Batı’nın gözdeleri Nuseyrilerin sırrı nedir?
Suriye devriminin başkenti olan Humus göstermelik veya sözde başkanlık seçimleri arifesinde el değiştirdi. Gam ve keder içinde kuşatma altındaki devrimciler daha fazla ateş tazyikine ve açlık ve susuzluk tacizine veya insanlık tacizine dayanamayarak mevzilerinden çekildiler. Halit Bin Velid’in şehrini düşman güçlere terk ettiler. Bunda dünya kalleşliğinin ve nifakının büyük payı var. Bunda Nuseyrilerin ve Şiilerin kara propagandalarının aksine Batı’nın gözdeleri olmalarının büyük etkisi var. Bununla birlikte bizler de iyi niyetimizle ve onun ötesinde kimyalarını tanımadaki tembelliğimizle birlikte yıllarca onların değirmenine su taşıdık. Düşmanımızı ve ümmetin düşmanlarını semirttik. Onlara değil bize yuh ve yazıklar olsun! Bölgenin asil olarak bir aracı milleti vardır. Yahudiler. Yahudilere vekaleten aracı milletler vardır. Bunlar değişken olabilirler. Nuseyriler İsrail’e vakelaten Batı’nın gözde ve aracı milletidir. Bunlar ‘direniş hattıyız’ gibi ballı sözlerle veya sloganlarla her türlü kılığa girerler. Sahtekarlıklarını yuttururlar. Kah solcu olurlar kah alttan alta Batı’nın çıkarlarını korurlar ve kah İsrail’in geçirmez zırhı olurlar. İşlevseldirler. 2012 yılında Esat’ın değirmenine su taşıyan Robert Fisk bile Esat ve Sisi rejimlerinin işlevsel olduğunu ve İsrail’in işine yaradıkları müddetçe Batı tarafından kayrılacaklarını ve kendilerine ilişilmeyeceğini ifade etmektedir (http://fj-p.com/Our_news_ Details.aspx? News_ID=33404 ). Batı’nın koruması kollaması altındalar. BM’ye bağlı UNRWA yetkililerinden John Ging dünyanın vicdanının bu mezalim ve vahşeti ne zamana kadar kaldıracağını soruyor. Bunun için bir milyon rakamının bulunması mı gerektiğini söylüyor! 1915’in hesabını yüz yıl sonra sormaya kalkanlar bu tarihten yüzyıl sonra 1915’in Suriye’de 2015 arifesinde tekerrür etmesini nedense ses çıkartmıyorlar! Acaba tarihte mi yaşıyorlar? Bu durumda tarih önünde Talat Paşa’nın yargılanması yerine güncelden başlayarak Beşşar, Hamaney, Nasrallah, Kasım Süleymani, Ebubekir Bağdadi, Putin ve Obama gibilerinin yargılanması daha doğru olmaz mı? Yoksa tarih ve güncel üzerinden nifaka devam mı?
*
Peki! Nuseyrilerin bu kadar tutulmasının sırrı nedir? Ortadoğu’nun bu parçası neden bu azınlığa teslim edildi? Bu tesadüfen mi gelişti yoksa işlevsel rolleri mi var? Öncelikle onların önlerini Fransızlar açtı. İlginçtir Humeyni’nin önünü de Nuseyrilerin önünü de Fransızlar açmıştır. Nuseyri deyimini Alevi deyimine çeviren ve onları hem meşrulaştıran hem de gelecekteki milli ordunun çekirdeği haline getiren Fransızlar oldu. Fransızlara dayanarak yükseldiler. Lakin Esat daha sonra Ortadoğu’nun gerçek efendileri olan İngilizlere yanaşmıştır. Bilahare İngilizlerin misyonunu Amerikalılar devralmıştır. Nuseyrilerin sırrı nedir sorusuna tarih önünde en doğru cevabı verenlerden birisi The Guardian yazarlarından Jonathan Freedland’dır. ‘Suriye için mücadele bütün Ortadoğu için mücadeledir (The Guardian Friday 20 July 2012/Error! Hyperlink reference not valid.)’ başlıklı yazısında bunun nedenlerini irdeliyor. Suriye neden, 1963 sonrası Baas ve 1970 sonrasında ise Nuseyri klana teslim edildi? Bunun cevabı sözkonusu yazıda saklı.
*
Freedland bu hususta şunları yazıyor: “Esat’ın devrilmesi halinde vahşi diktatör ve onun eksen müttefiki İran’ın devri kapanacaktır. Bu yeni bir siyasi coğrafya ve kültür havzasına girilmesi demektir…” Dolayısıyla siyasi coğrafyanın değişmesini istemiyorlar. Bu isteksizliği de çoğunluğun azınlık veya Nuseyrilerden intikam alma dürtüsüne bağlıyorlar! Obama’nın Afganistan ve Pakistan politikalarını kurgulayan eski CIA ajanlarından Bruce Reidel, Obama yönetimini müdahale fikrinden vazgeçiriyor. Gerekçe olarak da, Sünnilerin Esat rejiminden ve onun destekçi tabanından intikam alma arzusunu gösteriyor. Askeri müdahaleden sonra ülkeye sevk edilecek barış gücü askerlerinin bu işle meşgul olmak zorunda kalacağını savunuyor. Askeri müdahaleye karşı oldukları gibi muhaliflere yardımı da fiiliyatta kısıtlıyorlar. Bundan dolayı Obama Suriye brifinglerini kös dinliyor! Bruce Reidel Obama yönetiminin Suriye’de bir paradoksla karşılaşacağını savunuyor. Esasında Beşşar Esat’ın 2000 yılında babasının yerine taçsız bir kral olarak atanmasının kirveliğini Yahudi asıllı Amerikan Dışişleri bakanı Albright yapmıştır.
Obama’nın Suriye’de yaptığı, çoğunluğu azınlığa boğdurmaktır. Ya da Fransa’nın Ruanda’da yaptığını Suriye’de tekrarlamaktadır. ABD Ortadoğu’da da bunu genelde Şiilere yaptırıyor! Mezhebi azınlıklara mensup kindar ve kalleş siyasi ve askeri teşekküllerin, çoğunluğu sindirene kadar katliam yapmasına izin veriyorlar. Batı sömürgecilik alfabesine göre Ortadoğu yangınında ilk kurtarılacaklar Yahudiler ve ardından onların zımni ve açık müttefikleri Nuseyriler ve Şii azınlıklardır. Sonrasında da ideolojik azınlıklardır. Azınlık çoğunluktan intikam alsın ve müstebah saha gibi kanını döksün ama katliamları yapan azınlıklar cezalandırılmasın! Türklere hala suçlu millet nazarıyla bakılıyor ve muamelesi yapılıyor. Almanlara da öyle yapılmıştı. Bu arada Batı hala (İngilitere ve ABD) İkinci Dünya Savaşı mağluplarına yaptığı muamelenin daha kötüsünü Birinci Dünya Savaşının mağlupları olan Osmanlı torunlarına karşı reva görmektedir. Asıl tasaları bu mağlupların ayağa kalkmamalarıdır. Maşaları da azınlıklardır. Ama artık bu yapılanlar çoktan tahammül sınırlarını aştı. Birinci Dünya Savaşı ve İkinci dünya Savaşı sonrası kurulu düzenleri altüst etme vakti gelmiştir. Onların yerel işbirlikçilerinin de tekerine çomak sokmanın da. İsterse bu uğurda dünya batsın ve yok olsun. Dünyada ebedi adaletsizliğe yer yoktur ya da adalet olmuyorsa varsın batsın! İsrail’in zırhları olan İslam dünyasının iç düşmanları Kabe’nin örtüsüne tutunsalar da kaderleri değişmeyecektir. Batı sistemi ile birlikte hak ile yeksan olacaklardır. Bilsinler ki Salahaddin ve Yavuz yolda.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.