Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Ayasofya’ya İsrail modeli

Ayasofya’ya İsrail modeli

Sefardim toplumunun ileri gelenlerinden Haham Meir Mazuz, Mescid-i Aksa ve ona yönelik saldırılar konusunda Meir Kahane’nin izinden gidiyor. Bu dalgaya ‘radikal Kahanizm’ deniliyor. 1980’li yıllarda etkili olan bu dalga son sıralarda yeniden hortlamış bulunuyor. Saldırgan bir Mesiyanik damarı temsil ediyor (eschatological messianism). Son dönemde bütün dini akımlarda ve bütün dinlerin mensuplarında eskatolojik (Mehdi ve Mesih intizarı ve kıyamet alametleri) damar depreşmiş durumdadır. Durumdan vazife çıkartan Kahaneciler İsrail hükümetinin de yardımıyla oldu bittilerle Mescid-i Aksa’yı yıkmak ve yerine Süleyman Tapınağı’nı kurmak istiyorlar. Adeta bu hususta çılgına dönmüş durumdalar. Bunların ileri gelenlerinden birisi de Tunus doğumlu Haham Meir Mazuz. Sefardim (Sefarad) Yahudilerinin ileri gelen isimlerinden olan bu haham aynen Fener Rum Patriği Bartholomeos’un Ayasofya ile ilgili ettiği lakırdılara benzer laflar ediyor.  Son günlerde şu dini görüşünü yayınlamıştır: Harem-i Şerif’e ve Mescid-i Aksa’ya ve haziresine girmek Yahudilerin dini bir semboli ve şairesidir ve bunu yerine getirmeyenler rabbin gazabına uğrarlar. Halbuki ölen İsrail´in eski Baş Hahamı Rav Ovadia Yosef ise tam tersine söyleyerek bunun Yahudilik şeriatından (Halakhah) sapmak ve çıkmak olduğunu söylüyordu. Lakin yeni hahamlar Musa Bin Meymun’un (Maimonides) vazettiği şeriat ilkeleriyle değil Eskatoloji ile hareket ediyorlar. Onun izinden değil kendi ihtiraslarının peşinden sürükleniyorlar. Yani bizde de birilerinin yaptığı gibi ahkamla değil ahirzaman ahbarıyla hareket ediyorlar. Bu yönüyle şeytanın oltasına takılıyorlar. Öteki Haham Meir Mazuz ise tam tersini söylüyor. Meir Mazuz, Mescid-i Aksa’yı Yahudi tapınağına ve Süleyman Mabedine çevirmek isterken aynı mantıkla Bartholomeos da Ayasofya’yı Justinyen mabedine dönüştürmeye çalışmaktadır.

*

İsrail’de buna yönelik bazı kademe adımlar atılıyor. Bunlardan birisi Harem-i Şerif’i veya Mescid-i Aksa’yı aynen Halil kentindeki Hazreti İbrahim Camii gibi mekani ve zamani (mekansal ve zamansal) olarak Yahudilerle Müslümanlar arasında taksim etmek. Aslında bunu İsmail Cem daha önce sağlığında Arafat’a teklif etmiş ama Arafat buna karşı çıkmıştır. Haham Meir Mazuz’un çağrısı veya fetvası ışığında Aksa’ya yönelik olarak yerleşimcilerin ve fanatik Yahudilerin ihlalleri artmış bulunuyor. İhlalleri yol yaparak çözüm haline getirmek veya dayatmak istiyorlar. İsrail’de kimi Yahudilerin yapmak istediklerini ülkemizde kimi Müslümanlar veya dindarlar Ayasofya konusunda yapmak istiyor ve zamani ve mekani olarak yapıyı Hıristiyanlarla paylaşmayı teklif ediyorlar. Şimdi Fatih yerine onlar karar veriyor. Bu ‘çözüm teklifini’ savunanlardan birisi Mustafa Akyol. Daha önce katıldığı Kanaltürk’te Ters Cephe programında sonuna doğru böyle bir öneri sunmuştur: ‘’Ayasofya yeniden ibadete açılsın, cumaları namaz kılınsın, pazarları ise ayin yapılsın.” Değişik mahfillerde bunun için el üstünde tutuluyor olmalı. Programın sonuna gelinmesinden dolayı tek bir söz söyleyen Ümit Özdağ, böyle bir şeyin felaket olacağını belirtmiştir. Mustafa Akyol gibiler fantezi mottosunda felaketi savunuyorlar.

*

Mustafa Akyol’un arkasından giden Mutlu Tönbeki adlı yazar da Ebreheliği savunuyor. Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Sinan Kılıçkaya da bu koroya katılanlar arasında bulunuyor.

Sanaa’da büyük bir kilise yaptıran Ebrehe rakip olarak gördüğü Kâbe’yi yıkmak istiyor. Daha doğrusu Hicaz’lı iki kafadar bedevinin Sanaa’daki kiliseye pislemesi üzerine intikam dürtüsüyle harekete geçerek Kâbe’yi yıkmak niyetiyle yola çıkıyor ve yolda Ebabil kuşları felaketiyle karşılaşıyor. Bu gerçek kıssaya karşı fantazi bir kurgu üreten Mutlu Tönbeki, Ayasofya’nın Rumlara peşkeş çekilmesini istiyor. Öyleyse İspanya, Yahudilere iade-i itibarda bulunurken neden Müslümanlara iade-i itibarda bulunmuyor? Kurtuba Camii niçin açılmıyor? Yahudiler Mescid-i Aksa’yı ele geçirmek üzere hamle üzerine hamle yapıyorlar. Ayasofya ile Mescid-i Aksa sahiplenme iddiaları karşısında aynı pozisyona sahipler! Öyle kurgu ve fantezilerle bizi mi yoksa kendisini mi kandırıyor? Yoksa Patrikhane’den bir beklentisi mi var? Ayasofya’nın Ortodoksların Kabe’si olduğunu ileri süren Mutlu hanım doğrusu birilerini mutlu ediyor ama bizi mutsuz kılıyor. Mustafa Akyol gibi galiba mabedi müzeye çevirenlerden kalma fantastik bir teklifi var: Ayasofya üçü birden olsun! Pazartesi’den Perşembe’ye müze, Cuma günleri cami, Cumartesi tatil, Pazar günleri de kilise(http://haber.gazetevatan.com/ayasofya-hem-cami-hem-kilise-olsun/586286/4/yazarlar )! Paşa gönlünü mü kıralım? Ama yine de galiba bu yazıyı sanki tönbeki eşliğinde yazmış gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi