Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Freedom House Raporu... Kim gazeteci, kim terörist?

Freedom House Raporu... Kim gazeteci, kim terörist?

Önceki gün “2 olay” yaşandı...

Bu olaylar arasında bir “bağlantı” var mıdır, yoksa “tesadüfen”(!) mi meydana gelmiştir, bilmiyorum...

Birinci olay:

Merkezi Washington’da bulunan sivil toplum kuruluşu Freedom House, tarafından hazırlanan bir rapor, önceki günkü gazetelerde yer aldı... Freedom House; “Dünyada basın özgürlüğü” raporunda, Türkiye’yi, “kısmen özgür” statüsünden “özgür değil” statüsüne düşürmüş...

Raporda, medya üzerindeki siyasi baskının arttığı iddia edilmiş!..

“Dünyada en çok tutuklu gazetecinin Türkiye’de olduğu” iddia edilen raporda, “Medya yöneticileri, hükümeti eleştiren gazetecilerin susturulmaması halinde, çeşitli yaptırımlarla tehdit ediliyorlar” ifadesine yer verilmiş!..

O ZAMAN NERELERDEYDİNİZ?

Öncelikle şunu söyleyeyim:

Bu tür “rapor”lar nerede hazırlanmakta, hamuru nerede yoğurulmakta ve nerede fırına verilip de pişirilmektedir, gerçekten merak ediyorum...

Bundan 10 yıl kadar önce, gazetem Vakit hakkında, “dünyada hiçbir örneği olmayan” bir dâvâ açıldı...

“312 General” tarafından açılan “tazminat” dâvâsı ile Vakit tam bir “ekonomik lince” maruz bırakıldı...

Peki, Freedom House denilen kuruluş o zamanlar nerelerdeydi?..

Niye “gık”ını çıkarmadı?..

Niye bir “açıklama” yapmadı?..

Gerçi, diyeceksiniz ki;

“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gıkını çıkardı mı ki, Freedom House ses çıkarsın?”

Siz de haklısınız...

O günlerde, “TGC’yi ziyaret” edip, bu “askeri baskı”ya karşı, “basın özgürlüğünü savunmalarını” istedik ama, kime söylüyorsun ki?!?..

Ha “duvar”a konuşmuşsun,

Ha TGC’ye!..

Ama, aynı TGC; “yoldaş ve candaş gazeteciler”le ilgili bir dâvâda, “mesaj zincirleri” oluşturup, herkese; “meslektaşımızı yalnız bırakmayalım” çağrısı yaptı!..

Al sana “çifte standart!”

Aynı TGC, Akit’e yönelik “kaleşnikoflu saldırı”da da, Akit, bir “terör üssü” basılır gibi, “yüzlerce polis tarafından basıldığında” da sesini çıkarmamıştı!..

Sizin anlayacağınız;

DİSK’inden KESK’ine, solcu sendikalar ne kadar “işçi dostu” ve ne kadar “emek yanlısı” ise, TGC gibi meslek örgütleri de, o kadar “gazeteci dostu”dur!..

Al birini, vur diğerlerine!..

GAZETECİ DEĞİL, TERÖRİST!

Her neyse... Biz, yine gelelim Amerika merkezli Freedom House adlı kuruluşun “rapor”una...

Neymiş;

Türkiye, “en çok tutuklu gazeteci”nin bulunduğu “basının tehdit altında olduğu” bir ülke imiş!..

Sahi, bu adamlar, bu “rapor”ları nerede hazırlıyor, kimlerden bilgi alıyor ve “ölçü”leri nedir, gerçekten anlayabilmiş değilim...

Evet, Türkiye’de “gazeteci” kimliği taşıyan “tutuklu” insanlar vardır...

Ama, “gazetecilik faaliyeti”nden mi tutuklanmışlardır, yoksa “başka sebeplerden” mi?..

Herhangi bir “yorum”da bulunmadan, buyrun “liste”ye göz atalım...

Son dönemlerde yapılan “tahliye”lerden sonra, cezaevlerinde bulunan “gazeteci” sayısı 30’dur!.. FH’nin raporunda geçen “2 kişi”nin ise, “cezaevlerinde kaydı bile yok”tur!..

Bu “30 gazeteci”(!)nin de “Sarı Basın Kartı” yoktur... Haa, “Sarı Basın Kartı” olmamak, elbette “gazeteci sayılmamayı” gerektirmez... Ama, meselâ Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, cebinde “Sarı Basın Kartı” olmayan bir gazeteciyi “üyeliğe” kabul etmiyor!..

Her  neyse...

Gelelim, “liste”ye...

Merkezi Amerika’da bulunan Freedom House tarafından hazırlanan raporda; “En çok tutuklu gazeteci Türkiye’de” denilmesine karşılık, Gazetecileri Koruma Komitesi, yani CPJ adlı kuruluşun tesbitlerine göre, Türkiye’deki “tutuklu ve hükümlü gazeteci(!) sayısı 30”dur ve bunlar da “meslekî faaliyetlerinden” dolayı hapse atılmış değillerdir.

Listede adı geçen “gazeteci”(!)lerin “örgüt bağlantısı” şu şekildedir:

l 7 kişi PKK/KCK terör örgütü,

l 3 kişi DHKP-C terör örgütü,

l 3 kişi MLKP/MK terör örgütü,

l 1 kişi TİKKO terör örgütü!..

Listede bulunan isimlerin aldıkları “hüküm”lere ve “isnat edilen suç”lara göre dağılımı ise şöyledir:

“Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme... Resmi belgede sahtecilik... Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme... Ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma (4) kişi... Silahlı terör örgütüne üye olma (10) kişi... Yasadışı silahlı terör örgütü kurma, yönetme/propaganda yapma (1 kişi).

Yargılanması tamamlanmış olan bazı kişilerin hüküm aldıkları eylemler ise şu şekilde:

H.D. adlı örgüt üyesi;

l MLKP terör örgütü adına faaliyette bulunmak ve A.A. .adlı şahısla birlikte kaldığı hücre evinde değişik çapta ateşli silahlar bulundurmak,

l Resmi belgede sahtecilik, (Başkası adına düzenlenmiş sahte kimlik belgesi kullanmak)

l 31 Temmuz 2001 günü Kadıköy ilçesi Kızıltoprak Mahallesi, Kalamış Marina’ya patlayıcı madde koymak,

l 24 Ocak 2003 günü Eyüp ilçesi Rami Kuru Gıda Toptancılar Sitesinde bulunan Akbank Topçular Şubesinin silahlı soygunu,

l 17.03.2003 günü Maltepe ilçesi Cevizli Mahallesinde A.K. ve H.K. adlı iki kişiye ait silahların yağmalanması,

M.G. adlı gazeteci(!):

l DHKP-C örgütü üyesi olmak,

l Resmi belgede sahtecilik, (Başkası adına düzenlenmiş sahte kimlik belgesi kullanmak)

l 2 Nisan 1992 tarihinde Akbank Eyüp Şubesinin silahlı soygunu,

l 18 Şubat 1992 tarihinde polis memuru Bülent Ustun ve bir bekçinin öldürülmesi,

l18 Haziran 1992 tarihinde Kartal Tekel satış deposunun bombalanması,

l 16 Ekim 1991 tarihinde ANAP Pendik ilçe binasının bombalanması,

l 5 Nisan 1992 tarihinde dört polis memuru ile silahlı çatışma, yaralama ve öldürme eylemleri,

l 27 Mart 1991 tarihinde Ataköy’de bulunan bir helikopterin bombalanması,

l 7 Nisan 1992 tarihinde Alibeyköy Polis karakolunun bombalanması,

l 19 Nisan 1992 tarihinde Atışalanı Ekipler Amirliğine yönelik silahlı saldırı,

E.S. adlı gazeteci(!):

l TKPML-TİKKO PKK terör örgütü üyesi olmak,

l 21 Mart 2000 tarihinde Kartal İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerine silahla ateş açmak,

l H.B. isimli bir gazino sahibini silahla yaralamak ve örgüt adına haraç almak,

Diğerlerini saymaya gerek var mı?..

Hepsi de, “terör eylemi”nden içeride!..

RAPOR, MASABAŞI!

Söyleyin Allah aşkına;

Bu “terör eylemleri”nin “gazetecilik”le ilgisi nedir?.. Sen “bomba” atacaksın, sen “kurşun” sıkacaksın, sen “adam kaçıracaksın”, sonra da ortaya çıkıp, “gazeteciyim” diyeceksin!..

Yok öyle yağma!..

Pınar Selek ne kadar “sosyolog” ise, bunlar da o kadar “gazeteci”dir!..

1 Mayıs günü “Taksim’e çıkmak isteyen” ve ortalığı “savaş alanı”na çevirenler ne kadar “işçi” ise, bunlar da o kadar “gazeteci”dir!..

Demek oluyor ki;

“Türkiye’yi kötülemek” için “rapor” hazırlayan Freedom House, bu işi “masa başında” yapmış ya da “terör örgütleri”nden bilgi almış!..

Kimbilir, belki de;

“Neocon”lardan bilgi almıştır!..

Yoksa, yoksa;

Hasan Cemal’lerden, Cengiz Çandar’lardan, Mehmet Altan’lardan mı bilgi aldılar?.. Eğer onlar; “Bizi Hükümet kovdurdu!” filan diyorsa, kesinlikle itibar etmemek gerekir.

Zira, onlar; “patronları” tarafından “kovulmuş” olmaktansa, “Hükümet tarafından kovdurulduklarını” söylerler ki; bunun, kendileri için bir “paye”, bir “madalya” olduğunu düşünüp, bununla hava atarlar!..

Öyle ya;

“Patron tarafından kovulmak” bir “artı” getirmez kendilerine... Ama, “Başbakan Erdoğan tarafından kovdurulduklarını” söylerlerse, herkesin; “Aaa, ne kadar da önemli gazetecilermiş!.. Baksanıza, Erdoğan bile onlarla uğraşıyor” diye düşüneceğini, dolayısıyla, “ne kadar önemli kişiler” olduklarına dair bir “algı” oluşturacaklarını hesap ederler!..

Onun için, itibar etmeyin!..

ASIL BASKI GÜLEN’DEN!

Freedom House, eğer “gerçek bir rapor” hazırlamak ve “Türkiye”de basın özgürlüğünü tehdit edenler”in kim veya kimler olduğunu görmek istiyorsa, “saldırı okları”nı Hükümet’e değil, “Fetullah Gülen ve ekibi”ne yöneltmelidir!..

Rakamlar ortada:

“Akit’in haberlerine, yazarlarına ve muhabirlerine” karşı, adeta “dâvâ kampanyası” açan ve “toplam 110 dâvâ açıp, 1 trilyon 110 milyar lira tazminat isteyen” Fetullah Gülen’in yaptığı; “basın hürriyeti”ne bir “darbe”, bir “sindirme” ve bir “linç etme” çabası değil midir?..

Eee; Freedom House, bu “baskı”yı niye görmüyor?.. Yoksa, o “rapor”ları Pensilvanya’da mı hazırlıyorlar?!?

Düşünebiliyor musunuz;

“Ben fakirim... Bu dünyada, bir ceketten başka bir şeyim yok” diyen Fetullah Gülen, kendisine “hakaret ve iftira” edildiği iddiasıyla, avukatlarına talimat verip, “onlarca gazeteci” hakkında “380 soruşturma” açtırmış ve bunun için de “304 bin lira” gibi, adeta bir “servet” tutarında “harç parası” yatırmış, iyi mi?..

“Bir tek ceket”in ceplerinde, meğer ne kadar da para varmış!..

Freedom House’a duyurulur!..

TÜRKİYE’YE FRANSIZ KEMAL!

Gelelim, “ikinci olay”a... Ne ilginç değil mi; “Freedom House Raporu”nun gazetelerde yayınlandığı gün, şu “tesadüf”(!)e bakın ki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da; Taksim’deki bir otelde “yabancı medya temsilcileri”yle bir araya geliyordu...

“Gizli toplantı” sonrasında da, “demokrasi ve özgürlük”ten dem vurup; Türkiye’nin “totaliter bir rejime doğru sürüklendiğini” söylüyordu!..

Başbakan Tayyip Erdoğan; nasıl bir “totaliter”dir, nasıl bir “despot” ve “diktatör”dür ki; Twitter tarafından “ihlâl” edilen haklarını aramak için Anayasa Mahkemesi’ne müracaat ediyor...

Erdoğan, nasıl bir “despot”tur ki, “AYM toplantısı”nda, Başkan Haşim Kılıç tarafından azarlanıyor, tokat yiyor!..

Kılıçdaroğlu’nun “yabancı gazeteciler”le toplantısının, “yabancı bir kuruluş” tarafından yayınlanan “rapor”la aynı güne denk gelmesi “tesadüf”(!) müdür, yoksa “plânlı” mıdır, bilmiyorum!..

Ama, şunu biliyorum:

CHP ve Genel Müdürü Kılıçdaroğlu, “Türkiye’ye Fransız” kalmaya devam ettikçe, “halk” ile arası, daha da açılacaktır!..

Ve, son söz:

“Sansür ve yasak”larıyla ünlü “Eski CHP” ne kadar “demokrat ve özgürlükçü” ise, “Yeni CHP” de, o kadar “demokrat ve özgürlükçü”dür!..

Freedom House’un “gazeteci” sandığı adamlar nasıl birer “terörist” ise, CHP’nin “işçi” sandığı adamlar da; “eli molotoflu birer militan”dır!..

Kafa, aynı kafa!..

Fetullah Gülen hangi ülkeye gider?

“CHP kazanı fokur fokur kaynıyor” olsa da, duvarlara “yalıtım” yaptırdıklarından, pek ses duyulmuyor... Yoksa; Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik; “AK Parti Cemaat’ten koptu, kazandı... CHP ise Cemaat’e yaslandı, kaybetti” diyenler, hayli fazla...

Bir de “Cemaat’in yaslandığı gazeteciler” var ki, onlar da “Cemaat’i bitirecek!”

Çünkü; o “gazeteci”lerden bazıları, nereye gittilerse, orayı batırdılar!.. “Çalıştıkları gazeteyi” batırdılar, “kendi çıkardıkları gazeteyi” batırdılar, “gittikleri partiyi” batırdılar!..

Şimdi “Cemaat yandaşı” oldular!..

Demek oluyor ki, “Cemaat’in batması” da yakındır!

“Cemaat” demişken... “Paralel Örgüt’ün başı” olmakla suçlanan Fetullah Gülen hakkında “soruşturma” açıldı... Bu, “dâvâ”ya dönüşecek ve Gülen hakkında, “duruşmalara gelmeyeceği” için “tutuklama” istenecek... Şimdi sorulan soru şu: “Amerika, Gülen’i iade eder mi?”

“İade” mi eder, “sınırdışı” mı eder, orasını bilemem...  Öyle sanıyorum ki; “iade” veya “sınırdışı”na gerek kalmadan; Gülen, “Pensilvanya’yı terkeder” veya Güney Afrika’ya, ya da Kanada’ya gider!..

Ekrem Dumanlı’nın deyimiyle, nasıl olsa;

“Türkiye” dahil, “hiçbir ülkeye bağlı olmadıklarından” nereye giderse, oradan “tezgâh” kurar!..

Gerisini CHP düşünsün!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi