İşgali Faili Meçhul Kılan Devrimcilik
Sahtekarlık ve tutarsızlık en başta kendilerine ‘aydın’ payesi biçen ‘öncü kadrolar’da gösteriyor kendini. Hem de öyle bir gösteriş ki bu, bizim gibi ‘stratejik analiz’ yeteneğinden ve büyük resmi görmekten mahrum cahiller tarafından dahi ayan beyan anlaşılabiliyor.
Suriye ve Ukrayna’da şahit olduğumuz askeri-siyasi gelişmeler işte bu ‘profesyonel aydın’ takımının ne kadar derin bir aldatma ve suni korku salma misyonuyla sahne aldığını gözler önüne sermektedir. Güya emperyalist statükoya kökten muhalif, sözde adalet ve özgürlük aşkıyla tutuşmuş devrimci aydınlar hem Suriye’de hem de Ukrayna’da sadece maskesiz değil daha da ötesinde çırılçıplak ortaya çıktılar.
Aydın Hastalığı
Sadece sosyalistlerin, Kemalist sol’un kronik hastalığı değil bahsettiğimiz sorun. En az onlar kadar İslamcı sıfatıyla ortaya çıkan kimi aydınlar da böyleler maalesef. “Analiz yapıyoruz, stratejik planları deşifre ediyoruz, akılları aydınlatıyor vicdanları ayaklandırıyoruz” gibi söylemlerle zihinleri bulandırıyor ve toplumsal tepkileri felç ediyorlar.
Son örneğini Suriye ve Ukrayna (Kırım sorunun önemli bir parçası, bütünü değil) üzerinden müşahade ettik. Aynı hastalığın en çirkin emarelerini Başbakan Erdoğan’a karşı Fethullah Gülen’e bağlı kadrolar tarafından tertiplenen girişimler karşısında gördük yine.
Suriye’deki Rusya ve İran-Hizbullah işgalini görmeyenler, görmezden gelenler aynı şeyi Ukrayna’nın en stratejik bölgesi olan Kırım’ın Rusya tarafından işgal edilmesinde de devam ettirdiler. “Suriye’yi işgal etmek için NATO-ABD bahane üretiyor” propagandasıyla kimlerin Esed-Baas rejimin katliam ve yıkımlarını, bunlara arka çıkan Rusya ve İran’ı temize çıkardığını bir hatırlayalım. Kimyasal katliamlar dahil bütün kıyımları Suriye’deki İslami Cephe’ye yıkarak üstelik İslami muhalefeti de ABD ve İsrail’in taşeronu ilan ederek anti-emperyalist duruş sergilemiş oldular. Yüzsüzlüğe, utanmazlığa devrimci maskesi geçirmek de anti emperyalist sıfatıyla bütün
Emperyalizmi ABD’den ibaret kılıp Rusya’nın işgal ve katliamlarını görmezden gelenler ne enteresandır ki Esed/Baas rejimiyle kader birliği yaptılar. Öyle ki; uzun yıllar Kemalist askeri cuntalarla son dönemlerde de Esed/Baas rejimiyle dayanışmaya girişirken Başbakan Erdoğan’ı diktatör-despot ilan etmekte yarış halindeydiler.
“Erdoğan Muhaberat rejimi kuruyor” söylemlerinin tavan yaptığı dönemlerde sadece Suriye’deki katliamlara değil Rusya’nın Ukrayna’yı/Kırım’ı işgalini de hayra yoran, sevinçle karşılayanlardan geçilmiyor neredeyse mübarek siyaset sahnesi.
Suriye’yi kimler işgal edip yakıp yıktı, katliama girişip harap etti? Belli değil miydi ki mevcut yıkım ve katliamlar görmezden gelinerek muhayyel bir NATO-ABD işgaliyle Esed-Baas rejiminin bekası için seferberlik ilan edildi?
Görgüsüzlük Modası
Ukrayna’da yaşanan siyasal hadiseler Rusya’nın uzantısı kadroları tasfiye edince karşılığında Rusya’nın Kırım’ı işgaliyle sonuçlandı. Ama nedense işgal ordusu ve askerlerini tanımakta zorluk çeken, hatta tanıyamayan bir siyasal analizle karşı karşıyaydık. “İşgale karşıyız ama Rusya ve İran’ınkiler istisna” tarzında alabildiğine kibirli ve bir o kadar da ahlaksız siyaset tarzı sırıtıp duruyor karşımızda.
Rusya’nın işgalini görünmez kılan aydınlar, gazeteler ve çevreler şimdilerde ne işle meşguller? Elbette kendilerine Fethullah Gülen’e bağlı kadrolar tarafından sızdırılan tapelerin kayıtlarıyla şeffaf toplum mücadelesine heyecanla soyunmuş durumdalar.
Ses kayıtlarını sızdıranların kucağında AK Parti Hükümeti’ni yıkmak hülyalarıyla devrimcilik oynayan zavallı bir ruh haliyle meşgul kamuoyumuz bu sıralarda. Polis ve yargı bürokrasisinin üstelik de lider kadrosu ABD’de yaşayan Gülen Cemaati’nin kadroları tarafından Başbakan Erdoğan’a karşı giriştiği darbe planında en heveskar duygularla rol kapmaya çalışanlar kim? Bakın Cumhuriyet, Yurt, Sol, BirGün gibi Esed-Baas hattındaki Kemalist gazetelere hepsi size CHP, TKP, ÖDP vd.’nin öncülüğünün ne manaya geldiğini izah etmektedir.
“Kaostan devrim çıkar, siyasi ve iktisadi çelişkinin artmasından toplumsal destek devşiririz” masalı hali hazırda fanatik bir güruhun hülyalarını süslüyor. Ama Başbakan Erdoğan’ın başını çektiği aydınlanma ve ilerleme nimetinden mahrum, bilim ve felsefe yapmaktan uzak cahil İslamcı halkı ikna etmek için kime, kimlerin sağladığı imkanlara sarılıyorlar?
Şimdiye kadar askeri vesayete/TSK’ya, Kemalist sermaye sınıfı TÜSİAD’ın çıkaracağı krizlere, PKK-BDP çizgisinin silahlı propaganda baskınlarına, Baas-Esed rejimin temsilen Muhaberat’ın ülke içinde gerçekleştireceği bombalı eylemlere ve nihayet Fethullah Gülen’e bağlı kadroların sızdıracağı kasetlere muhtaçlar, bel bağlamışlar. Çünkü elde avuçta kendilerine ait, akıl ve namusla savunabilecekleri hiçbir şeyleri yok.
Suriye’de nasıl bir ahlak ve tutarlılık gösterdilerse Ukrayna’da da onu gösterdiler. Tankların arkasında siyaset yapanlar doğal olarak şimdi de tapelerin ardına sığındılar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.