M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

“Ilımlı İslam Fitnesi”

“Ilımlı İslam Fitnesi”

Günümüze ışık tutması açısından, sevgili dostum Yrd.Doç.Dr.Cemaleddin Sancar’dan aldığım aşağıdaki mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum:
 
“Tarih boyunca samimi müslümanlarla, saldırganlıklarıyla haddi aşan kafirler arasında mücadeleler olmuştur. Bu mücadeleler bazan savaşlara neden olmuş, akabinde de işgallerle neticelenmiştir. 

Gerçek olan şu ki; müslümanlar girdikleri topraklarda İslam dinini yaymış, oradaki insanların huzurunu sağlamak için gereken tavırları sergilemiş ve  tedbirleri almışlardır. Kafirler ise, buna mukabil girdikleri topraklarda medeniyet adına var olan her şeyi yakıp yıkmış ve müslümanları ya kılıçtan geçirmiş veya onları sindirmişlerdir. Haçlıların Kudüs'ü ve Ispanya Emevi İslam devletini işgalleri sırasında yaptıkları tahribat gibi. Amerika, İsrail ve müttefiklerinin İslam alemindeki muasır tahribatını zaten her gün gözümüzle görmekteyiz.
***
İlahi irade, zulmü ve saldırganlığı kabul etmediği için; adaleti ve barışı sağlayacak peygamberleri görevlendirdi. Bütün peygamberlerin izlediği yolu izleyen son peygamber Muhammed sallalahu aleyhi vesellem de ilahi iradenin hedefini gerçekleştirmek için taviz vermeden İslam dinini olduğu gibi tebliğ etmiş ve onu sosyal hayatta uygulamıştır. 

Bu Hak dine saldıranlara gereken dersi, gerektiğinde de vermekten çekinmemiştir. Adalet ve cesaret timsali o yüce peygamber; müslümanları haksızca kayıracak veya kafirlerin hoşuna gidecek herhangi bir tavize asla tevessül etmemiştir. İstisnalar varsa vahyin müsaadesiyle olmuş fakat bu durum, hiçbir zaman İslam'ı ılımlı veya radikal nitelemeleriyle nitelendirilmeye sebebiyet vermemiştir.

Son zamanlarda saldırgan kafirler, bazı saf müslümanları avlarcasına şeytani bir yol buldular. O da bazı kavramlarla 'İslam' dininin bizzat kendisinde şüpheler oluşturmak ve müslümanları kavram kargaşalarıyla meşgul etmek için İslam'ı farklı niteliklerle nitelendirmeye başladılar. 

Maalesef, İslam aleminin birçok bölgesinde bunların tuzaklarına düşenler oldu. O tuzağa düşenler, sözüm ona öncelikle İslam’ın hoşgörü dini olduğunu vurguladılar.  Haram ile helalin karıştığı birçok oluşumu hoş karşılamaya başladılar. Hatta daha ileri giderek bu metotla bir dereceye kadar İslam ümmetini bölmeyi başardılar. 

Özellikle, İslam'ın ceza, miras ve aile hukukunu saf dışı ederek 'Ilımlı İslam' adı altında, bu yüce dinin bazı kuralları olmasa da olur kanaatini yaydılar. 'Türk İslamı', 'Arap İslamı', 'Afgan İslamı' tabirlerini kullanarak özellikle Arap kardeşlerimizin din anlayışını baypas etmeye kalkıştılar.

Bu felaketin alanı yalnız Türkiye değildir. İslam âleminin bütünü bu 'Ilımlı İslam' fitnesinden nasibini aldığı bir gerçektir. Kâfirler bu durumdan istifade etmeyi gayet iyi bildiler. Tavizsiz bir İslamî hayatı tercih edenleri, önce irtica ile, gericilikle, bu yetmeyince de teröristlikle itham ettiler. 

Saldırgan kâfirlere karşı direnmek isteyenleri, hatta seçimlerle iş başına gelen müslümanları diktatörlükle itham ettiler. Demokrasi ve insan hakları adı altında mazlumdan yana olduklarını hep ilan ettiler, ama öte yanda saldırmadıkları, işgal etmedikleri veya zenginliklerini çalmadıkları bir İslam ülkesi bırakmadılar. “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar”lığın yansımasıydı bu durum.

Bu saldırgan kafirler, Osmanlı imparatorluğunu parçalayarak yıktılar, Filistin topraklarını işgal ederek İslam âleminin kalbine İsrail hançerini sapladılar. Parçaladıkları İslam topraklarının her bir devletçiğinin başına bir diktatör getirerek İslam ümmetini ezdiler. Kültür savaşlarını başlatarak müslümanları Dinlerinin gerektirdiği hayat tarzından, hatta Dinlerinden uzaklaştırdılar. Hasılıkelam, işlemedikleri bir cinayet bırakmadılar.
***
Nihayet İslam âlemi uyandı. 
Müslümanlar gerçek dinlerine gerçek bir şekilde sarılmaya başlayınca, batılı saldırganların paçası tutuştu. Kendilerine göre haklıdırlar! Çünkü, ümmet uyanırsa önce onlara hizmet eden diktatörler gidecek, ümmet gerçek hüviyetine kavuşacak, batılı saldırganların sömürgeciliği sona erecek.

Bu durum karşısında saldırganlar düşündüler, yine düşündüler, nihayet bir formül buldular ve dediler ki: Radikal İslam ve Ilımlı İslam diye iki kavram ortaya atalım. Evet, bu kavramları ortaya atarak önce müslümanları böldüler. Saldırganların menfaatine aykırı davranan her şahsiyetli mümini radikallikle, aşırılıkla, hatta daha ileri giderek teröristlikle itham ettiler. 

Onlar için en ideal müslüman sözüm ona 'ılımlı müslüman'dır. Yani işgalleri, zulümleri, haram-helali hoş görecek müslüman! Ama şunu kesin ifade edelim ki, Kitabımızda böyle bir Müslüman tipi yoktur. Çünkü, müslümanın nitelikleri Kuran ve Sünnette belirlenmiştir.

İslam ilahi bir dindir. Kuralları bellidir. O'nun milliyeti olmadığı gibi radikali ve ılımlısı da yoktur…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi