Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Kendi krizini çözmüş insan yetiştirmek

Kendi krizini çözmüş insan yetiştirmek

Son derece asık suratlı, son derece ciddi, sebep perest ve son derece görkemli köşe yazarlarımız var...
Kırk yıldır aynı şeyleri yazıyorlar...
Hep aynı terane!
“Türkiye kaosa sürükleniyor...”
Teraneyi o kadar uzattılar ki, insan ister istemez bu anlı-şanlı, görkemli ve gösterişli köşe yazarlarımızın kaostan beslendiklerini düşünmeye başlıyor!
Yine de hiçbir dedikleri çıkmıyor...
Hiçbir tahminleri isabet kaydetmiyor...
İyi ki, yoksa Türkiye çoktan tükenmiş olurdu.

İnsan günde sadece bir saat çalışarak kral hayatı nasıl yaşar?
Bunlar yaşıyor.
İyi para kazanıyor, yalılarda filan oturuyorlar.
Dünya malında gözümüz yok, yine de hakkettiklerini söyleyemeyeceğim.
Belki de, kalıcı hiçbir eser üretmeden bir elleri yağda, bir elleri balda yaşamalarını kaos yazılarına borçludurlar.
Yine de, arkalarında hiçbir şey (eser) bırakmadan, ölüp gideceklerini bilmek insana hüzün veriyor!
Keşke geçicilerin yanına kalıcı bir şeyler koyabilecek kadar yetenekli olsalar.

Yıllarca Ecevit’i övdüler: Geriye ne kaldı?
Yıllardır Demirel’i yazıyorlar, ondan geriye ne kalacak?
“Demirel-Ecevit” yazılarıyla Türkiye mi kurtuldu?
Bu ülkede ilgisizlik yüzünden gencecik insanlar intihar ediyor. Yazarlarımızın bu konuda söyleyecek sözleri yok mu?
Boşanmalar git gide artıyor, uyuşturucu yaygınlaşıyor, şiddet kol geziyor, sözde “sanat çevreleri” doludizgin toplumu yozlaştırıyor, endazesiz “flört” gençleri kasıp kavuruyor, gençler nişanlılık devresinde büyük sorunlar yaşıyor...
Ama anlı-şanlı ve de görkemli köşe yazarlarımız bu konuları yazmaya değer bulmuyor. Onlara göre bu konular küçük. Oysa kimi yazarlarımızın küçük görüp değinmediği konular insanlarımızı öğütüyor, tüketiyor.
O zaman ben de bu konuları yazıyorum...
ömrüm oldukça da yazacağım...
Neden derseniz yirmi küsür sene politika yazdım, ekonomi yazdım, kısacası ben de yıllar boyu “Demirel-Ecevit” yazdım; politikacılarla dostluk kurdum, aklımca yol göstermeye çalıştım, ama gördüm ki hiçbir işe yaramıyor.
çünkü iktidarda bulunan politikacı, çevresi tarafından öyle abartılıyor ki, yazar allame-i cihan bile olsa, fikrini ulaştıramıyor.
Hiçbir tavsiye, iktidardaki politikacının etrafında oluşuveren etten kemikten kaleyi aşıp yüreğine ulaşamıyor.
Oysa sokaklarda, evlerde binlerce, milyonlarca hazır yürek var...
Ben de kırkından sonra o yüreklere yöneldim. Gördüm ki, halkın yaşadıklarıyla köşe yazarlarının yazdıkları örtüşmüyor.
Halkın öncelikleriyle köşe yazarının öncelikleri aynı değil...
Zaten görkemli yazarlarımızla halkımızın kıbleleri, sevgileri, inançları, kültür kaynakları, değer hükümleri de bir birinden çok farklı.
Zaten görkemli yazarlarımız bu derin farklar yüzünden halka ulaşamıyorlar. İyi ki, yoksa Türkiye belini doğrultamazdı. O kadar yanlış şeyler yazıyorlar.
Sonuçta kendime dair bir karar verdim: “Demirel-Ecevit” sarmalında vatan kurtarma nöbetinden kendimi kurtarıp doğrudan halkın yüreğine yönelecek, yürekten yüreğe köprü kurup elimden geldiğince sevgisizlikten çoraklaşmış yüreklere sevgi taşıyacaktım.
Yıllardır kendi yüreğimi sevginin tadıyla yumuşatmaya çalışıyor, sevginin ılık iklimini tüm yüreklere taşımaya çalışıyorum.
İri laflar etmektense halkın, özellikle de gençlerin her gün karşılaştıkları sorunları kendime dert ediniyorum.
Anlayacağınız ben küçük işlerin adamıyım. Aile sorunlarına, flörte, nişanlılık devresine, çocuk yetiştirme konularına eğiliyorum.
Zira bunları yoluna koymadan hiçbir meseleyi yoluna koyamayacağımıza inanıyorum.
Yüreklerimiz krizden kurtulmadıkça Türkiye krizden kurtulamaz. Bugünkü krizden kurtulsa bile, biri biter, diğeri başlar...
Biz işimize bakalım...
Sebeplere tıkanmayan insan yetiştirmeye çalışalım.
Bilelim ki, yüreklerimiz krizden kurtulmadıkça, Türkiye krizden kurtulmayacaktır!
Yani çözüm kriz analizi yapmaktan değil, krizsiz insan yetiştirmekten geçiyor.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi