Tatarların geleceği!
Ünlü tarihçi Halil İnalcık’ın ifadesiyle, Tatar Türkleri etnik olarak Kıpçak Türkleridir. Tatar Türkleri ifadesi ise Rusların ve Moğolların yakıştırması ve kullanımıdır. Kıpçak Türklerini asıllarından yabancılaştırmaya matuftur. Moğollar, Altınorda Devletinin üzerine çöreklenmeleri üzerine istemeden ve dolaylı olarak Rusların güçlenmesine hizmet ettiler, meydan verdiler. Orta Asya’da Türklerin Avarların vesayetinden kurtulması gibi Avrasya’da da Ruslar Türklerin pençesinden bu şekilde kurtulmuşlardır. Bu süreçte Moskova Knezliği güçlenmeye başladı. Altınorda Devletine son darbeyi Timurlenk vurmuş ve onun ardından Altınorda Devleti tamamen ceplere bölünmüştür. Kazan, Astrahan ve Kırım cepleri de zamanla Rusların eline geçmiştir. Sırasıyla Kazan ile birlikte Ruslar Volga Nehri civarına hakim olmuşlardır. Astrahan’la birlikte Hazar kıyılarına sarkmışlardır. Kırım’ı işgal ederek de Karadeniz kıyılarına inmişlerdir. Osmanlı’nın güçlü dönemlerinde Karadeniz bir iç denizdir ve Osmanlı gölüdür. Kızıldeniz ve Akdeniz gibi adeta Karadeniz de Osmanlı iç denizi haline gelmiştir. Ruslar Napolyon Bonapart’ın 1812 tarihinde Moskova’yı işgaliyle bile durdurulamamıştır. Zira Napolyon hamle gücüne sahip olsa da tutunma gücüne sahip değildir. Yabancı topraklarda kalıcılığını sağlayamamıştır. Ruslar ise artan nüfus gücüyle birlikte sayısı ve ateş gücü yüksek ordular tertip edebilmişlerdir. Bir de toprak genişliği stratejik derinlik sağlamıştır. Ayrıca Rusya ile Osmanlı temas hattındaki azınlıkların varlığı da Rusların işine yaramıştır. Yayılma siyasetinde, Ortodoksluğu, Slavlığı ve SSCB döneminde ise komünizm ideolojisini tepe tepe kullanmışlardır.
*
SSCB’nin yıkılmasından sonra ise Ruslar pragmatizme yönelmişler ve bu sefer de imdatlarına enerji kaynakları ve hatları yetişmiştir. Yeni dönemde stratejik olarak, Pan Slavizm ve Ortodoksluğa ve Rus azınlıklarına dayanmaktadırlar. Bununla birlikte Osmanlı öneminde azınlık olarak Ruslara bel bağlayan Bulgar, Yunan gibi azınlıklar yeni dönemde Batı cephesine geçmişler ve Rusya’nın altından çekilmişlerdir. Kala kala Rusya hattında veya cephesinde Sırplar gibi kayda değer olmayan bazı irili ufaklı milletler kalmıştır. Aksine Osmanlı-Rus gerilim dönemlerinde tampon bölgeleri oluşturan dini azınlıklar bugün Rusya’nın yanında değil, Batı dünyasının safındadır. Ukrayna kavgası da bu gerilim hattından doğmuştur. 200 yıldan beri Ukrayna milliyetçiliği Rusya aleyhine gelişmiştir. Bununla birlikte, Ruslar Çarlık dönemi ve Stalin dönemindeki göç ve iskan politikalarıyla uç bölgelerde Rus azınlıklar meselesi ihdas etmişlerdir. Kırım meselesi bu güç veya iskan politikalarının bir sonucudur. Daha önce sadece Rus garnizon bölgesi olan Kırım zamanla iskan alanı haline gelmiştir. Stalin döneminde Kırım zıt göçlere sahne olmuştur. Stalin’in teşvikleriyle birlikte Rus yerleşimciler Kırım’a yerleştirilmiştir. Bunlar yeni döneme çıban başı olmuştur. Hem Marksist dönemin tortularını taşıyorlar hem de Rusya’ya bağlanma hevesi içindeler ve Ukrayna’yı bölmeye can atıyorlar. Zira bir gün geldikleri yere gönderilme korkusuyla yaşıyorlar. Bunun için burasını Rusların yardımıyla zapt etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla Filistin’deki Yahudi yerleşimcilerle Kırım’daki Rus yerleşimciler birbirlerine benziyorlar.
*
Stalin Ukrayna ve Kırım’ın Hitler tarafından ele geçirilmesinin ardından bölgeye geri döndüğünde Tatarları düşmanla işbirliği gerekçesiyle Sibirya ve Orta Asya’ya sürmüştür. Sürülenlerin sayısı çeyrek milyon olarak tahmin edilmektedir. Yük vagonlarına bindirilen bu insanların yaklaşık yüzde 44’ü göç dalgası sırasında anormal şartlar nedeniyle vefat etmiştir. 1991 yılından sonra bunlardan bir kısmı anayurtlarına dönmeye muvaffak olmuşlardır. Zorla göç ettirilenlerin torunları tarihi acı hatıralarıyla yaşıyorlar. Bu acı hatıralar Rusların yeniden Kırım’a el koyma girişimleriyle birlikte depreşmiş ve yeniden canlanmıştır. Stalin düşmanla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Kırım Tatarlarını sürerken şimdi Putin böl-yönet politikası gereği Tatarlara tarihi düşmanları olan Ruslarla işbirliği teklif etmekte. Buna karşı kader birliği içinde oldukları Ukrayna halkına sırt dönmelerini istemektedir. Putin ve Kırım’daki kuklası Sergei Aksyonov Tatarları ayartmak için sahi ve cömert tekliflerde bulunuyor. Lakin Putin, Kazan/Tataristan gibi bölgelerde Yeltsin’in bile vermiş olduğu hakları geri almıştır. Tatarlar Rusya’nın tarihi düşmanlığını ve Putin’in kalleşliğini dikkate alarak ‘tarihi referandum’da Ukrayna’nın yanında yer almaya karar vermişlerdir. İsabet de etmişlerdir. Putin ve ortaklarının Kırım’ı yutmasının iki sonucu olacaktır. Bunlardan birisi Tatarlar ve milli vatanları Kırım, yeniden Rus boyunduruğu altına girecektir. İkincisi de Karadeniz ve Boğazlar üzerine Rus tehdidi dolaylı olarak artacaktır. Tatarların ve Türkiye’nin çıkarı Rusların Kırım’dan püskürtülmesi ve geldikleri topraklara geri gönderilmesindedir. Ellerindeki mevcut topraklar bile Ruslar için çok geniş ve boldur. Bol gelen dayandıkları zemin aynı azmanla iştahlarını dindirmemekte aksine düşmanlık dürtülerini kamçılamaktadır. Çözüm, bütün cephelerde Rusların geriletilmesindedir. Rusya Ortadoğu ve Türk illerinde düşmanımızdır. Batı münhasıran kuzeyde potansiyel müttefikimiz olabilir. Güneyde ise karşıtımızdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.