Aksa’nın kardeşleri
2009 yılında Amerikan CBS televizyonunun ünlü “60 Dakika” programına katılan Patrik Bartholomeos burada tarihi gaflar yapmış ve ezcümle şunları söylemişti: “Burası Kudüs’ün devamıdır ve bizim için en az orası kadar kutsaldır. Zaman zaman çarmıha gerilsek de biz burada kalmayı tercih ediyoruz…” Bu ifadeyi bir Müslüman, Mescid-i Aksa ve Ayasofya Camii’ni kastederek kursa yanlış olmaz, bilakis isabet ederdi. Mescid-i Aksa ve ilaveten kardeşi esir mabetlerden bahsetmemiz mümkündür. Bunlardan birisi de genç Fatih Sultan Mehmet’in zafer anıtı ve nişanesi olarak camiye çevirmiş olduğu Ayasofya Camii’dir. Fatih Sultan Mehmet Han fethin ilk cumasında namazı muzaffer erkanı ve askerleriyle birlikte burada kılmıştır. Ezanlar minarelerinden hiç susmamıştır. Tâ ki 1935 yılına dek. Bu yılda ezanları susmuş ve cemaati kesilmiştir. Fatih’in misyonu İstanbul’un fethi ve Ayasofya’nın camiye çevrilmesidir. Yavuz misyonunu ve davasını şöyle terennüm etmiştir: İhtilaf u tefrika endişesi/ Kûşe-i kabrimde hatta bikarar eyler beni/ İttihadken savlet-i a’dayı def’e çaremiz/ İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni. Fatih’i de kabrinin köşesinde bikarar eyleyen ve debelendiren durum Ayasofya’nın kapalı kalması olsa gerektir. Mabet vasfını kaybedip maksadının hilafına kullanıldığı için belki kabrinde Justinyen bile dört dönüyor olabilir.
¥
Ayasofya’nın açılması, ezanın aslı suretine çevrilmesinden sonra ikinci adım olmasına rağmen ne hikmetse devamı getirilememiştir. Neden acaba? Fatih, Akşemseddin’in müjdelediği gibi İstanbul’u ilk fetheden komutan olmuştur. İkinci kez ise Mehdi tarafından fethedileceği müjdelenmiştir. Ayasofya kilise iken Fatih tarafından camiye çevrilmiştir. 1935 yılından itibaren de cami statüsü müzeye çevrilmiştir. Acaba bugüne kadar açılamamasının hikmeti bu mabedin Mehdi tarafından açılacak olması mıdır? Elbette bugünden yarına bir şey söylemek zor. Lakin zaman kaydını izhar ederek, vukuundan sonra gerçekleri bize gösterecektir. Bununla birlikte, Bediüzzaman’ın bahsettiği gibi Mehdi’nin görevlerinden birisi şeair-i İslamiyeyi ihya etmektir. Ayasofya da şeair-i İslamiyeden veya İslam’ın sembollerinden birisi olduğuna göre o kutlu zuhuru mu beklemektedir? Ya da Said Havva’nın hilafet mevzuunda söylediği gibi, Mehdi gelmeden bunların tahakkuk etmesinin önünde bir engel yok mudur? Hilafet de gelebilir ve Ayasofya da açılabilir. Bunların açılması büyük zuhurun mukaddime ve alametleri de olabilir. Eğer olmuyorsa durum onun gelmesine talik edilmiştir de denebilir.
•
Hıristiyan ruhanilerin Patrikhane’de gövde gösterisi yapıp, ‘Ayasofya’yı kaptırmayız ve yedirmeyiz’ mealinde hareket yapmaları, durumu meydan okumaya dökmüştür. Maalesef Kurtuluş Savaşı sırasında Rumlar ve Yunanlılar İngilizlerin maşası olmuşlar ve kendilerini kullandırtmışlardır. İngilizler Rumları kullanırken ve maşalık yaptırırken Rumlar da onlara sığınmış ve kaderlerini onlara bağlamıştır. Burada İngilizler kazanırken Rumlar kaybetmiştir. Biz de maşayı düşman zannetmişizdir! Bartholomeos da aynı yoldan yürüyor. Bununla birlikte, mabetlere özgürlük dönemi gelip çatmıştır. Özgürlüğüne kavuşan ilk mabetlerden birisi Halep Emevi Camii olmuştur. Emevi Camii iki yıl boyunca Şebbiha ve Esat güçlerinin kontrolü ve işgali altında kalmıştır. Onların iki yıl sonra Camii-i Kebir’den temizlenmeleriyle birlikte devrimciler topluca burada cuma namazına durdular. Bu caminin 1090 tarihinde dikilen minaresi 2013 tarihinde Şebbiha ve düzene bağlı güçlerin top ateşiyle yıkılmıştır. Adeta 1969 yılında fanatik bazı Yahudilerin Mescid-i Aksa’da Nureddin-Salahaddin minberini ateşe vermelerini hatırlatıyor. Birisi Baasçı diğeri Siyonist!
Lakin ümmet her tökezlemesinden sonra daha güçlü bir şekilde ayağa kalkıyor. Salahaddin minberinin yakılmasından sonra küllerinden İslam Konferansı Örgütü doğmuştur. İngiliz Müstemleke Vekili Gladstone’un ‘Kur’an Müslümanların elinde kaldıkça onlara söz geçiremeyiz’ ifadeleri Bediüzzaman’ın himmetini tetiklemiş ve Risale-i Nur hizmetlerine kapı aralamıştır. 1857 yılında Babür İmparatorluğunun yıkılması ve Müslümanların adeta bellerinin kırılması Hindistan’da eğitim seferberliğine neden olmuştur. Müslümanlar eğitim yoluyla ayağa kalkmışlar ve bu hadiseden 90 yıl sonra da Pakistan ayağa kalkmıştır. Meydan okumalara böyle mukabele etmişlerdir.
Halep’teki Camii Emevi, Şam’daki Camii Emevi’nin kardeşidir. Keza Ayasofya ve Mescid-i Aksa’nın da kardeşidir. Halep’teki Camii Emevi kurtuldu ve darısı bütün esir mabetlerin başına. Ümmetin hakiki bayramları Şam Emevi Camii’nin ve belki de ondan önce veya sonra Ayasofya Camii’nin esaretten ve tutukluluk halinden kurtulmasıyla olacaktır. Bu halkalar Kudüs’le ve Mescid-i Aksa ile taçlanacaktır. Vema zalike alellahi biaziz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.