildiğim, bir de İskender Pala’nın “Kadılar Kitabı”ndaki  nefis anlatımı ile iyice ezberlediğim  bir Hz. Ömer kıssası aklıma geldi.

İslam’ın henüz gelmediği yıllar. Hattab oğlu Ömer ve Vakkas oğlu Sa’d,  atlarını satmak için İran’ın merkezi  Medayin’e giderler. O yıllarda , adaleti dillere destan olan  Nuşirevan  hükümdardır.

Mekkeli iki tacir, pazarda dolaşırken  bir genç ellerindeki atları alır ve kendilerini de hırpalar. Çaresiz kaldıkları hana dönerler. Olanları  anlatınca, hancı bunu yapanın hükümdar Nuşirevan’ın oğlu olduğunu anlar.  Ertesi gün pazar yerine hükümdarın geleceğini ve halkın dertlerini dinleyeceğini söyleyerek oraya gitmelerini tavsiye eder. Ömer ve Sa’d,   hancıya itimad ederek pazar yerine giderler ve  tercüman aracılığı ile dertlerini anlatırlar. Fakat, tercüman dinlediklerini tercüme ederken hükümdarın oğlu kısmını söylemez. Neticede, zararları tazmin edilir ve hana dönerler. Hancı olanları dinleyince sinirlenir ve misafirleriyle birlikde pazar yerine giderek meseleyi yeniden hükümdara anlatır.

 Nuşirevan , iki tüccara bir kat daha para verilmesini ve ertesi sabah şehri terk etmelerini söyler. Yalnız, ” Birisi, yukarı kapıdan; diğeri, aşağı kapıdan çıksın.” diye emreder.

Ertesi sabah, iki Mekke yolcusundan birinin çıktığı kapıda tercüman; diğerinin çıktığı kapıda hükümdarın oğlu asılıdır.

Aradan yıllar geçer. Hz Ömer  halife; Sa’d bin Ebi Vakkas , İslam’ın muzaffer kumandanıdır. Mısır’ı fetheden Sa’d,  ihtiyaca binaen bir Yahudi’nin evine el koyar ve kendisini de sokağa atar. İhtiyar Yahudi , aynen Medayin’deki hancı gibi halifenin adaletinden emindir.  Medine’ye giderek halifeyi sorar. Onu bir tarlayı kazarken perişan bir halde bulur. Derdini anlatınca, halife orada bulduğu bir kemiğe bir şeyler karalayarak eline verir ve Sa’d b. Ebi Vakkas’a  götürmesini söyler.

Mısır’a dönen ihtiyar, kemiği  Mısır fatihine verir.  Sa’d b. Ebi Vakkas, özürler dileyerek ihtiyarın zararını tazmin eder.  Mısır fatihini korkutan yazı şöyledir:

“Nuşirevan’dan daha az adil değilim.”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi