İsrail’i kim kurdu, nasıl kuruldu? 1
1800’lerde, İngiltere öncülüğünde, uzun soluklu bir “sömürü plânı” hazırlandı...
Bu plânın temel ekseni, Osmanlı şemsiyesi altında yaşayan etnik unsurları kışkırtıp, öte yandan İslâm dünyasını etkileyerek, Osmanlı Devleti’ni parçalamaktı.
Hilafetin gücü Osmanlıların elinden alınmalı, Müslümanlar, “dini lider”den mahrum edilmek suretiyle, dağılmaya mahküm edilmeliydi.
Böylece İslâm dünyasının elindeki zengin kaynaklar bölüşülecek, özellikle Ortadoğu’daki petrol yatakları yağmalanacaktı...
Bu proje, Ortadoğu’da bir “taşeron devlet” kurulmasını zaruri kılıyordu.
“İsrail Devleti” fikri işte böyle doğdu ve İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Belfour tarafından 1917’de açığa vuruldu: “Haşmetli İngiliz Kraliyet Hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu gayeye ulaşmayı kolaylaştırmak için en değerli mesailerini harcayacaktır”.
Artık İsrail, İslâm dünyasının içine kılıç gibi girecek, Araplar paramparça edilecekti... Bu amaca ulaşmak için önce Osmanlı Devleti parçalanmalı, hilâfetin birleştirici gücü ortadan kaldırılmalıydı. Bu fikir, Ortadoğu’dan pay kapmak isteyenlere cazip geldi: Avrupa, Amerika ve Rusya tarafından onaylandı.
Ardından sürekli savaşlarla bizi yıpratma sürecine soktular: 1877’de Rusya saldırdı(93 Harbi). Korkunç bir yenilgi aldık ve kitlesel göçlerle sarsıldık. Bu savaşın yaraları sarılmadan Yunanistan ayaklandı (1897). Dömeke’de Yunanistan’la savaşırken, Makedonya isyanı patladı (1902)...
1911’de Osmanlı mirasından Trablusgarp’ı (Libya) aparmak isteyen İtalya ile kapışmak zorunda kaldık. Trablus Savaşı bitmeden Balkanlar yeniden alevlendi: Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan, Karabağ ve Romanya’dan oluşan küçük çaplı bir Haçlı Ordusuyla (iki Balkan savaşı) savaştırıldık.
Yıpratma savaşları soluksuz 17 sene sürdü: İnsan, para ve silah kaynaklarımız tükendi. Şimdi sıra öldürücü yumruğu indirmeye gelmişti: “Hasta adam” damgasını vurdular ve işimizi külliyen bitirmek üzere, dünyanın en büyük donanmasını 700 bin asker eşliğinde Çanakkale’ye gönderdiler.
18 büyük zırhlı, 24 denizaltı, 13 torpido gemisi, 42 uçak, mayın tarama ve çıkartma gemilerinden oluşan Müttefik Kuvvetler, 506 topla günde ortalama 23 bin mermi gönderdi mevzilerimize. Bizim elimizde ise çoğu eski, demode 150 top vardı. Atılabilen mermi sayısı sadece 370’ti. Bu açığı kapatmak için bulunabilen tek yol ise, mevzilere soba boruları yerleştirilip top görüntüsü verilmesinden ibaretti...
Buna rağmen yendik. Ne var ki diğer cephelerde işler iyi gitmemiş, I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmıştık. İstanbul işgal edildi. Halifeyi alıp götürdüler. Bir süre sonra da hilafet kaldırıldı.
Böylece İngiltere, meş’um projesinin en önemli sonucuna ulaştı: Artık “İslâm Halifesi” yoktu ve Müslümanlar bu birleştirici güçten mahrumdu. Yılların rüyası (Filistin’de Yahudi Devleti kurma) artık gerçekleştirilebilirdi.
İngiliz Hükümeti ile hükümetin içinde ve dışında yer alan Yahudi önderler, Sir Herry Finch isimli idealist bir avukatı Filistin’de bir Yahudi Devleti kurulması göreviyle bölgeye gönderdiler...
Takip eden yıllarda ise kesif bir Yahudi propagandası başladı: Dünya ticaretinin büyük bir bölümünü kontrollerinde tutan, bu amaçla kâğıt para, faiz sistemi ve kredi sistemi oluşturan Yahudiler, “mağdur-mazlum” olarak gösteriliyor, her şey kullanılarak kamuoyu oluşturuluyordu.
Başta Musos Haim Montefiore isimli bir İtalyan Yahudisi olmak üzere, kimi zengin Yahudiler kesenin ağzını açmış, bazıları Yahudi göçünü teşvik amacıyla Filistin’e göç etmişti.
Bir yandan kitaplar yazılıyor, Filistin’in ziraata ne kadar elverişli olduğu vurgulanıyordu...
Bu arada İngiltere Hükümeti, Filistin’e göçecek her Yahudi’nin İngiliz konsolosluklarının himayesinde olacağını açıklamış, can ve mal emniyeti konusunda garanti vermişti.
Buna rağmen Yahudiler Filistin’e göç etmekte pek istekli davranmıyorlardı...
Devam edeceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.