Yedikıta Dergisi
Bu hafta kitap yerine beğenerek okuduğum ve takip etmeye çalıştığım bir dergiyi tanıtmak istiyorum.
Tarihe doğru pencereden bakan ve doğruları okuyucularına aktaran, “Aylık Tarih ve Kültür Dergisi Yedikıta”dan söz etmek istiyorum.
Dergi şubat sayısında, “Kıymeti Bilinmeyen Hazine Vakıfları” konusunu işlemiş. Ayrıca bir kitapçık halinde Bulgaristan’daki vakıfların raporunu sunmuş.
Bilen bilir bilmeyenler için söyleyelim.
Osmanlı Devleti’ni cihan devleti yapan ve dünya insanlığına “İslam insanı” portresini benimsetmesinin başında, Osmanlı’nın Peygamber mirası vakıfları kurması ve hayata geçirmesiyle mümkün olmuştur.
*
Yedikıta Dergisi de vakıflar konusunu izah ederken çok güzel örnekler vermiş ve şunları kaydetmişler:
“Osmanlı devrinde vakıflar sayesinde bir adam, vakıf bir evde doğar, vakıf bir beşikte uyur, vakıf mallarından yer ve içer, vakıf kitaplarından okur, vakıf bir mektebe hocalık eder, vakıf idaresinden ücretini alır ve öldüğü zaman vakıf bir tabuta konur, vakıf bir mezarlığa gömülürdü.
Bu suretle beşeri hayatın bütün icaplarını ve ihtiyaçlarını vakıf mallarla temine pekâlâ imkân vardı.
Esat Arsevük’ün bu ifadeleri vakıfların insan medeniyetindeki yerini özetler mahiyette.
Vakıf müessesesi insanlık tarihi kadar eskidir. Bilinen ilk vakfın Hz. Âdem (a.s.) tarafından kurulduğu, ilk vakıf eserinin de Kâbe-i Muazzama olduğu rivayet edilir.
Yine Hüdhüd kuşunun Hz. Süleyman’ı (a.s.) tehdit makamında; “Vakıf tarladan toprak alır, mülküne serper ve saltanatını yıkarım” demesi, vakıf malının önemini gösteren rivayetlerden biridir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanı ve sonraki devirlerde de vakıf müessesesi gelişmiş, İslam beldeleri onbinlerce vakıf eseriyle insanların huzur ve refahını sağlamakta önemli hizmetler vermiştir.
Altı yüz yıl insanlığa adalet ve hizmet götüren Osmanlılar, hâkim oldukları toprakları vakıflarla donatarak, insanların menfaatlerini koruyup kollamışlar, vakfiyelerle vakıf hizmetlerinin devamını teminat altına almışlardır.
Şu an dünya üzerindeki bütün İslam eserleri vakıf eserleri denilse hiç de yanlış olmaz. Ne var ki şu son asrımızda onbinlerce vakıf eseri, kasıtlı veya kasıtsız olarak vakıf anlayışının ve hassasiyetinin zayıflaması hırs ve açgözlülüğün âlemi kaplamasıyla sahipsiz kalmış vaziyettedir.
Özellikle toprakları “Vakıf Cenneti” olarak tanımlanan Osmanlı devletinin ortadan kalkmasıyla birlikte vakıf eserlerine zarar vermek, eserleri kimliksizleştirmek için ve mülküne geçirmek adeta sıradanlaşmıştır.
Çok uzaklardan misal vermeye gerek yoktur. Bugün sadece İstanbul’da Suriçi’nde şahsi mülk olarak kullanılan binlerce tarihi yapı vakıf eseridir.
Bu ay, yurtiçinde ve yurtdışındaki ecdat mirası eserler üzerine yıllardır yürütülmekte olan, zamanla birçok kurumun da dahil olduğu üç kıtaya yayılmış ecdat yadigarlarını tespit eden envanter çalışmasını mercek altına aldık.
*
Dergiye abone olmak için Yedikıta Dergisi; 0212- 657 77 35 - 36
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.