Panzehirin izinde
Humeyni’nin panzehiri İran Kurtuluş Hareketi Lideri Mehdi Bazargan’dı. İran’da onun çizgisi kazanmış ve devrime damgasını vurmuş olsaydı bugün bambaşka bir İran ve bambaşka bir Ortadoğu görebilirdik. Zıddiyat üzerine kaim bir İran yerine, uyum köprüsü görebilirdik. Kan ve gözyaşı yerine halkıyla barışık, komşularıyla barışık ve İslam tarihiyle barışık ve dünya ile daha barışık bir İran görürdük. Heyhat kitleler ve dalgalar Humeyni’nin hissi söylemine aldanmış o da halkın kabaran dalgalarının üzerine binerek çarpık tarihi anlayışı yeniden diriltmiştir. Bilmeden kaybeden İran halkı ve bölge olmuştur. Humeyni dini değil, tarihi ihya etmiştir. Dini değil, velayet-i fakih doktrini veya bidatıyla tarihi ihya etti, yeniledi. Mehdi Bazargan İran’ın Malik Binnebisi’dir. Her ikisi de Türk kökenlidir (http://www.risalehaber.com/malik-binnebi,-istanbuldan-hemserimiz-cikti-14477yy.htm ). Aliya İzzetbegoviç nasıl ki bazı aile üzerinden Üsküdarlı ise Malik Binnebi de aynı şekilde hemşerimiz çıkmıştır. Malik Binnebi ve Mehdi Bazargan Kur’an eksenli düşünürlerdir. Mehdi Bazargan’ın projesi birleştirici ve buluşturucu bir çizgiydi. Mehdi Bazargan din ile ilim, din ile milliyeti (Şah’ın kurduğu ‘Hizb-i Restahiz Millet İran’ anlayışında veya tadında değil) buluşturmak ve barıştırmak istemiştir. Keza müşterek tarihi ortadan ayıran hurafeleri de temizleyerek ve Kur’an’a dayanarak Şia ile Sünnilik arasında köprü kurmak istemiştir. Humeyni propaganda ile Şia ile Sünniler arasında köprü kurmak istese de fiiliyatta tek yanlı tarihe ve anlayışına dayanarak muhtemel köprüleri yıkmıştır.
*
Mehdi Bazargan, İran kültürel mirasına kritik ve eleştirel bir gözle bakmış ve ümmete yabancılaştıran kültürel mirasını elemek istemiştir. Bundan dolayı Malik Binnebi gibi Kur’an merkezli bir anlayış geliştirmiştir. Zıtlığı besleyen Şii hadis külliyatına iltifat etmemiştir. Malik Binnebi, Zahiret’ül Kur’an (Türkçe’ye Kur’an Mucizesi olarak çevrilmiştir) eserine mukabil Mehdi Bazargan Kur’an’a Dönüş adlı ve benzeri kitaplar yazmıştı. Bu kitaplarından ve Kur’an merkezli ve eksenli yaklaşımı nedeniyle Mehdi Bazargan’ı bazı Sünni çevrelerde olduğu gibi mealci veya Kur’ancı görebilir miyiz? İran’ın şartları farklı olduğundan dolayı böyle görme imkanımız yok. O doğruları değil, yanlışları eliyor. Şii ve Sünni rivayet kültürü aynı şey değildir. Erbabına hafi ve gizli olmadığı gibi bu hususta komplekse gerek yok. Bu suretle Mehdi Bazargan tarihi ihtilafları ve kanayan yarayı tamir etmek istemiştir. Humeyni ise donanımı gereği (hoca bildiğini okur misali) aynı yaraya yeniden bıçak atmıştır. Bazargan ise tarihin kanatlarının buluşmasını engelleyen hurafeleri aradan kaldırmıştır. Bazargan kazansaydı İran kazanacaktı. Lakin Humeyni devrimi kaçırmıştır. Nejad’ın 2009 yılında seçimleri kaçırması gibi. Mehdi Bazargan çizgisi kazanmış olsaydı, tarihin kanatları buluşacak ve çatallaşma kapanacaktı. Lübnanlı Ayetullah Muhammed Cevad Muğniye, ‘Tecaribu Muhammed Cevad Muğniye’ adlı eserinde İngilizlerin ve Amerikalıların Şiilerin bazı hurafelerine nasıl sahip çıktıklarını örnekleriyle anlatır (http://www.dd-sunnah.net/forum/ showthread. php?t=41806 ). Hurafelerin devrim yoluyla diriltilmesi İslam ümmetinin yeniden parçalanması olmuştur.
*
Yanlış bir nazariye olsa da Cezayir devriminden sonra sosyalist model uygulanırken bazı Cezayirliler bunu Hazreti Ömer’e dayandırmak istemişlerdir. Humeyni, Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer’i zındıklığa mal etse de Mehdi Bazargan o konuda da hakperest olmuş ve halka dayalı yönetimle (o demokrasi diyor) İslam’ın buluştuğu tarihi havzanın, Hazreti Peygamber dönemi ile Hulefa-i Raşidin dönemi olduğunu beyan etmiştir. Burada Hazreti Ali ile Hulefa-i Raşidin dönemi arasında ayrım gözetmemiş ve raşit halifelerin istibdattan uzak bir yönetim şekli benimsediklerini ifade etmiştir (Mehdi Bazargan, Dört Makale, s: 128, naklen Muhammed Shafifar, el Üsüs elf ikriyye li’s-sevreti’l İslamiyye el İraniyye, Center of civilization fort he development of Islamic thought, Beyrut, s: 193). Bu yönüyle Mehdi Bazargan hem Bediüzzaman hem de Ebu’l kelam Azad’a benzeyen fikirler serdetmiştir. Hem Bediüzzaman hem de Ebu’l kelam Azad raşid halifeleri cumhur reisleri olarak takdim etmiştir. Bundan dolayı Bediüzzaman bir cumhuriyetçi olduğunu ifade etmiştir. Devrimden sonra herkesin karalandığı gibi Mehdi Bazargan ve İran Kurtuluş Hareketi de karalanmaktan payına düşeni almıştır. Bunların hakikatle hiçbir alakası yoktur. Zira Tudehçiler de böyle kara propaganda ile Musaddık’ı İngiliz ve Amerikan uşağı olarak göstermişlerdir. Halbuki, bugün ABD’nin itirafıyla da biliyoruz ki, Musaddık’ı deviren CIA yani ABD ve İngiltere’dir. Humeyni ve Humeyniciler Mehdi Bazargan ve çevresini Batıcı tortulardan kurtulamamakla suçlamışlardır. Bu doğruysa şu da aynı şekilde doğrudur: Onlar ise tarihi tortulardan kurtulamayarak yanlış tarihi anlayışı diriltmişlerdir. Bazargan hakkında, ‘Otantik ve devrimci değil, sentezci’ diyorlar. İran’ın senteze ihtiyacı vardı. Zıddıyet üreten tarihe değil, senteze ve tarihe bütüncül olarak bakışa ihtiyaç vardı. Bunu Mehdi Bazargan yapmıştır. Mehdi Bazargan’ın adamlarından İbrahim Yezdi Tunus’da Yasemin Devrimi olunca Gannuşi gibilerine hitap ederek şöyle demiştir. Aman Humeyni’nin yanlışlarına düşmeyin! Çevrenizi düşmanlarla örmeyin. Humeyni bunu yapmak zorunda kalmıştır. Zira tarihten devşirdiği kimya budur. Bazargan ise sentezle zehiri panzehire dönüştürmüştü. Aksine, İran rejimi kendi içindeki ve bölgede ürettiği tezat ve tahribat yetmiyormuş gibi bir de Arap Baharına kolaçan atmak istemiştir. Mehdi Bazargan’ın temel tezi siyasi ve mali ihtikara ve tekelciliğe son vermekti. Devrim ise siyasi ve mali kayırmayı Şah ve adamlarının elinden alarak taraftarlarına tevzii etmiştir. İdeal tahakkuk etmediği gibi istibdat ve yolsuzluk sadece el değiştirmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.