Aytunç Altındal, Fethullah Gülen, Hilafet meselesi vs
Aytunç Altındal aramızdan ayrılalı 40 gün oldu. Önceki gün Dolmabahçe’de onun mevlidi vardı.. Altındal arkasında bir Hilafet tartışması bırakarak gitti..
25 Ocak 2005’de Milliyet Gazetesi’nde Mehmet Gündem’in yaptığı bir röportaj yayınlandı, “Fethullah Gülen’le 11 Gün” başlığı ile.. O günki manşetleri “Hilafet Tartışmasını süper güçler çıkartıyor” başlığını taşıyordu..
Herkes biliyor ki, Gülen Hilafet ve İmamet tartışmasının dışında.. Cemaat Mehdiyeti temsil ediyor ve kendisi de bu tüzel kişiliğin başı konumunda..
İngilizler Şerif Hüseyin’i Halife ilan edip, onun üzerinden İslam dünyasını dönüştürmek istiyordu. Bu olmayınca, Hilafeti askıya aldılar. Bir bakıma Laik bir ülkede, yani Türkiye’de Hilafeti dondurdular.. Önce Laiklik adı altında İslama ve Müslümanlara karşı topyekûn bir savaş başlatıldı. Tevhidi tedrisat bu kirli oyunun bir parçası idi, bir başka parçası Harf devrimi. Tarihle kökler kopartılmaya çalışıldı. Dinde reform politikaları hayata geçirilmeye çalışıldı. 1946’dan sonra Kirby raporu ile, bu defa İslam’ın devlet eliyle yeniden yapılandırılması aşamasına geçildi. TSE damgalı bir din üretmeye çalıştılar. İlahiyat, İmam-Hatip, zorunlu din dersleri bu politikanın ürünü idi..
1970 sonrası politika değişikliğine gidildi. 80 sonrası “ılımlı islam” politikasına geçildi.. İran devriminden sonra Mehdiyet ve Mesihiyet tartışmalarına paralel Türkiye üzerinden İslam dünyasına pazarlanmaya çalışılacak, batı ile uyumlu, batı dünyası için bir tehdit oluşturmayacak bir İslam algısı üretilmeye çalışıldı.. İslam’ın Protestanlaştırılması, Religiolaştırılması, dinin bireysel planda vicdanlara, toplumsal planda mabedlere hapsedileceği, ritüellerden ibaret bir din icad edilmeye çalışıldı.. İslam içinde, Mezhebi tartışmalarla desteklenen Atomizasyon, Notralizasyon ve Agnostizm politikaları uygulanmaya başlatıldı..
İslamofobia, İslami Terör ve Ilımlı İslam tartışmaları eş zamanlı olarak başladıldı. Dinlerarası diyalog, Kalvenistik bir İslam anlayışının popüler hale getirilmeye başlanan dönemidir.. Bunun adı “Türk İslam”ı olacaktı. Arap ve Fars islamı yanında bir de Demokrasi, Laiklik, insan hakları söylemine dayalı Euro İslam üretilecekti..
Bu gün Suriye’de yaşananlar, tüm İslam dünyasındaki dini akımların silahlı eylemcilerle desteklenmesi anlamında uluslararası bir komploya dönüştürülmeye çalışılıyor.. Bir çoğunun içinde kripto ajanların yeraldığı, kirli bir oyundan söz ediyorum.. Bu yapı, Sufi, Selefi ve Şii akımlarla da giderek şiddetini artıran bir iç savaşa dönüştürülmeye çalışılıyor..
Türkiye, batılıların güdümündeki İslam algısının misyoner üssü olacakken, bu gün dünyada İslami uyanış ve direniş hamlesinin oryantasyon merkezi haline gelmeye yöneldi. Bu gün yaşanmakta olan sorunların temelinde bu var.
Cemaat, bu işi esoterik yorumlarla, Hilafet ve İslam Birliği, Vahdet ve şahidlik temelinden alıp bir Mehdiyet projesine dönüştürmek istedi. Bu gün iflas eden proje bu..
Altındal’a göre, kaçınılmaz olarak 100 yıllık periyodun sonunda Hilafet bir şekilde Türkiye merkezli olarak yeniden ihya edilecek ve Hilafet müessesesi ile İslam dünyasında yeni bir yapılanma sözkonusu olacaktı.. Bu kaçınılmazdı. Mustafa Kemal de ölmeden önce bu konu üzerinde çalışıyordu. Hilafetin ilga edilmemesi, sadece makamının kaldırılıp, misyonunun, TBMM’ye devredilmesinin asıl sebebi bu idi..
Cemaat eğer Hilafet yerine kaim olacaksa, İslam Birliği’nin ihyası için Hilafete ihtiyaç duyulmayacak, Cemaat onun yerine ikame edilecekti. Cemaat okullarında yetişen kadrolar da, bu işin sosyolojik, sivil ve siyasi, iktisadi altyapısını oluşturacaktı..
Altındal, Hilafet projesine zorunlu olarak geri dönüş olacağı düşüncesinde idi.. Hilafet yerli bir akımdı ve yabancıların müdahalesi arızi olabilirdi, Ama Cemaat hareketi kökü dışarıda, İslam dünyasına dış müdahaleye aracılık eden gayri İslamı unsurlar tarafından örgütlenen harici bir yapı idi..
Cemaat yapısı, 80 yıl ortaya çıkan, Hıristiyan dünyasının yeniden yapılandırılmasını hedef alan İspanya kökenli Oppus Dei hareketine benziyor biraz. Biraz, Amerikan Bord Neşriyat dairesi, Amerikan kolejleri tecrübesine dayanıyor. Hareket bu anlamda birTransformasyon merkezi gibi çalışıyor..
Hareket bu gün hiç bir Müslüman grub, hatta kendilerini nisbet ettikleri hiç bir Risale-i Nur grubu tarafından desteklenmiyor. Aynı şekilde cemaat diğer dini grublara karşı oldukça acımasız ve hoşgörüden uzak. Diğer islami grublarla da diyaloga kapalı.. Diyalog daha çok Hıristiyan, Yahudi ve Liberallere dönük bir operasyon..
Sahi Mustafa Kaplan’ın suçu neydi de 1 yılı aşkın bir süre içeri attınız adamı! Pasifist bir adamı nasıl terörist ilan ettiniz. Bunu yapan polisler, savcılar ve hakimlerin vicdanları hiç sızlamıyor mu?
Cemaatin hakimi, savcısı, politi, siyasetçisi, bürokratı, gazetecisi, abileri, ablaları kendilerinin İsrail ve ABD merkezli uluslararası derin çete tarafından kirli bir gaye için kötü bir şekilde kullanıldıklarının farkında değiller mi?
Görünen o ki, yakın gelecekte, çok önemli gelişmeler yaşanacak Türkiye’de ve daha bir çok ülkede.. Cemaat olayı, dünyanın en yaygın görülen davası haline gelecek. Türkiye’deki tartışmalar diğer ülkelere yayıldığında, tarihin en büyük komplolarından biri ile karşı karşıya olduğumuz görülecek.. Cemaat mensupları derin bir boşluğa düştüler.. Bundan sonra ne olacağı konusunda bir belirsizlik sözkonusu.. Şimdi, gözler sadece Pensilvanya’da değil.. Gaibten beklenen bir haber de yok. Rüyalar bir çözüm üretmiyor.. Cemaatin derdi, sadece Ankara’yı değil, Washington’u, Tel Aviv’i, Vatikan’ı, Londra’yı da gerdi.. Bakalım bundan sonra ne olacak!
Hayat devam ediyor. Şüphesiz bu işte herkesin bir planı vardır. Sonunda Allah’ın dediği olacak..
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.