Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Zaman’ın yalan eki ve Alevileri kışkırtma çabaları!

Zaman’ın yalan eki ve Alevileri kışkırtma çabaları!

Önce “başlıktaki cümle”ye izah getireyim... Tutmadı!.. “Kaset” işi tutmadı... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “oğlu” veya “bakan”larıyla yaptığı görüşmeler, toplumda “bekledikleri karşılığı” bulmadı... Dahasını da söyleyeyim; bundan sonra, değil “tape”leri, “teyp”in kendisini ya da bırakın “kaset”leri, “kaset fabrikası”nı da görseler, bir işe yaramaz!..

Niye yaramaz?..

Çünkü “yalan” söylüyorlar!..

Hani, “Minareyi çalan kılıfını hazırlar” derler ya, bunlar, yalanlarına “kılıf” bile bulamıyorlar...

İŞTE MONTAJIN BELGESİ

Bakın; Zaman gazetesi, dün 4 sayfalık bir “ilâve” yayınlamış... Akılları sıra, “yalan”ların “gerçek”lerini yazacaklar... Akit’in, 26 Şubat tarihli “İşte montajın belgesi” manşetini yalanlamaya “kalkışmışlar!”

Biz demişiz ki;

“Örgütün hazırladığı düzmece kayıtlarda, Başbakan Erdoğan’ın 17 Aralık 2013 tarihinde saat 15.39’da Ankara’dan oğlu Bilal Erdoğan’ı aradığı iddia ediliyor. Ancak, Recep Tayyip Erdoğan’ın belirtilen saatte Konya’da olduğu, Şeb-i Aruz törenlerinde halka seslendiği ortaya çıktı. Üstelik, paralel yapılanmanın sözcüsü olduğu iddia edilen Bugün Televizyonu; 17 Aralık saat 15.15’te Erdoğan’ın konuşmalarını Konya’dan canlı yayınlamış.”

Bunu demekle kalmamış, Cemaat’in kanalı Bugün Televizyonu’nun “17 Aralık saat 15.15’teki görüntüsü”nü de “fotoğraf” olarak yayınlamışız.

Yani belgeli ve ispatlı!..

Dikkat edin;

“17 Aralık, saat 15.15.”

Bugün’ün ekranında şu yazı var:

“Başbakan Konya’da... Başbakan Erdoğan soruları cevaplıyor.”

Akit, bunu belgesiyle ortaya koyarken, “Akit’i yalanlamaya kalkışan” Zaman’ın “ilaveci”si dün demiş ki;

“Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi telefon konuşması saatinde Başbakan’ın canlı yayında olduğunu, hem canlı yayın hem telefon konuşması yapamayacağını ileri sürdü... (...) Yeni Akit ise Bugün TV’den 15.15 olarak canlı yayın saatini verdi. Ancak zaten görüşme 15.39’da gerçekleşiyor.”

Bu satırları yazan kişi; ya “kıt akıllı” olmalıdır, ya da “görme özürlü!”

Neymiş; “Nazlı Ilıcak, görüşmenin 18 Aralık’ta olduğunu” söylemiş!..

Dolayısıyla “yalan”ları çürütmüş!..

Geçenlerde de söyledim;

Nazlı Ilıcak, o “botoks”ları yüzüne değil de, “gözüne ve beynine” yaptırmalıydı!.. Çünkü, asıl “sarkan”lar beyni ve gözü!..

Nazlı Ilıcak, o kadar “görme ve düşünme özürlü” olmalı ki; “görüşmenin 17 Aralık’ta değil, 18 Aralık’ta olduğunu” iddia ediyor!..

Oysa, “The Cemaat”in servis ettiği “telefon tapeleri”ne baksaydı, görürdü ki; tapelerde “17 Aralık, saat 15.39 Ankara” yazıyor!..

Şu hâle bakın;

“Başbakan’ı dinleyen” telekulakçılar iddia ediyor ki; “Görüşme 17 Aralık’ta, saat 15.39’da Ankara’da gerçekleşti!”

Nazlı Ilıcak da diyor ki;

“17 değil, 18 Aralık’ta!”

İnsan merak ediyor;

“Dinleme aygıtı”nın başında Nazlı Ilıcak mı vardı ki, bu kadar “kesin” konuşuyor, şu hâle bakın; “telekulak ekibi”ni bile yalanlıyor?!?..

Zaman da, “Nazlı Ilıcak’ın yalanı”“delil” kabul edip; “Bu yalanla nereye kadar?” diye soruyor!..

Allah’tan korkun be adamlar;

“Dinleyen”ler, Paralel Yapı’nın adamları!.. “Dinleme saati”ni, “17 Aralık, saat 15.39 Ankara” diye yazan yine sizin adamlarınız!.. Peki, onlar “17 Aralık” derken, Nazlı Ilıcak “18 Aralık” dese ne olur, demese ne olur?..

Ve siz, Zamane gazetecileri; “Görüşme saat 15.39’da” derken, “Konya’da” ifadesini niye örtbas ettiniz?..

Bu kadar kıvırmayın!..

Çünkü, “yalan”larla hiçbir yere gidemezsiniz... İstediğiniz kadar kıvırın, istediğiniz kadar kıvranın, “gerçek”leri örtemezsiniz!..

O 4 sayfa,

“Zaman’ın yalan eki” olarak hafızalara kazınacak ve hep hatırlanacaktır!..

BAKAN BEY’LE GÖRÜŞME!

Gelelim, bir başka “kaset”e...

Malûm; televizyonlarda “haber saati” olduğu gibi, Paralel Yapı’nın da bir “kaset saati” var... Hemen her akşam belirli bir saatte “kaset servisi” yapıyorlar...

Son yayınlanan kasette, Başbakan Tayyip Erdoğan ile eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçen  konuşma yayınlandı...

Erdoğan, Aydın Doğan’ın “Kâğıt Üçkâğıdı Dâvâsı”nın ne durumda olduğunu soruyor Adalet Bakanı’na... Zira, “yerel mahkemelere etki edilmesi”nden kuşkulanıyor... Öyle ya; SPK, “Aydın Doğan aleyhinde” görüş bildirmiş... Buna rağmen, 7. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Abuzer Kara, Aydın Doğan’ın “beraatine” karar vermiş!..

Dosya Yargıtay’a gitmiş.

Yargıtay 7. Ceza Dairesi, Hakim Abuzer Kara’nın verdiği “beraat” kararını bozarak; “Burada suç var, sen nasıl beraat verirsin?” demiş ve “davaya yeniden bakması” için dosyayı geri göndermiş!..

Şu işe bakın ki;

Hakim Abuzer Kara, Yargıtay’ın kararına rağmen, “ilk kararında direnmiş!”

Dolayısıyla;

Dosya, bu defa Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gelmiş, orada görüşülecek!..

Erdoğan’ın merak ettiği şu;

“SPK’nın raporu ve savcının görüşüne rağmen Aydın Doğan nasıl beraat etti?..”

Öyle ya;

Burada hem “kamu menfaati” var hem de “Doğan Holding’ten hisse” alan yatırımcının menfaati var!..

Göreceğiz bakalım;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu “Kamu menfaatine uygun” bir karar mı verecek, yoksa “Aydın Doğan’ın menfaati”ne mi?..

TSE NE DEMEK?

Olay bu... Ama, bu görüşmeyi “sızdıranlar”ın amacı bir taşla iki kuş vurmak...

Görüşmeyi sızdırdılar ki;

Aydın Doğan’a şu mesajı veriyorlar: “Gördün mü, Erdoğan senin altını oymaya çalışıyor!”

Görüşmeyi sızdırdılar ki;

Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in konuşması içinde geçen, “Aydın Doğan’a beraat veren o hakim Alevi” sözünü “cımbızlayarak” öne çıkarıyorlar... Peki, amaçları ne?.. “Alevi vatandaşları çok sevdikleri” için mi?..

Elbette hayır...

Konuşmadaki “Alevi” sözünü öne çıkarıyorlar ve habire köpürtüyorlar ki; bir “Alevi kalkışması” yaşansın!..

“Çözüm Süreci”ne yönelik “provokasyon”larla bir “kaos ortamı” oluşturamadılar ya, bir “Kürt kalkışması”na yol açamadılar ya, şimdi “Alevi vatandaşları kışkırtmaya” çalışıyorlar...

Açık ve net söylüyorum;

Aleviler bu oyuna gelmemelidir.

“Kürtler” nasıl sağduyulu davrandılar ve “tuzağı gördüler” ise, “Alevi vatandaşlar” da sağduyulu davranmalı, “kışkırtma”lara kapılmamalıdır.

Bunlar “samimi” değil... Bunlar “dürüst” değil... Bunların, herkes gibi “Alevileri de kullanmak” dışında hiçbir maksatları yok!

“Belge” mi istiyorsunuz?..

Alın size belge...

Tarih 2 Nisan 2010...

Zaman gazetesinin 2 Nisan 2010 tarihli 1. sayfasında “yan manşet” olarak verilen bir haber var... O haberin başlığı aynen şöyle: “TSE damgalı değilsen yargıda bir yere gelemezsin.”

Zaman gazetesi, “TSE damgalı yargı”yla ilgili haberleri konusunda emekli Hakim Cevdet İlhan Günay’dan görüş almış ve onun sözlerini manşetine taşımış... Günay; “Yüksek yargıda kast sistemi var” demiş, “İdeolojik ve bölgesel ayrımcılık yapılıyor” demiş ve eklemiş:

“Hakim arkadaşlarımız derlerdi ki, bir yere gelebilmek için TSE damgalı olmak lazım... TSE ama, açılımı Türk Standartları Enstitüsü değilmiş... Onun açılımını Tunceli-Sivas-Erzincan şeklinde yaparlardı... HSYK’ya kendi elemanlarını gönderiyorlar. O inançta, o düşünceden, o bölgeden hemşehrilerini, kendilerine yakın insanları seçiyorlar (...) Bölgecilik, hemşehricilik yapılıyor.”

Herhalde söylemeye gerek yok;

TSE’den, yani “Tunceli-Sivas-Erzincan”dan kasıtları, elbette “Alevi hakim ve savcılar”dı!..

BUNLAR HERKESİ SATAR!

“TSE” diye diye “yüksek yargı”“Alevi”lerden temizleyip, “kendi adamlarını” yerleştiren Cemaat; şimdi kalkmış, “Alevi hakim” sözünü kullanıp, “Alevileri Hükümet’e karşı kışkırtmaya” çalışıyor!..

İşte bunun için diyorum ki;

“Aleviler uyanık olsun,

Bu tuzağa düşmesin!..”

Çünkü bunlar;

“Kullanabilecekleri” her şeyi, “kullanabilecekleri” herkesi kullanırlar, “satarlar”, sonra da çöpe atarlar!..

“Zaman en çok satan gazete” diyorlar ya, elhak doğrudur...

Gerçekten “satar”lar!..

Dün Özal’ı sattılar,

Erbakan’ı sattılar!..

Bugün de;

Tayyip Erdoğan’ı satıyorlar!..

Çok satıyorlar, çook!..

“Herkesi satıyorlar!”

Hiç kuşkunuz olmasın ki;

“Son kullanma tarihi” dolduğunda Aydın Doğan’ı da, Turgay Ciner’i de, Mustafa Koç’u da, Ayhan Şahenk’i de, Kemal Kılıçdaroğlu’nu da, Mustafa Sarıgül’ü de,  “Alevi”leri de satacaklardır!..

Zira, onlar için;

Her yol mübah!.. 

***********************************************************************************

Cemaat’in Abi ve Abla’larından büyüklere masallar!

Ben, “masal”ların “küçük”lere anlatıldığını zannederdim... Ama gördüm ki; “Gülen Cemaati”ne mensup “Abi”ler ve “Abla”lar, artık “büyüklere masal anlatmaya” ve onları “masallarla uyutmaya” başlamışlar.

Buyrun, “masal”lardan bazıları:

• “Başbakan’a İran tarafından büyü yapılmış... Cemaat’e bundan dolayı kin besliyor!”

 “Fethullah Hocamız; en son Peygamberimiz ve Said Nursi’ye namaz kıldırmış, onlardan Başbakan’ın gideceğinin müjdesini almış!”

 “Büyükşehirlerde 300 bin ile 500 bin AK Partili seçmenin oyunu CHP ve MHP’ye taşıyacağız... Her Abi, en az 100 kişi ikna edecek.”

 “Hocamız 99 yaşına kadar yaşayacak, Başbakan’ın ömrü ise çok kısa.”

 “MHP’liler ve CHP’lilerle ilgili elimizde çok kaset var... Asla aleyhimizde konuşamazlar.”

 “Sarıgül İstanbul’a başkan seçilince, kesinlikle Cemaat’in menfaatleri için çalışacak.”

Daha başka “masal”lar var ama sizler bu masallarla “uyuyacak” kadar “çocuk” olmadığınız için gerisini anlatmıyorum... Derlemeyi yapan muhabirimiz Salim Kurşun’a teşekkürler... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi