Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

MEB’le ilgili 2 iddia... Millet, her taşın altında “Paralel” arıyor!

MEB’le ilgili 2 iddia... Millet, her taşın altında “Paralel” arıyor!

Allah’a şükürler olsun ki, bütün Türkiye’ye “kar ve yağmur”, bana da “mail”  yağıyor... Dilerim, benim mail kutumun “bilgi ve belge ile dolması” gibi, Türkiye’nin baraj ve gölleri de “su” ile dolar...

Ben “mail yağmuru”ndan dolayı bir “kuraklık tehlikesi” yaşamıyorum... İnşallah, “Cenab-ı Allah’ın kar ve yağmurları” da Türkiye’ye kuraklık yaşatmaz!..

Dedim ya;

“Mail” yağıyor...

Vatandaş o kadar “kuşku” dolu ki, her işin altında bir “bit yeniği” olduğunu, her taşın altında “Paralel Yapı” bulunduğunu düşünmeye ve hatta görmeye başlamış!..

Nasıl kuşkulanmasınlar ki; “elle tutulur, gözle görülür” belgeler var ellerinde.

İHL’YE NİYET ÖZEL’E KISMET!

Meselâ, Nazilli’de olup-bitenler...

Olay şu:

Başbakan Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakanlık Müsteşarı, şimdiki İçişleri Bakanı Efkan Âlâ’nın “ilgi ve destek”lerine, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın da 1 Ekim 2013 tarihli “olur”larına rağmen; “Mevcut  İmam Hatip Liseleri’nin arsalarına, arazilerine okul ve sosyal tesis” yapımı için engelleniyor, “kim” engelliyor, “nasıl” engelleniyor?..

Daha da açalım...

Efendim; “32 derslikli İmam Hatip Ortaokulu yapılması” için, “Aydın İl Özel İdare bütçesi”nden “2 milyon 400 bin liralık bir ödenek” ayrılmış...

Ne var ki;

1974 yılından bu yana “onbinlerce mezun” veren Nazilli İmam Hatip Lisesi’nin”17 bin metrekarelik merkezi konumundaki arsası” orada duruyorken, İl Özel İdaresi tarafından ayrılan ödenek; “şehrin dışındaki bir arazi”ye ve de “Sosyal Bilimler Anadolu Lisesi” olarak planlanan bir binaya “kaydırılmış!”

Nazilli kamuoyu ve Nazilli İmam Hatip camiası, işte bu “kaydırma”dan bir “bit yeniği” olduğundan kuşkulanıp, gelişmeleri endişe ile izliyormuş!..

Bir endişeleri daha varmış...

Milli Eğitim Bakanlığı’nın “2014 yatırım bütçesi”nde yer alan; “32 derslikli okul, 300 kişilik pansiyon ve kapalı spor salonu”nu da kapsayan “bakanlık projesi”ne ayrılan “15 milyon liralık ödenek” de, yine “Özel Aydınlık İlköğretim Okulu’nun paralelindeki bir arsaya” kaydırılmak isteniyormuş!..

Nazilli kamuoyu ve İHL camiası bu gelişmeyi de “endişe” ile izliyormuş!..

Sadece “endişe” ile izlemekle kalmayıp, “merak”la soruyorlarmış;

“Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2014 yılı için Aydın Valiliği’ne aktarılan 15 milyon liralık ödeneğin kullanımının geciktirilmesinde, Başbakan Tayyip Erdoğan’a zarar verme ve onu zor durumda bırakma düşüncesi olabilir mi acaba?”

YİNE Mİ PARALEL?

Gerçekten sorulmalı değil mi?..

Şu hâle bakın;

“1 Ekim 2013 tarihli bakan oluru olmasına rağmen, mevcut İmam-Hatip Lisesi’nin 17 bin metrekarelik arsasına yeni bir bina yapmak mümkünken ve yasal hiçbir engel yokken ve üstelik Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ve Nazilli İmam-Hatip Okulu  Yaptırma ve Yaşatma Derneği arasında taslak protokol çalışmaları yapılmış iken; sadece Valilik olurur ile yapılacak yatırım niye geciktiriliyor?..

Ve yine;

Yatırımların başka arsalara ve özellikle de özel okullara kaydırılmasının altında neler yatmaktadır?”

Hadi, daha açık yazayım:

Nazilli kamuoyu diyor ki;

“Yatırımların geciktirilmesinde, İmam-Hatip arsası dururken, yatırımın şehre uzak başka arsalara ve özellikle de özel okullara kaydırılmasında acaba Paralel Yapı’nın bir rolü var mıdır?

Paralel Abi’ler;

Devletin bütçesinden kendilerine pay çıkartmaya mı çalışmaktadırlar?..

Bu kaydırma çabalarından;

Milli Eğitim Bakanımız Nabi Avcı’nın ve Aydın Valisi Erol Ayyıldız’ın haberleri var mıdır?”

Haberleri var mıdır, yok mudur; elbette bilemiyorum... İşte yazdık; nasıl olsa haberleri olacak ve herhalde bir “açıklama” yapacaklardır...

Bakan beyden, ya da Vali beyden bi raçıklama geldiğinde, “Nazilli kamuoyu”nu mutlaka haberdar ederim...

Ortada bir “katakulli” varsa,

Ben de öğrenmiş olurum...

Tabiî, size de duyururum...

ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ MÜLÂKATI

Madem sözü “Milli Eğitim”dedn açtık, oradan devam edelim...

Efendim, internet sitelerinde bir “iddia” dolaşıyor... Ne derece doğrudur, ne derece yalandır, araştırma imkânı bulamadım... Bu “iddia”dan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın haberi var mıdır, yok mudur; onu da bilemiyorum.

“Ben Milli Eğitim Bakanlığı’nda öğretmenim” diyen bir eğitimcinin dile getirdiği iddialar şöyle:

“‘Hükümet Dershane Kanunu ile hem dersaheneleri dönüştürdü, hem de Milli Eğitim’dekiyönetecileri uzman kadrosuna ayırdı. Bu kanun sayesinde Milli Eğitim’deki yöneticiler değişecekti. Fakat şube müdürlükleri kadrosu istisna tutuldu.

Şube müdürlükleri, çok önemli kadrodur. Dikkat ettiyseniz Paralel Yapılanma, 17 Aralık darbesini emniyetteki şube müdürleri vasıtasıyla gerçekleştirmeye çalıştı. Bahsettiğim kanunda şube müdürlükleri kapsam dışı tutulduğu için önceden şube müdürlüğü atamaları için sınav programı belirlenmişti. Ve kanun yürürlüğe girmeden yani eski yöneticiler ayrılmadan bu şube müdürlüğü sınavını yaptılar.  

Bu şube müdürlükleri için 40 bin kişi başvuruda bulundu ve bunlardan 5 bin tanesi yazılı sınavı geçti. Fakat bir de mülakat sınavı gerekiyordu. Bu mülakat sonunda da 1800 civarında kişi sınavı kazanmış olacaktı. İşte bu mülakat olayında Paraleller, hükümete öyle bir gol attılar ki, dershane yasasını unutturdular.  

Ben bu sınavı kazandım ve 83 puan aldım.

Aslında kazanıp kazanmadığım belli değil. Sınavı 70 üstü alan kişiler kazanmış gibi gözükse de aslında öyel değil. Diyelim ki bir ilde 2 şube müdürüne ihtiyaç var... O zaman bu sınavdan en yüksek puanı kim aldıysa, o iki kişiyi alıyorlar. Yani diyelim bir kişi 90 bir kişi 85 aldı onlar atanacaklar.

Yani 70 üstü alanların sınavı kazandığı hikâye.

Peki en yüksek puanları alanlar kim diye hayli bir araştırdım... Bu Paraleller öyle sinsi bir plan yapmışlar ki inanmak çok güç...  Biliyorsunuz bu paralellerin bir sendikası var, Aktif Eğitim Sen. Bu sendika Fetullah Gülen’in emri ile hükümete karşı kuruldu. İşte bu sendikanın genel, il ve ilçe yöneticileri, yapılan şube müdürlüğü mülakatından hep en yüksek puanları aldılar. Daha doğrusu almışlar, yeni öğreniyoruz.  

Çünkü kimin ne puan aldığını kimse öğrenmesin diye sonuçları sadece internetten kendi şifrenizle öğrenebiliyorsunuz. Ben, kendi puanımı öğrenince sevindim. Ama bir araştırmaya başladım ki, nerede Aktif Eğitim Sen yöneticisi üyesi var, hep en yüksek puanlar onlara verilmiş. Böylelikle sadece onlar atanabilecek. Mülakat dediysem meslekle alakalı hiç sorular sormadılar.

(...)

Ve bu cemaat sendikası yöneticilerine bulundukları illerdeki en yüksek puan verilmiş. Mesala benim öğrendiğim iller Uşak, Van, Hakkari, Elazğı, Ağrı. Eğer hangi ilde en yüksek puan kime verilmiş araştırırsanız her ilde bu cemaat sendikası yöneticisi ve üyelerinin aldıklarını göreceksiniz.  

Dediğim gibi sonuçları ancak kendi şifrelerinden öğrenebildikleri için tüm ülke sonuçlarına ben ulaşamadım. Ama bakanlığı ve başka ilgili kişilere sorarsanız her ilde en yüksek puanların cemaat mensuplarına verildiğini göreceksiniz. Ve bu sendikanın üyeleri, kendi aralarında; dersane yasasının öcünü aldık diye konuşuyorlarmış.”

ÇOK ÖNEMLİ SORULAR

“İddia”lar böyle... Ama, “soru”lar, bu “iddia”lardan çok daha ilginç!..

“Sorular” şöyle:

l “Mülâkatlarda Aktif Eğitim-Sen yöneticilerinin en yüksek puanı almalarından Milli Eğitim Müsteşarı ve Bakan Yardımcısı’nın haberleri var mıdır?”

l “Bakan Yardımcısı ile Aktif Eğitim-Sen Başkanı’nın mülâkatlardan önce görüştükleri iddiası doğru mudur?”

l “Mülâkat komiyonları oluşturulurken, bir Bakanlık Danışmanı işin içinde rol almış mıdır?”

l “Zaman gazetesinin bir yöneticisi ile Aktif Eğitim-Sen’li bir Abi’nin görüştükleri, strateji belirledikleri MEB’deki Cemaatçi Kadrolaşma’yı yalanlayacak bir haber yapma konusunda anlaştıkları doğru mudur?”

Sorular bunlar...

Biliyorum ki; ya “Müsteşar”dan, ya “Bakan Yardımcısı”ndan ya da “danışman”dan bir
 

“yalanlama” gelecektir... Ben, onlardan gelecek yalanlamaya elbette itibar edeceğim ama benim için “Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın yapacağı açıklama” çok daha önemlidir... Sayın Nabi Avcı “yalan” derse, ancak o zaman inanırım... Zira, “Milli Eğitim Bakanlığı bünyesi”nde yer alan birçok “yönetici”nin, özellikle yson günlerde “kendilerini gizlediklerini”, dahası “ikili oynadıklarını” çok çok iyi biliyorum... Bazılarının “Cemaat aleyhtarı”(!) görünerek aslında “Cemaatçi kadrolaşma”ya hız verdikleri de meçhulüm değil!..

Uzun lâfın kısası;

Ortada, gerek “Nazilli İHL’ye ayrılıp da, başka yerlerde kullanılan ödenek” iddiası ile, “MEB’deki Şube Müdürlüğü mülâkatlarında ayrımcılık yapıldığına” dair ciddi iddialar var...

Dilerim bir “açıklama” yapılır da milletin kafasındaki “kuşku” ve “endişe”ler dağılır...

Maruzatım budur efendim...

***************************************************************************************

Ergenekon tahliyelerinin tek sorumlusu Paralel Yargı’dır!

Bir okurum şuna dikkat çekiyordu: “28 Şubatçı paşaların tahliye edilmesine ses çıkarmayan Cemaat medyası, İlker Başbuğ’un tahliye edilmesinden niye rahatsız oldu?.. ” Verecek cevap bulamadım... Asıl önemlisi, dünkü “Ergenekon tahliyeleri” için ne diyecekler?.. “Cemaat medyası”nın nasıl başlıklar atacağını merak ediyorum... “Suçlular tek tek serbest bırakılıyor” şeklinde başlıklar atarlarsa hiç şaşırmam... Ne yalan söyleyeyim, “sanık”ların birçoğunun gerçekten “darbe amaçlı plânlar” yaptıklarına ben de inanıyorum... Ama, birer birer “tahliye” ediliyorlar... Peki, bunun “sorumlusu” kim?.. “Hükümet” mi, “Meclis” mi, “Anayasa Mahkemesi” mi, yoksa dün “Meclis’e bile kafa tuttuğ” görülen “Paralel Yargı” mı?..

Malûm, “Balyoz”da tahliye mümkün değil... Çünkü, “mahkûmiyetlerin gerekçeleri” zamanında yazıldı ve Yargıtay tarafından da onaylandı... Peki, “Ergenekon hakimleri” neredeydi?.. Niye “7 aydır gerekçe yazmadılar” da “tahliye”lerin yolunu açtılar?..

Cemaat medyası “tahliyelere” bakacağına, gerekçe yazmayan “Paralel Yargı”ya baksın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi