Niçin muhalifim?
1940’ta, yedi yaşında parmak kadar bir çocuk iken bendenizi İstanbul’da yatılı okula koydular. On iki sene boyunca orada okudum. 40 ile 45 arasında 2’nci dünya savaşı vardı. Biz harbe girmemiştik ama yine de sıkıntısını çektik. O zamanlar Türkiye’de fakirlik, sefalet, zulüm yaygındı. çalışanların sosyal hakları yoktu. Diktatörlük rejimi memleketi demir pençeyle idare ediyordu. İnsan haklarının “i”si bile yoktu. Ekmek karne ile veriliyordu. Doğru dürüst yol yoktu, içme suyu sıkıntısı vardı, ilaç yoktu, hastahane, doktor, okul yoktu. Güvenlik yoktu. Düşünce hürriyeti yoktu. Ezilen sınıflar kan kusuyordu.
Bendeniz okulda paralı yatılı okudum, yani ailem okuma masraflarını ödedi. Lakin, çok iyi biliyorum, okul taksidi olarak ödenen paralar yeterli değildi. Bu devletin, bu ülkenin, bu halkın ekmeğiyle, tuzuyla, nimetleriyle yetiştim.
Devlet, halk, ülke benim velinimetimdir. Bu tuz ve ekmek hakkını ölünceye kadar unutmayacağım.
Bu yüzdendir ki, siyasî mânada değil en geniş ve genel mânasıyla muhalefet yapıyorum...
Bu memlekette islâmî bir idare kurulsa, yapıcı olmak şartıyla yine muhalefet yaparım.
Muhalefet yapmayacağım tek sistem Mehdi sistemidir. çünkü Mehdi, hatâ yapmayacaktır, zulm etmeyecektir, Allah’ın hidayetiyle, Resûl-i Kibriya’nın ruhaniyetiyle dosdoğru hükm ve idare edecektir.
Muhalefetim AKP’ye veya başka bir partiye değildir.
Sivil idare ve demokratik sistem taraftarıyım. Demokrasi ile diktatörlük cephelerinin amansız savaşında AKP’yi destekliyorum.
Muhalefetim şunlaradır:
*Devlet bütçesinin her ne şekilde olursa olsun
hortumlanmasına ve israf edilmesine karşıyım.
*Belediye bütçelerinin hortumlanmasına karşıyım.
*İhalelere fesat karıştırılmasına karşıyım.
*“İşlerden” komisyon alınmasına karşıyım.
*Kısa zamanda oluşuveren efsanevî kara servetlere, kara paraya karşıyım.
*Rüşvete karşıyım.
*Lükse, sefahate, aşırı tüketime, gurura, kibre, her türlü azgınlığa karşıyım.
*Nepotizme (akraba, hısım, yakın saltanatına) karşıyım.
*Bilhassa İstanbul civarındaki devlet arazilerinin yağmalanmasına karşıyım.
*Köprü yapılacak yerlerdeki arazinin çok önceden gizlice öğrenilip, buraların ileride çok pahalıya satılmak üzere ucuza kapatılmasına karşıyım.
*Birtakım kardeşlerin, mahdumların, damatların acayip şekilde zenginleştirilmesine karşıyım.
*Enflasyon dalavereleriyle küçük bir azınlığın zenginleştirilmesine karşıyım.
*Ribaya, repoya, faize karşıyım.
*Küçük hırsızların yakalanıp büyük ve saygın hırsızların serbest kalmasına karşıyım.
*Adalet önündeki her türlü eşitsizliğe karşıyım. Küçük kardeşine bir tek şeftali çalan abla tutuklanıyor, canları çektiği için birkaç dilim baklava çalan fakir çocuklar tutuklanıyor; buna mukabil memleketi canavar gibi yutanlar serbest dolaşıyor. Bu eşitsizliğe elbette isyan edeceğim.
*İmara kapalı sit alanlarında inşaat yapılmasına karışıyım.
*Partiler elbette demokratik sistemin zarurî unsurlarıdır. Lakin particiliğe, partizanlığa kesinlikle karşıyım.
*Emanetlerin yani memuriyetlerin, işlerin, vazifelerin, makamların, mevkilerin ehil ve layık olmayan kimselere verilmesine karşıyım.
Tek kelimeyle devletin ve belediyelerin bütçelerinden bir liranın bile israf edilmesine, hortumlanmasına, zimmete geçirilmesine karşıyım.
Peşinen, aydın bir vatandaş olmadığımı söyleyerek bir hususun altını çizmek isterim. Aydın olmanın birinci şartı muhalif olmaktır. Bütün yanlışlara, bütün kötülüklere, bütün çirkinliklere, bütün olumsuzluklara muhalif olmak... Bendeniz sadece okur yazar bir vatandaş olarak çok mutedil bir şekilde anonim muhalefet yapıyorum....
Küçük ve sefil menfaatler uğrunda yalakalık, yağcılık, dalkavukluk yapan, yanlışlıkları tenkit etmeyen Müslümanları tenkit ediyorum ve haddim olmayarak kendilerini uyarıyorum.
Bu memleketin, bu devletin, bu halkın yapıcı muhalefete ihtiyacı vardır.
Türkiye’nin temiz ve şeffaf bir ülke olmasını istiyorsak mutlaka müspet muhalefet yapmamız gerekir.
Yapılması gerektiği halde muhalefet yapmamak ahlaksızlık ve faziletsizliktir.
Muhalefet yapıp yapmamak bizim keyfimize kalmış bir iş değildir.
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
Bir şarta dikkat etmeliyiz: Muhalefetimiz yıkıcı, tahrip edici, gemiyi batırıcı, bâtıl olmayacak yapıcı olacaktır.
Benim muhalefet dediğim şey Yüce İslâm dininde emr-i mâruf ve nehy-i münker denilen farzdır. üç şekli vardır: El ile (fiilen) yapılan, dil ve kalem ile yapılan, kalp ile kötülemek suretiyle yapılan. Peygamberimiz bu üçüncüsü için “imânın asgarîsidir” buyurmuşlardır.
Bir ülkede riba yaygın hale gelecek ve Müslüman onu kötü görmeyecek, diliyle ve kalbiyle muhalefet etmeyecek. Bu durumda iman tehlikeye düşer.
Muhalif olduğum için birtakım zararlara uğrarmışım, başım ağrırmış...
önemi yok. Kaybedecek neyim var?..