Yamyamlar ve yamyamlık öğretisi
Zafer Atay dış politika duayenlerinden birisidir. Geçenlerde dostumuz Cemal Aydın Bey yanımdan eski meslektaşı ve mesai arkadaşı olan Zafer Bey’i aradı ve benim de arzum istikametinde Lübnan’da geçmişte yaşanan Filistinlilerle ilgili bir meseleyi ondan teyit etti. Meselenin üzerinden epey geçtiğinden dolayı Zafer Bey’den de teyit ettirme ihtiyacı duydum. Zira o mesele bugün yaşananlara da ışık tutuyor. Filistinliler Lübnan’a sanıldığı gibi tek darbe değil üçlü bir darbe yediler. 1982 yılında Şaron onlara büyük bir darbe indirdi. Onlar da kuzeye Sünni bölgeye sığındılar. Oradan onları sürmekte baba Esat’a nasip oldu. Suriye rejimine düştü. Esat Filistinlileri hiç sevmezdi ve bundan dolayı yıldızı Arafat ve arkadaşlarıyla hiç barışmadı. Şam neredeyse Arafat’a yasak şehirdi. Zira Esat’ların misyonu buna bağlıydı. Baba Esat’ın iki düşmanı vardı. Bunlardan birisi genelde İslamcılar ki, siyasi varisi ve oğlu Beşşar Esat da İslamcılarla ve Müslüman Kardeşlerle 50 yıldır savaş halinde olduklarını ifade etmiştir. İkinci özel düşmanları ise Filistinlilerdir. Bu iki kesime karşı savaşıyla Esat dünyada meşruiyet kazanabilmiştir. Müslüman öldürerek gayri Müslimlerin gözüne girmiş ve desteğini elde etmiştir. Varsa bir kerameti işte budur. Filistinlilere üçüncü darbeyi de yerlerini doldurmak için çeşitli Şii gruplar indirmiştir. Zafer Atay telefonda Mehmet Ali Kışlalı, Çetin Altan ile birlikte Menahem Begin’le mülakata gittiklerini ve Begin’le konuşmalarını aktardı. Mülakatta mesele dönüp dolaşıp Filistin meselesine geliyor. Begin kendisini şöyle savunuyor. Biliyor musunuz en çok Filistinliyi kim katletti? Cevap vermelerini beklemeden (bilseler de sukutla geçiştirdikleri için) Menahem Begin söze giriyor ve bombasını patlatıyor ve en çok Filistinliyi Hafız Esat ve Kral Hüseyin’in öldürdüğünü söylüyor. Tell Zeater Kampında Esat 5000 ile 5500 arasında Filistinliyi katlediyor. Elbette çete başı Menahem Begin’in kendisi bu şekilde aklaması ve günahlarını vekillere yıkması doğru değil. Menahem Begin’in söylemediği bir husus var. Bu şudur: Onlar bunca Filistinliyi sadece kendi iktidarları adına değil İsrail’e vekaleten öldürüyorlar. Velit Canbolat’ın ifadesiyle, ‘Şaronizm’ İsrail ile Araplar arasına ortak bir payda ve karakterdir. Begin doğru ama eksik söylemiş.
*
Zafer Atay’ı arattırmaktan maksadımız, geçmişte Emel veya benzeri Şii milisler veya çeteler tarafından kuşatılan Filistin kamplarında baş gösteren açlık ve kıtlık tehlikesi karşısında Muhammed Hüseyin Fadlallah’ın bir fetvasını teyit ettirmekti. ‘Ölülerinizi yiyebilirsiniz’ şeklinde bir fetva verdiğini hatırlıyor ama hafızama da güvenemiyordum. Zafer Atay Bey de meseleyi dün gibi hatırladığını söyledi. Muhammed Hüseyin Fadlallah’dan beklenirdi ki, yamyamlık fetvası vermek yerine yamyamlık öğretisi ve kültürüne tabi Şii çetelerden kuşatmayı kaldırmalarını istemesi ve onları caydırması ve uyarmasıydı. Şimdi yamyamlık kültürü Suriye’de yeniden ortaya çıktı ve nüksetti. Gerek Lübnanlı Şii çeteler gerekse Suriyeli müttefiki Esat rejimi Suriye ve Filistin halkını yeniden ölülerini yeme noktasına getirmiştir. Maalesef Şii milisleri yeniden kan tutmuştur. İsrail namına yeniden Yermük Kampında saldırıya geçtiler ve halkı kedi köpek eti yemeye mahkum ettiler. Ölü eti olmasa bile kedi köpek yeme meselesi Suriyelilerin önüne yeniden fetva olarak geldi. Suriye’de “kedi-köpek eti yenilmesi”nin fetvasının tüm Suriyelileri değil, sadece Şam’ın güneyinde kuşatma atında yaşayanları kapsadığı ve bunun “zaruretler haramı mübah kılar” hükmü çerçevesinde verildiği belirtildi.
*
Fetvayı veren alimlerden Şam’ın Yelda beldesindeki Salihin Cami imamı Şeyh Salih el-Hatip el-Yeldani, İslam’da “haramların zaruret halinde mubah olduğunu” hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürmüştür “İnsan hayatının devamı, haram bir şeyin yenilmesiyle mümkün olacaksa o şey yenilebilir. Şam’ın güneyinde 11 aydır kuşatma altında olan halk, artık yiyecek ağaç yapraklarını bulmakta zorlanıyor. Bundan dolayı kedi etinin yenilmesi fetvasını verdim.” Lübnan’da gözü dönmüş Şii çeteler Filistinlileri ölülerini yemeye mahkum ederken Suriye’de de tarih tekerrür ediyor ve şer koalisyonu Yermük Kampı gibi kamplarda benzeri görüntüleri yaşatıyor. Kana susamış Şii çetelerle birlikte Esat güçleri Yermük Kampını yaklaşık 1.5 yıldan beri kuşatma altında tutuyor. 6 aydan beridir de kampa ne ilaç ve gıda girebiliyor. 30 ile 50 bin arasında oldukları tahmin edilen Yermük Kampı sakinleri ölümle kalım arasında gidip geliyor. Suriye rejimi açlıkla ve terörle sadece kendi halkını kırmıyor aynı zamanda İsrail namına Filistin halkını da kırmaya devam ediyor. Bir zamanlar Tel Zeater’de yaptığı gibi. Terör rejiminin ortağı Şii misiller de her yana yamyamlık kültürünü dayatıyor ve yayıyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.