Kurtuluşumuz ilimle

Kurtuluşumuz ilimle

Türkiye’de çok iyi gelişmeler olduğunu hepimiz görüyoruz. Bundan elli yıl önce bir köyde bir tane namaz kıldıracak insanı bulmak zor iken, birçok köyde ise hiç yok iken bugün her köyde namaz kıldırabilecek en az on kişi çıkar.

Ayrıca mühendis, doktor olanlar da namaz kıldırabilecek durumdalar.

Türkiye’de İslami hizmetlerde öne çıkmış önder insanlardan on tanesini yazınız.

Göreceksiniz ki bunların hepsi Kur’an, Hadis, Fıkıh konusunda bilgileri olan hocalardır.

Birçok makalemde özellikle üzerinde durduğum bir konu vardır.

O da tabiatı yaratanla Kur’an’ı indirenin bir tek Allah olduğudur.

Kur’an bunun üzerinde çok durur.

Biz de tabiat bilimi ile Kur’an ilmini birlikte götüreceğiz.

İslam’ın yaşanması konusunda İslamı bilen insanlara ihtiyaç vardır.

Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla gördük ki, iki dil bilen, teknik üniversitelerden mezun olan birçok kadın o bilgisiyle ülkesine hiçbir katkıda bulunamamış ve kendini satarak para kazanmak için buralara kadar gelmişler.

Kur’an’ı Kerimin ilk ayeti “Oku” diye başlar, “Takva” ayetiyle sona erer (Bakara 281)

“Oku” dedikten sonra Efendimizin okuduğu da Kur’an’dan beş ayeti kerimedir.

Yani ilk önce okumamız ve anlamamız gereken Kur’an-ı Kerim’dir.

Yani ilim, insanı takvaya erdirip, içini Hak için, dışını halk için süsleyemiyorsa o, ilim değil, milletin baş belasıdır.

âlimlerin peygamber varisi olduğunu bildirir Efendimiz. Eğer Peygamberimiz miras olarak Uhud Dağı kadar altın bıraksa idi bin dört yüz sene sonra bize bir gramı gelmezdi. Ama Allah’a hamdolsun ki, hepimiz Fatiha sûresini o mirasdan bir pay olarak almışız.

Her şey taksimle azalırken ilim çoğalıyor. O bereketli nisan yağmuru gibidir. Buhar halinde yükselir yağmur suyu olur. çiçeği sular gül suyu olur. Kaybolmak yok. Yağmuru çöle akıtsanız yine yok olmaz buhar olur yükselir rüzgârdan atlara biner dağ yamaçlarındaki ağaçlara hayat kaynağı olur.

İlim fazla rivayet bilmek değil, Allah’tan korkmaktır. Faydasız ilimden Allah’tan korkmayan kalbden, Allah’a sığınmak gerekir. Allah’tan sakınanlara Allah bilmediklerini öğretir. Bu, ilim öğrenilmesin anlamına gelmez. Bir tefsire göre ilim imandan önce gelir. çünkü imanın ana rüknü olan Kelime-i Tevhid’i bilmek de bir ilimdir. O bilinmeden de dil ile ikrar yerine gelmiş olmaz.

Ebu Hanife: Farz ibadetlerden sonra en efdal ibadet ilimle meşgul olmakdır der.

Efendimiz de “âlimin mürekkebi ile şehidin kanı tartıldığı vakit, mürekkeb ağır gelir” der. (Süyuti, ed Dürru-l-mensur A’raf ayet 8, Kenz-ül ummal hadis no 28715, 28899, 28901, 28902 Senedi zayıftır)

Ve bir hadisinde de âlimleri yıldızlara benzetir. Yıldızlar gökyüzünün süsü, âlimler yeryüzünün süsüdür. Yıldızlar gece karanlığını aydınlatır. âlimler cehalet karanlığını aydınlatır. Yıldızlar yolunu kaybedenlere yön gösterir, âlimler de cennetin yolunu yitirenleri uyarır.

Allah (c.c.) âdem’e eşyanın ismini öğretti o esma sebebiyle melekler ona secde etti. Sen de eşyanın ismini ve karakterini öğren ki, Rabbime boyun eğmeyenler Rabbimin kuluna boyun eğsin.

Allah (c.c.) Hızır’a firaseti öğretti, Musa gibi bir büyük peygamberi ona talebe yaptı. Gönül aynanı kirletme taki gönlün göz olsun da başkaları taleben olsun.

Yusuf’a rüya tabiri öğretildi hapisten kurtuldu. Sen de Kur’an’ın ta’birini öğren ki şehvet ve gaflet hapsinden kurtul.

Davud’a zırh yapması öğretildi devlet yönetti. Sen de teknik bilgileri elde et de ülkeler yönet.

Süleyman’a kuşdili öğretildi zaferi elde etti ve Belkıs’a sahip oldu. Asıl zafer iki dünya saadetidir. Sen de laboratuarda eşyanın dilini öğren.

Efendimize Kur’an öğretildi de kıyamete kadar adı dillerde zikir oldu. Rabbinin adıyla zikredildi.

Bu örnekler bize bir uyarıdır. Eşyanın isimlerini âdem (s.a.v.) gibi bilmeli, çiçeklerle Lokman gibi konuşmalı (laboratuarda). Davud (s.a.v.) gibi harp sanayiini öğrenmeli ve kurmalı. Efendimiz’in varisi olup geçmiş ve geleceğin ilmi olan Kur’an-ı öğrenmeli ve yeryüzünü mescid kılmalı.

İlimsiz kuvvetin değeri olmadığı gibi, kuvvetsiz ilmin de değeri yoktur.

Allah’a götürmeyen ilim de ilim değil gönül bağıdır. Muaz İbni Cebel güzel söylemiş:

İlim öğrenin, öğrenmek iyiliktir. Talebelik ibadettir. Müzakeresi teşbihtir. Araştırması cihaddır. öğretmesi sadakadır. Gurbette yoldaş yalnızken arkadaştır. Yalnız kaldığında konuşuverir. Fakir kalırsan yol gösterir. Bela gelirse yardım eder. Dostlar yanında süstür. Düşmanlara karşı silahdır. Allah milletleri ilimle yükseltir ve onları idareci kılar. (Şerh-u – Hadisi Ebi-d-Derda, İbni Receb- el- Hanbeli s:34)


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi