Terörün efendileri terörü tanımlıyor!
El Cezire’de yayınlanan Faysal Kasım’ın el İtticah el Muakis programında Beni Kureyza Yahudilerinden geldiği ileri sürülen ve alenen Kıblenin Mekke yerine Kerbela’ya alınmasını isteyen Nuri Maliki (İranlı efendilerinden kopya çekmiş olmalı. Ki, Muhammed Cevat Larijani Ümmü’l Kura teorisiyle Kum’un Mekke yerine ikame edilmesini savunmuştur) ile Şam rejiminin Bağdat eski büyükelçisi Nevaf Faris’in ifadesiyle Fatimiler gibi asıllarının İran-Suriye kırması Yahudi bir aileye dayandığı ileri sürülen Beşşar Esat ve siyasi dansöz ve kıvırtma şampiyonu oryantal Sisi gibi Ortadoğu diktatörleri ABD’nin desteğiyle halkını ve muhaliflerini sindirmek için terörü maske olarak kullanıyor. Keyiflerine göre getirdikleri terör tanım ve damgasıyla herkesi damgalıyorlar. İktidar terörü estirdikleri halde muhaliflerini terör kapsamına alıyorlar! En son örneği Müslüman Kardeşlerin terörist olarak damgalanmasıdır. İslam dünyasında ne kadar müstebit ve terörist rejim varsa muhaliflerini terörist olarak damgalıyor. Yasir Zeatire’nin yazdığı gibi, Suriye rejimi terörizmin anası olduğu halde meşruiyetini terörizm üzerinden devşirmeye çalışıyor! İslamfobya ve nefreti nedeniyle Batı da bu kirli oyuna alet hatta dahil oluyor. Zira Şam azınlık rejimi stratejik ve işlevsel olarak hem İsrail ve Batı’nın ve hem de geri kalanının işine yarıyor. Türkiye’nin Irak ve Suriye’de Sünnicilik yaptığını söyleyenler bu ülkelerde Sünnilerin ve çoğunluğun azınlık tarafından ezilmesine sessiz kalıyorlar. Onun ötesinde zalimlere payanda ve destek oluyorlar. Maliki üçüncü dönem başbakanlık için oradan buradan icazet devşirme peşinde. Halk son mercii. Bütün patronlarının eşiklerini aşındırıyor. İktidar dileniyor. İlk çaldığı kapılardan birisi ABD diğeri de Tahran. Ardından da bir yıldan beri Anbar’da süren Sünni kabilelerin barışçıl eylemlerine ve taleplerine Huveyce’de olduğu gibi kanla barutla karşılık ve son vermek istiyor. Tarık Haşimi’ye yaptıkları gibi dokunulmazlık zırhı olmasına rağmen Anbar direnişine destek veren Sünni vekil Ahmet Alvani’nin evine girerek çocuk ve korumalarını öldürerek kendisini tutukladılar. Hem de terörist ve aşağılama muamelesi yaparak. İnşaallah bir gün Maliki ve patronlarının aynı şekilde elle değil ayakla suratına ve kafasına basacağımız günler yakındadır.
•
Lübnan terör örgütü Hizbullah da aynı sıralarda Muhammed Şattah adlı Hariri’nin danışmanını bombalı bir suikastla öldürdü. Bir Lübnanlı yazarın ifade ettiği gibi İsrail’e ilişmemek kaydıyla Hizbullah’ın Lübnan içinde ve dışında eli kolu serbest. İsrail hem de ABD kendisine siper ve kalkan oluyor. İsrail karşısında kazandığı prestiji ve itibarı ve onunla ilgili sahte düşmanlık üzerinden ürettiği meşruiyeti İslam dünyasını vurmak için harcıyor ve kullanıyor.
Terör mühendisliği üzerinden hasımlarını tasfiye işini yürütenlerden birisi de Sisi. İyi ki terör yaftası ve damgası var. Batı’nın düşmanları olan İslamcılara terör damgası vur ve Batı’dan sınırsız icazet al! The Diplomatic Observer dergisinin Eylül sayısının (2013) kapak konularından birisi bu mesele. Başlıklardan birisi şu: Arab Autocrats Try to Redefine terrorism. Arap otokrat ve diktatörleri terörizmi yeniden tanımlıyorlar. Buna göre, bir iki tertip ve ısmarlama tedhiş hadisesi üzerinden Müslüman Kardeşler terör örgütü haline getiriliyor ve yaftalanıyor. Bu durumda cihat hareketleri ve kurtuluş savaşları terörizm kılıfına sokulmuş oluyor. İsrail daha fazlasını hayal bile edemez.
ABD terörist bir ülke olduğu gibi aynı zamanda tarihin en büyük terör mühendislerinden birisidir. Terör mühendisliği ve sömürüsü yapmaktadır. Bölgesel korumaları da kendisini taklit ediyorlar. Irak Başbakanı Maliki terör estiriyor lakin terörist diyerekten muhaliflerini sindiriyor. Sözde terörle mücadele için hazırlanan dördüncü maddeyi siyasi muhaliflerini sindirmek için tam bir terör aracı olarak kullanıyor. Dördüncü maddeyi giyotin gibi işletiyor. Diktatörlerin terörizm bilançosuna bakın. Temmuz ayından itibaren oryantal Sisi 6 ile 7 bin kişiyi öldürdü. Maliki diktatörlüğünün çöreklendiği Irak’ta ise 2013 yılında 7-8 bin kişi terör eylemlerinden dolayı öldü. Suriye’de ise her saat başı 6 kişi, günde ise ortalama 135 kişi ölüyor.
Züppe ve şapşal Obama, 2009 yılında siftah konuşması sırasında dünyadaki otokrat yönetimleri uyararak; hile, irade tahrifatı ve yolsuzluk ve muhalifleri susturma üzerinden ayakta kalmaya çalışan iktidarların tarihin yanlış tarafında yer alacaklarını söylemiştir. James M. Dorsey’in ifadesiyle, uygulamada ise buna ilk ters dönen Obama idaresi olmuş ve tutarsızlıklarıyla çoktan tarihin yanlış tarafında yerini seçmiştir.
İşte burada riyakar zemin doğuyor. Lübnan’da Hizbullah, Suriye’de Esat ve Mısır’da Sisi’nin yolunu açan Obama idaresi olmuştur. Mason ve Yahudi Kerry, Sisi darbesine demokrasi kılıfı giydirmiştir. Demokrasinin güçlendirilmesi olarak değerlendirmiştir. Darbe demokrasi oluyorsa o zaman seçimle işbaşına gelenler terörist oluyor. Zaten Sisi de bu tanımı yapıyor. Artık terör tanımını egemenler yapıyor. 11 Eylül öncesinde Güney Afrika’da terör tanımı üzerine bir BM toplantısı yapılıyordu, işlerine gelmediği için ABD ile İsrail bunu bloke etmişlerdi. Şimdi Ortadoğu’da egemenlerin yeniden terörü tanımlamalarına ve bu tanım üzerinden önlerine çıkanları ezmesine ABD ses çıkarmadığı gibi, aleni destek de veriyor. Aksine onların nazarında Sisi değil Türkiye Gezi Parkında orantısız güç kullanarak demokrasiyi ihlal etmiştir! Foreign Policy Journal yazarlarından Jeremy Hammond da ABD’nin süreçte Mısır’da Sisi’nin katliamlarının ortağı haline geldiğini ifade etmektedir. Sisi yeni katliamlar için onlardan icazet ve cesaret alıyor. Nasıl olsa demokrasiyi ve terörle mücadeleyi güçlendiriyor! Terörün efendileri terörü tanımlıyor. Pireler berber ve develer tellal iken bir varmış bir yokmuş…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.