M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Sıkıntıda İsyan, Bollukta Şımarıklık

Sıkıntıda İsyan, Bollukta Şımarıklık

İnsanı en iyi tahlil eden kitap, şüphesiz Kur’an-ı Kerim’dir.
Akıl ve ilimden başka mürşit ve kaynak kabul etmeyenler, buna itiraz edebilir ama bu itiraz, gerçeği değiştirmez.
Çünkü, Kur’an-ı Kerim Allah’ın kitabıdır.
Bu evreni ve mahlûkat içinde en şerefli varlık olan insanı yaratan da Allah olduğuna göre, bu tahlilin doğruluğu tartışılmaz.
Zira, bir varlığı var eden kim ise, onu en iyi bilen de odur.
Bu sebeple, insanı en iyi bilen ve tahlil eden de Allah Teâlâdır.
İşte, Allah’ın son Kitabı olan Kur’an-ı Kerim de, sık sık bu tahlillerden söz eder.
***
Yazımızın başlığı olan “Sıkıntıda İsyan, Bollukta Şımarıklık” nitelemesi, bir Kur’an ifadesidir.
Bu ifadeler, insanın ruh hâlini, karakteristik özelliklerini yansıtır.
Acaba bu yapı, iman ehli için de söz konusu mudur?
Müminlerde de, bu isyan ve şımarıklık görülebilir mi?
Yoksa, bunlar küfür, şirk ve nifak ehlinin özellikleri midir?
Aşağıda sıralayacağımız ayetlerde bunların cevabını bulacağız.
Genel olarak insanın bu psikolojik tavrının ve karakter yapısının Kur’an’da nasıl geçtiğine bir bakalım.
***
Hud Suresi 9.ayette şöyle buyuruluyor:
“Şayet insana tarafımızdan bir nimet/rahmet tattırır, sonra da onu geri alırsak, derhal o insan derin bir umutsuzluğa, dehşet bir nankörlüğe saplanır.”      
Bu durum, nimet karşısında insan karakterinin birinci sahnesidir.
İnsan, nimetin hiç eksilmemesini, sürekli olmasını ister. Böyle devam ettiği sürece o mutludur, gururludur, hatta bu durum onu kibirlenmeye, şımarıklığa kadar götürür.
Ancak, ne zaman ki o nimetler elden çıkar, o zaman isyan başlar. Sanki dünyanın sonu gelmiştir. Geleceği bitmiştir. Önünde karanlık bir zaman tüneli ve umutsuz bir vak’a vardır. Felâket rüzgârları estirir, önceki nimetlere ve onları verene nankörlük etmeye başlar.
***
Hud Suresi 10.ayet şöyle devam eder:
“Yok eğer kendisine dokunan bir sıkıntı ve darlığın ardından ona bir esenlik ve bolluk tattırmış olsak, hemen der ki: ‘kötülük(veren güç)ler, benden uzaklaştı’ ve bir anda küstahça bir övünce, şımarıklığa kapılır.”
Burada da, insan karakterinin ve ruh yapısının ikinci sahnesini görüyoruz.
Fakirken zengin olan, hastayken sağlığına kavuşan, kazayı kıl payı atlatıp ölümden dönen, hapisken özgür olan, sıkıntıdan selâmete eren, darlıktan bolluğa kavuşan insan, sanki bunları hiç yaşamamış gibi geçmişini unutur, müstağni bir edâ ile böbürlenmeye ve taşkınlık yapmaya başlar.
Öyle ki, zor durumda iken kadere suç atıp bahtını kötülerken, imkan ve nimete kavuşunca bu durumu kendi irade ve becerisine bağlar.
***
Hud Suresi 11.ayet ise, son sahneyi anlatır:
“Ancak sabreden ve Allah’ın rızasına uygun işler yapan kimseler hariç (onlar bu tavrı takınmazlar). İşte onlar için bir bağışlanma ve muhteşem bir karşılık vardır.”
Zor ve sıkıntılı anlarda sabretmek, bol ve rahat zamanlarda da şükretmek, müminlerin özelliklerindendir.
Burada can alıcı soru şudur:
“Acaba, sıkıntıda isyan edenlerle bollukta şımaranlar arasında müminler yok mudur?”
Ayetlerden anlaşıldığına göre, isyan ve şımarıklık, aslında müminlerde olmaması gereken sıfatlardır.
Bu sıfatlar daha çok, Müslüman olmayan kimselerde tezahür eder.
Ancak, son ayette mağfiretten (bağışlanmadan) söz edilmesi, bu sıfatların müminlerde de görülebileceğine işarettir.
Böyle olmasa, Allah Teala ne diye müminlere mağfiretten söz etsin ki?!
***
Netice olarak, insan; bollukta da darlıkta da Allah’a yönelmeli, elde ettiğinde de kaybettiğinde de sabretmesini, hamd edip şükretmesini bilmelidir.
Mümin, Allah’tan bağımsız ve bağlantısız yaşayamaz.
Ancak, insan olmanın bir gereği olarak Mümin, düştüğü hata ve yanlışlardan dolayı tevbe ve istiğfar ile sığınacağı yegane limanın Allah olduğu bilincini daima taze tutmalıdır.
Bu bilinç, onu büyük ödüllere kavuşturacaktır.
 
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin          

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi