Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Mısır’da AKP-CHP koalisyonu

Mısır’da AKP-CHP koalisyonu

Ala El Esvani’nin ‘Alternatif dindarlık fenomeni’ bana bu yazıyı ilham etti. Alternatif dindarlık kavramı sahi ve gerçekçi dindarlığın karşı kutbunu temsil eden dindarlık çeşitlerinden birisi. Ahirzamanda ‘ümmeti Muhammed’den bir taifenin hak üzerine kaim ve zahir olmalarını ifade eden hadis-i şerif de aslında günümüzde ister istemez bu tarz alternatif dindarlık çeşitlerinin artacağını ortaya koymaktadır. Esasında alternatif dindarlık kavramına paralel olarak söylenen başka kavramlar da var. Bunlardan birisi ‘Et tedeyyünü’l mağşuş’ sahte dindarlık ifadesidir. Aslında bütün bunların ortak mecrası indirgenmiş dindarlıktır. ‘Küllü hizbin bima ledeyhim ferihun’ ifadesinin çağrıştırdığı hâl ve ahvâldir. Ala El Esvani, Mısır’daki iktidar partisi Hizbul Vatani’nin üyelerinin dindarlığını ele alıyor ve vardığı sonuç bu dindarlığın illetli bir dindarlık oluşudur. Türkiye’de ilginç bir terkip var. Hasan Celal Güzel sürekli olarak kullanır: CHP+Ordu=İktidar. Mısır’daki iktidar partisi de aslında şöyle bir terkip ifade eder AKP+CHP=Hizbu'l Vatanî. Hizbu’l Vatanî’nin temsilcileri veya mensupları dindardırlar ama genellikle dindarlığın zahiri veçhesini temsil ederler. Esasında Sedat sonrasında Hizbu'l Vatanî AKP’ye benzemiştir. Sedat öncesinde, Nasır döneminde de CHP anlayışını temsil ediyordu. Hüsnü Mübarek dönemi ise ikisinin terkibidir. Yani hem CHP’yi, hem de AKP’yi temsil etmektedir. Zahirî veya alternatif dindarlık fenomeniyle AKP’yi temsil ederken, Mısır’ın UNESCO Başkanlığı için görücüye çıkardığı Faruk Haseni ise tam bir CHP kafalıdır. Cabir Usfur gibi edebiyatçılar gerçekten de Türkiye’nin CHP klasını temsil etmektedirler. Dolayısıyla bu koalisyonda zaman zaman çatlaklar ve iç kavgalar olmaktadır.

***

Bunlardan birisinde gedikli Mısır Kültür Bakanı Faruk Haseni şiddetli bir şekilde başörtüsü aleyhtarlığı yapar. Adeta CHP zihniyetiyle ve üslubuyla konuşur. Bunun üzerine kendi partisinin, yani Hizbu'l Vatanî’nin saflarında bir uğultu ve dalgalanma olur. Galeyan hâli gerçekleşir. 8 İhvan mensubuna sıra gelmeden Hizbu'l Vatanî üyelerinden birisi ayağa kalkar ve hemen ‘Sen İslâm için bir fitnesin’ diyerek avazı çıktığı kadar bağırır. Ama vücudu bu gerilime dayanamaz ve oracıkta yere yığılır. Kendisinden geçmiş ve bayılmıştır. İşte Hizbu'l Vatanî üyeleri böyle gayyur Müslümandırlar. Ama öbür taraftan hem CHP, hem de AKP gibi işin tahkik tarafında değildirler. Yandaşlığın adaletsizliği ruhlarına kadar sirayet etmiştir. Hak hukuk tanımazlar. Sözgelimi Lazoğlu’ndaki İstihbarat Binası’nda ve sair yerlerde görev yapan Devlet Güvenlik Subayları (Muhaberat) genelde namazlarını aksatmazlar. öyle aksatmazlar ki; Yusuf Kardavî gibilerin de yakındığı gibi, halkın maslahatını ve işlerini aksatırlar. Bu dindarlığı analiz eden Ala el Esvanî, bu hususta devlet kurumunda çalışan insanların ammenin hakkını ve hukukunu tanımadıklarını örnekleriyle anlatır. Sözgelimi, Ramazan aylarında dinî coşku had safhadadır ve doktorlar teravih namazlarını kaçırmak istemezler. Ama nöbeti olan doktorlar bile hastalarını ihmal ederek cemaata yetişmeye çalışırlar. İstihbaratçılar vatan millet aşkına masum sivilleri işkenceden geçirirken, bazıları yargının bağımsızlığını manipüle eder ve seçimlere hile karıştırır. Bunu da yine vatan millet aşkına yapar. Bunları yaparken milletin hak ve hukukunu hiçe sayarlar ve akıllarına bile gelmez. El Esvanî bunu yapanların özelde çok dindar olduklarını ve aile efradına fıkhî dersler bile verdiğini dile getirir.

***

Bunlar kendine Müslüman... Başkalarının zararına işleyen kişisel bir Müslümanlık. Halbuki din en başta bencilliği yasaklayan bir talimatlar bütünüdür. Nerede kaldı ki; başkalarının zararına bir dindarlık türü makbul ola. İmkânı yok! Bizde de aynı, CHP sapına kadar başörtüsü yasağı taraftarıdır. Faruk Hasenî gibi... Buna mukabil Şaban Dişli’nin dişine takmıştır. Yazarımız bu çeşit dindarlığı bozuk bilinç (va’yun fasid) şeklinde nitelendirmektedir. Bu tarz dindarlık amme hukukunu hiçe sayar. İktidarın tavuk çiftliği gibi, babadan oğula intikaline ses çıkarmaz. İnsanları ve toplumu düzeltmek için kendisini hiçbir külfetin altına sokmaz. En son yapacağı kavl-i mücerret ile “Allah’ım salihleri başımızdan eksik etme” duâsıdır. Bu duâya hiçbir fiilî tavır eşlik etmez ve izlemez. İşte bu dindarlık insana sahte bir tatmin hissi ve gönül hoşnutluğu (sarhoşluğu demek daha doğru olur) ve sahte huzur bahşeder. Bu dindarlıkta görüntü var, ama öz yoktur. özde değil, sözde bir dindarlıktır. Mısır’da AKP’yi hatırlatan bu dindarlık aslında infitah (açılma/reform) döneminin bir ürünüdür. İnfitah dindarlığıdır. öteki mezahiri ve görüntüyü bastırır. Bu da görüntüye önem verir, onu kurtarır, ama içini de boşaltır… Mısır’da Hizbu'l Vatanî’nin mensupları başörtüsü konusunda sağlamdır, ama milletin malı konusunda hiç de sağlam değildirler. ‘Devletin malı deniz yemeyen domuz’ anlayışını temsil ederler. Türkiye’de 1950 yılından beri Milli Parti (CHP) atomize oldu, ama ikisinin toplamı yine aynı kapıya çıkıyor. Veya ikisinin toplamı Mısır’daki Hizbu'l Vatanî ediyor. Ona eşit geliyor. Yandaşların hukukunu gözeten bir siyasî anlayış. Bu yandaş siyasetçilerin dine bakışı ise, infitah dindarlığıyla (Pazar ekonomisi) CHP jakobenizmidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi