Askeri istibdat ve anarşiden doğan bir facia
Benazir Butto’nun bakanlık görevi yaptığı ve bundan sonraki dönemlerinde, onu hal ve tutumlarından ötürü sert bir dille kritize edenlerimiz dahi ölümü karşısında afallamış ve öfkelenmiş durumda. Hiddet ve endişe ülkeyi bir kez daha ele geçirdi.
27 Aralık’ta Butto’nun Ravalpindi’de ölümüne yol açan durum askeri istibdat ve anarşinin tuhaf bir biçimde sergiledikleri bir arada var oluştu. Vaktiyle askeri hükümetin görevi ülke içindeki düzeni muhafaza etmekti ki bunu da bir kaç yıl öncesine kadar yapıyordu. Lakin şimdilerde kanunsuzluğu desteklemek ve kargaşaya yol açmaktan başka işe yaramıyor. Buna istinaden hükümetin istihbarat kurumları ve emniyetini ele geçirebilmek için bunlardan sorumlu olan Yüksek Mahkeme’nin başyargıç ve bununla beraber 8 ayrı yargıcının apar topar görevlerinden alınmasını kim açıklayabilir? Yapılan bu değişiklikler herhangi bir şey eylemi engelliyor. Yalnızca resmi makamların suçlarını ve üst düzey bir siyasi liderin ustaca tertiplenmiş cinayetinin arkasında yatan gerçekleri örtbas etmek için “koşuluna uygun” soruşturmalar yürütülüyor.
Pakistan bugün büyük bir ümitsizlik alevinin ortasında kalmış durumda.
Katillerin Cihad fanatikleri oldukları varsayılıyor. Farzedelim ki bu doğru, peki onlar kendi başlarına mı hareket ediyorlar?
Benazir’in yakın çevresine göre o, yapılacak olan düzme seçimleri boykot etmeye davet ediyordu fakat hiçbir zaman Washington’a karşı durmak ve meydan okumak için gerekli politik cesarete sahip olmadı. Yerel muhaliflerin savurdukları tehditler karşısında boyun eğip yılmayı reddedecek maddi cesareti vardı ama.
Butto, saldırı günü Liyakat Bağ’da bir seçim toplantısında konuşuyordu. Burası 1953 yılında suikaste kurban giden ülkenin ilk başbakanı Liyakat Ali Khan’ın ismini almış ünlü bir yer. Khan’nın katili Said Akbar suikastten hemen sonra bir polis memurunun emri üzerine olay yerinde vurulmuştu. Vaktiyle bu saldırının gerçekleştiği yerin yakınlarında sömürgeci güçlere ait ve içinde ulusalcıların esir tutulduğu bir yapı vardı: Ravalpindi cezaevi.
Benazir Butto’nun babası Zulfikar Ali Butto da 1979 yılının Nisan ayında bu cezaevinde idam edilmişti.
Zulfikar Ali Butto’nun ölümü, yönetiminde olduğu Pakistan Halk Partisi ve ordu arasındaki ilişkileri zehirlemişti. Bilhassa Sind eyaletinde bulunan parti etkincileri vahşice işkence görmüş, küçük düşürülmüş ve kimisi kaybolmuş yahut öldürülmüştü.
Pakistan’ın, aralıksız süren askeri hakimiyet ve sevimsiz küresel ittifakların yol açtığı, huzursuz ve hareketli tarihi şimdilerde hüküm süren elit tabakayı ciddi tercihlerle yüzleştiriyor. Onlar hiçbir olumlu amaçlarının olmadığını gösterdiler.
ülkenin ezici çoğunluğu hükümetin dış politikasını desteklemiyor.
Yine bu ezici çoğunluk sağlam bir iç politikanın olmamasının yanı sıra kabarık ve asalak bir askerî içeren duygusuz ve açgözlü elit tabakanın daha fazla zenginleştirilmesine öfkeli. Şimdilerde çaresizce siyasetçilerin gözlerinin önünde öldürülmesini seyrediyorlar.
Benazir bombalı saldırından sağ kurtuldu fakat bunun arkasından arabasına açılan ateş sonucu hayatını yitirdi.
Katil, geçen ay Karachi’de gerçekleşen başarısızlığından dolayı bu sefer işini garantilemek için çift önlem almış. çünkü Benazir’in ölümü isteniyordu.
Artık hileli bir seçimin dahi gerçekleşmesi imkansız. Bu seçim ertelenecek ve askeri yüksek komuta hiç kuşkusuz olayların kötüleşme olasılığını göz önünde bulundurarak – ki bu olasılık oldukça yüksek – ordu hakimiyetinin dozunu artıracak.
Tüm bu olanlar gerçekte çok tabakalı bir facia. Daha fazla felaketin kapısında bulunan bir ülke için büyük bir facia. Sel ve çağlayanların köpürmesi yakındır. Ayrıca bu olanlar kişisel bir felaket. Butto’ların evi bir ferdini daha yitirdi. Baba, iki oğul ve şimdi de bir kız evladı “anormal” bir şekide öldü.
Benazir’i ilk olarak babasının Karachi’deki evinde eğlence düşkünü bir yeniyetmeyken görmüştüm, daha sonraları da Oxford’da. O doğal bir politikacı değildi. Her zaman için bir diplomat olmayı arzulardı, lakin tarih ve kişisel felaketler hayatını ters istikamete çevirdi. Babasının ölümü onu çok değiştirmiş ve ondan yeni bir insan yapmıştı. O zamanın askeri diktatörüne hakim olmak konusunda çok kararlıydı. Londra’da namütenahi ülkenin geleceğini tartışacağımız küçük bir apartman dairesine taşındı. ülkenin üniformalı ve üniformasız akbabalarının elinden kurtulması takdirinde toprak reformlarının, kitle eğitim programlarının, iyi bir sağlık hizmeti ve bağımsız bir dış politikanın olumlu yönde geliştirici ve belirleyici amaçlar güdeceğine inanıyordu. Seçmen kitlesi fakir halktı ve o bununla gurur duyuyordu.
Lakin başbakan olduktan sonra yine değişti. Değişimin ilk günlerinde tartışırdık. Bütün suçlama ve isnatlarıma karşılık bana sadece dünyanın değiştiğini söyler ve gelişmelerin “yanlış tarafında” olamayacağını belirtirdi. Ve böylelikle bir çokları gibi o da Washington’la barış anlaşması kurdu. Müşerref’le anlaşmaya oturması ve 10 yılı aşkın bir sürgün döneminden sonra yeniden vatanına dönemesine imkan tanıdı bu durum. Her fırsatta bana ölümden korkmadığını söylerdi. Pakistan’da politikayla uğraşmanın tehlikelerindendi bu.
Gerçekleşmiş olan bu felaketten olumlu gelişmeler beklemek güç fakat ortada tek bir olasılık var. Pakistan, halkın büyük bir kısmının içtimai ihtiyaçlarını dile getirecek siyasal bir partiye gereksinim duyuyor. Zulfikar Ali Butto önderliğinde kurulan Halk Partisi ülkenin gördüğü en meşhur kitle hareketini oluşturan etkincileri içinde bulunduruyordu: üniversite öğrencileri, köylüler ve işçiler 1968-69 yılları arasında ülkenin ilk askeri diktatörünü devirmek için üç ay boyunca savaş vermişlerdi. Onlar Halk Partisini kendi partileri olarak görüyorlardı ve bu düşünce olan biten herşeye rağmen ülkenin bir çok yerinde halen hüküm sürmekte.
Benazir’in korkunç ölümü meslektaşlarına düşünmeleri için süre tanımış durumda. Belirli zamanlarda bir fert veya aileye bağlı olmak gerekiyor, lakin böyle bir durum siyasal bir organizasyon için kuvvetten ziyade yapısal güçsüzlüğü ifade eder.
Bu yüzden Halk Partisi modern ve demokratik bir zemine oturtulmalı. Bunun yanı sıra dürüst görüşme ve müzakerelere açık olmakla beraber içtimai ve insani hakları savunarak Pakistan’daki bir çok farklı birey ve grubu birleştirebilmeli. Ayrıca somut önerilerle işgal altında bulunan ve savaşlara sürüklenen Afganistan’ın durumu dengelenmeli. Bu yapılabilir ve yapılmalıdır da. Butto ailesi yeni kurbanlar vermeden.
(çev: Sümeyye Doğan)