Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

‘Kör imam!’

‘Kör imam!’

11 Eylül öncesinde, 1990’lı yıllarda ‘Kör İmam’ haberleriyle yattık ve Kör İmam haberleriyle kalktık! Bu kötü lakabın muhatabı Ömer Abdurrahman’dı. Kumpasla tuzağa çekilmiş ve bu vesile ile 11 Eylül’ün provası mahiyetinde olan İkiz Kulelere ilk saldırının zanlıları daha doğrusu kurbanları arasına katılmıştır. Mısır ve FBI ortak ajanı olan İmad Salim, New Jersey’de Ebubekir Camii’nde önce koluna sonra da kanına girmiştir. 11 Eylül’den 8 yıl evvel kurulan bu muhkem tuzağa kurban giden Ömer Abdurrahman o gün bugündür Amerikan hapishanelerinde çilesini doldurmakta idi. Görme özürlü olmasından dolayı ailesi iadesini istiyordu. Böyle bir ilke anlaşması olmasına rağmen Amerikalılar geri vermediler. Mısırlılar da istemediler. Mısır’a gelmesi komployu ortaya çıkaracaktı. Bu ne ABD’nin ne de Mısır rejiminin işine gelirdi. Mürsi döneminde ise Mürsi’nin bu işi kurcalamaya vakti yoktu ve yetmedi. Hoş isteseydi Amerikalılar verir miydi? Bu da ayrı bir mesele. Bununla birlikte hakkını yemeyelim; 29 Haziran 2012 tarihinde Tahrir Meydanında halka ilk konuşmasında Ömer Abdurrahman meselesinin takipçisi olacağına dair söz vermiştir. Meydan’daki hesap siyasi gerçeklere uymamıştır.

*

Ömer Abdurrahman sürekli olarak hastalıklarıyla gündemdeydi. Yaşından ve şeker hastalığından mütevellit birçok arıza ve tali hastalıkla boğuşuyordu. İsam Attar’ın dediği gibi yaşlı bedeni hastalıkların hücumuna uğramıştı. Hastalıklar yoldaşı ve arkadaşı olmuştu. Almesryoon gazetesinin sitesini gözden geçirirken Ömer Abdurrahman’ın durumunun fenalaştığına dair bir haberle karşılaştım. Hastaneye kaldırılmış. Hatıralarım canlandı. İstanbul’da tanışmıştık. FBI’nın iddia ettiği gibi Dünya Ticaret Merkezi ve bombalanmasıyla alakalı hiçbir rolü ve dahli olmamıştır. İkincisi gibi birincisi de zaten düzmece ve tertip bir hadise idi. Çağdaş İbni Sebe’lerin ve kurumlarının marifeti idi. Tamamen bir tertip sonucu adı bu meseleye karıştırıldı. Mesele ses getirmek ve İslam dünyasına karşı soğuk savaş başlatmak amacı taşıyordu. Böylece Batı’yı zinde tutacaklardı. Amerikan derin devleti Müslümanların peşindeydi. 11 Eylül, bu sürecin pik noktası oldu. 1993 yılı olaylarına, hem ABD ve hem de Türkiye’deki gelişmeler zaviyesinden çapraz ve karşılaştırmalı olarak yeniden ve daha derin bakmak gerekir.  Ömer Abdurrahman 20’inci yüzyılın mazlumlarından birisidir. Amerikan kalleşliğinin kurbanı olmuştur. 11 Eylül tertibinin peşrevinin kurbanı oldu. Muhammed Surur Zeynelyabin’in dikkat çektiği gibi Amerikalılar belki de ilk defa bu kadar pervasız bir biçimde ve nadirattan olarak Ömer Abdurrahman’la bağlantılı ve onu tuşa getiren veya tuzağa çeken ismi faş ettiler. İmad Salim bir göründü sonra da sırra kadem basıp izini kaybettirdi. CIA’nin oyunlarını anlatan ‘Parayı Verdi Düdüğü Çaldı’ kitabında anlatıldığı gibi İmad Salim tuzağını kurdu, Ömer Abdurrahman’ı bu kurduğu tuzağına düşürdü sonrasında ücretini aldı ve sıvıştı. Belki estetikle birlikte aramızda dolaşıyor da olabilir.

*

Obama Guantanamo’yu kapatmadığı gibi aynı zamanda Amerikan derin devletinin marifetlerinden olan Ömer Abdurrahman’ın tuzağa çekilmesi ve kurban edilmesi rezaletine de son vermedi. Hamza Kaşgari gibilerinin salıverilmesini isteyenler Ömer Abdurrahman’la ilgili çağrılara kulaklarını tıkadılar. Aksine, teröre son veren başkan olarak tarihe veya kayda geçmek için suskunluğa bürünen Bin Ladin’i infaz etmekten bile geri durmadı. Oy için her türlü dolap çevrilir! Ömer Abdurrahman görme özürlü olmasına rağmen hayat dolu bir insandı. Hayatını Amerikan zindanlarında kararttılar. Hapishanesinin yanında bir de birçok illetle boğuşuyor. Pankreas kanseri, şeker, tansiyon, romatizma, sürekli baş ağrısı, kalp hastalıkları, listenin ön sıralarındakiler. Hareket kabiliyetini yitirmesinden dolayı tekerlekli sandalyeye mahkum halde yaşıyor.  Kör olmasına rağmen tek başına hücrede tutuluyor ve yanına refakatçi de verilmiyor. Ona tam bir ortaçağ işkencesi uyguluyorlar. Dışarıyla da temasını engellediler. Sadece ayda bir defa kontrol altında telefonla dışarıyla görüşmesine izin veriyorlar. Ömer Abdurrahman’a kıyasla Çakal Carlos’un tutulduğu hapis şartları beş yıldızlı otel sayılır. Çünkü Ömer Abdurrahman’la alakalı dış dünyadan gizledikleri sırlar var. Bunların dışarıya sızmasını veya paylaşılmasını istemiyorlar. İnsan hakları aktivisti ve avukat Ellen Stewart, Ömer Abdurrahman’la ilgilenmiş lakin ona yardım etmesi ve mesajlarını ailesine ve öğrencilerine aktarması nedeniyle o da hapse atılmıştır.

*

Batı basını adını değil sıfatını öne çıkarmış ve kendisinden sürekli olarak ‘Blind Sheikh/Kör İmam’ diye söz etmiştir. Bu şüphesiz, İslami sembol bir isme karşılık hakaret ve aşağılama kastı taşımaktadır. Bundan hiç şüphe edilemez. Bin Ladin’in infaz şekli de hakaret kastı taşımaktadır. Son günlerde İngiliz ve Amerikan basınını meşgul eden Mustafa Kemal Mustafa veya bilinen lakabıyla Ebu Hamza Mısri’nin ABD’ye iadesi ve burada yargılanması da Batı’nın İslam’la savaşında bir algı yönetimi versiyonu ve malzemesidir. Ebu Hamza Mısrı’nin de bir gözü görmüyor ve onun ötesinde bir eli de kancalı. Adeta ortaçağ korsanlarını hatırlatıyor! Adamın öne çıkması tam bir algı operasyonu. Onun ötesinde verdiği ifadesinde İngiliz iç istihbarat teşkilatı MI5 ve polis teşkilatı Scotland Yard ile taraftarlarını teskin etmek ve dizginlemekte işbirliği yaptığını ve İngiltere’nin huzurunu ve asayişini temin etmekte ilgili makamlara yardımcı olduğunu ifade etmiştir (http://www.bbc.co.uk/arabic/ inthepress/2014/ 05/140507_in the_press_on _thursday.shtml). 42 yıl geriden ve zaman aşımına bakmadan Gerry Adams’ı enseleyenler Ebu Hamza Mısri gibilerini mahkeme mahkeme dolaştırmaktan erinmiyorlar. Bu vesile ile güçlünün adaletini ve rezilliklerini de sergilemiş oluyorlar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi