Hatay Suriye’ye, Suriye Hatay’a katılsın!
Türkiye iki bahar arasında kaldı. Bu baharlardan birisi Suriye veya Arap Baharı diğeri de Ukrayna baharı. İki bahar da zamanla kanlı bahar haline geldi. Ve yansımaları kapımıza kadar dayandı. Ukrayna halkı baharlarının Arap Baharından mülhem olduğunu biliyor. Bu yüzden de Putin sayesinde Suriye ile Ukrayna bu menhus dönemin mağdur kardeşleri haline geldiler. Elbette Rusya’nın kurban ve mağdurları. Lakin onların mağduriyet nedenlerinden birisi de sürülerin sessizliği. Suriye konusunda İslam dünyası üzerine ölü toprağı serpilmiş durumda. Ne İslam İşbirliği Örgütü ne de Arap Birliği bir işe yarıyor. Kendilerine faydası yok. Bundan dolayı Suriye halkının faydasına bir şey yapmıyorlar ve yapamazlar. Kuruluş amaçlarına aykırı. Bir şeyi sürüncemede bırakmak istiyorsan komisyona havale et demişler. Bunlar o tarz komisyonlar. İrade olmazsa, çokluğun bir hükmü yok. Nebil Arabi veya Ekmeleddin İhsanoğlu’nu siyasi münasebetlerde değil de daha ziyade sosyal münasebetlerde görüyoruz. Mesela düğünlerde ve sünnetlerde! Yiyip içip eğleniyorlar. Keyifleri bol olsun! Onlar deve kuşu gibi başlarını kuma gömdükçe kriz açılmıyor, bilakis derinleşiyor. Türkiye ise iki bahar arasında veya iki ateş arasında sıkıştı kaldı. İkisi de tehlikeli süreçler. Birinci derecede Türkiye’nin varlığı ve geleceğini ilgilendiriyorlar. Bu sıkışmışlık ve kuşatma hali karşısında Türkiye tarihi bir huruç hareketi yapmak zorunda. Bunu ise Suriye üzerinden yapabilir. Aksi takdirde, kuzeyde ve güneyde kuşatılıyor. Kırım’ın yeniden Rusların eline geçmesi Karadeniz ve Boğazlar’da Türkiye’nin daha sıkışması veya Rus tazyikiyle karşı karşıya kalması demektir. Abhazya ve Kırım sahilleri üzerinden Karadeniz Ruslar tarafından kuşatılıyor. Boğazlar Türkiye’ye ait olduğundan Türkiye Karadeniz’de herhangi bir ülke değil. Kırım ilhakının akisleri en fazla Türkiye tarafından hissedilecektir. Türkiye güneyde ve kuzeyde Rus mengenesini bir tarafından kırmalıdır. En zayıf halka Suriye’dir ve Türkiye bunu yaptığında Sykes Picot bitecek ve Türkiye sanal anlamda değil fiili ve organik anlamda yeniden Ortadoğu’ya dönecektir.
*
Başbakan Erdoğan kimileri tarafından Putin’e benzetiliyor. Öyleyse Putin gibi niye yapmıyor? Peki ne yapmalı veya yapmadığı nedir? Suriye’de çözüm Türkiye’nin aktif müdahalesine bağlıdır. Şartlar bunun için olgunlaşmıştır. Her zamankinden daha olgun olduğunu söyleyebiliriz. Batı ve Ortadoğu’daki dost ülkelere teklif götürülür ve bu teklif askıda kalırsa ve işlem görmezse Türkiye tek yanlı olarak hareket edebilir. Etmelidir de. Bugün etmezse yarın etmek zorunda kalacaktır. Mesele zaman meselesidir. Bu, Putin’e en azından cephelerden birinde cevap vermek olur. Zaten Batı Putin’in durdurulmasını istiyor. Bunun ayaklarından birisi Esat rejiminin devrilmesidir. Esat bu yıl çakma başkanlık seçimi yapacağına Suriyeli muhaliflerden Züheyr Salim’in teklif ettiği gibi Suriye halkı Kırım’daki referanduma benzer bir referandum yaparak; Türkiye’ye bağlanma ve iltihak kararı almalıdır. (http://www.asharqalarabi. org.uk/default.aspx /Mustakille Kanalı 17 Mart 2014). Niye olmasın? Cemal Paşa meşruiyetini kaybetti ise Esat ailesi bin kez etmiştir. Buna karşı çıkanlar vatan hainidir. Putin Kırım’da tarihi dayanaklarını Kruşçev’e değil, Osmanlı’ya bağlıyor. Biz Suriye’de neden Osmanlı’dan meşruiyet devşirmiyoruz! Osmanlı Kırım’da hükümranlık haklarını meşrulaştırıyor da Suriye’de aynı rolü niye oynamasın? Bu yolla bir de Putin’e karşılaştırma ve mukayese dersi verelim! Onun suret-i haktan görünmesine karşılık biz doğrudan hak tarafından görünelim!
Türkiye açısından Putin’e benzemek bu olabilir. Putin yaptıklarını demokrasi kılıfı altında yapmaktadır. Demek ki yumuşak güç olmak veya demokrasi bu yapılanlara engel değil. Bu suretle içteki tantanalar ve çekişmeler de biter. Kim ne derse desin Suriye halkı büyük çoğunluğu ile Türkiye’ye bağlanmayı yeğleyecektir. Eksiğimizle ve kusurumuzla yine de Suriye halkının en fazla yanında olan ülke biz olduk.
*
Kılıçdaroğlu’nun kötü bir senaryo veya kabus olarak gördüğü askeri müdahale, Suriye halkının canı gönülden ve derinden temennisidir. İnanın AKP Suriye’de Türkiye’de aldığından fazla oy alacaktır. Türkiye bu tarihi sorumluluktan asla kaçamaz. Züheyr Salim’in de ifade ettiği gibi, Suriye halkı dünya nifak sistemi tarafından yalnız bırakılmıştır. Ciddi kavgalardan uzaklaştıkça gölge kavgalarla boğuşuyoruz, uğraşıyoruz. Enerjimizi içeride tüketiyor ve halkımız da bencilleştikçe bencilleşiyor. Suriye’nin bize katılması sadece Suriye halkının kurtulması değil, aynı zamanda bizim de halkımızın da kurtulmasıdır. Unutulan değerlerini yeniden hatırlamasıdır. Bu da cenk ile muharebe ile olur. Enerjimizi içeride kavga ederek değil, Suriye’ye zalime karşı boşaltalım. Artık iç işi dış işi falan kalmadı. Yapacak çok işimiz var. Bunlardan birisi Züheyr Salim’in teklif ettiği gibi, Suriye’nin bir referandumla Türkiye’ye katılmasını temin etmektir. Yine buna paralel olarak Fatih’in yetimi olan Ayasofya’nın açılması ve Müslümanlar arasında yeniden heyecan dalgasının estirilmesi ve coşkunun oluşturulması ve kabarması. Saklı ve mahpus enerjinin ortaya çıkartılmasıdır. Hemen seçimlerden sonra ivedi olarak bunlar düşünülmeli. ABD çar naçar bu seçeneği kabul etmek durumunda. Bizden başka kimse Putin’e anladığı dilden cevap veremez. Olmazsa da kendimizi Obama’nın pısırıklığına kurban edecek halimiz yok. Bırakın o pısırıklığın kurbanı Obama’ya güvercin bize şahin kesilen Pensilvanya sakini ve sakinleri olsun. Türkiye yıldırım hızıyla Şam’a girmeli ve Emevi Camii ile Ayasofya aynı zaman diliminde esaretten kurtarılmalıdır. Önümüz açık. Hatay bizim Sivastopalımız. Putin’e misilleme budur. Yiğit Bulut’a göre, Başbakan Erdoğan yerli Putin’dir. Öyleyse yerli Putin’den de beklenen tarihi bir huruç ve kuşatmaları yarma hareketidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.