Soma ve Ankara... Bu iki fotoğrafta “insan” kimdir, bulun!
“At izinin, it izine karıştığı” ve “kirli bilgi”lerin “lâğım” gibi aktığı günler yaşıyoruz... “Küfür”ler, “hakaret”ler, “tehdit”ler ve “beddua”lar gırla...
Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’in; Başbakan Erdoğan ve kendisine “küfür”ler savuran, “kravat”ından çekip “darp” etmeye çalışan bir “TGB’li provokatörü tekmelemesi”ni “haklı” gören dünkü yazım “anormal derecede tepki” gördü...
Kimileri; “inşallah sen ve karın da bir gün tekmelenirsiniz” diye “dua”(!) etmiş, kimileri “Cemaat’le ilgili eski yazılarımı” gündeme getirip, “dün, dündür” demeye getirmiş!..
Böyle olunca; hakkımda yapılan “dua”(!)lara da, “eski yazılarıma” da açıklık getirmek, boynuma borç oldu...
Öncelikle söyleyeyim:
“Gülen Cemaati”ne bakışım, “17 Aralık’tan önce, 17 Aralık’tan sonra” diye ikiye ayrılır...
“Bütün bir toplum” gibi, ben de; Cemaat’in “millet hayrına hizmetler” yaptığına inanıyordum...
Ama, 35-40 yıl boyunca yapılanların “Hizmet” için değil, “Paralel Devlet kurmak” için yapıldığını “örnekleriyle” görünce, maalesef “aldatıldığımızı” anladım, birçok insan gibi, ben de “safımı” değiştirdim...
Bunları, daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim için, daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum...
ACIMIZI BİLE YAŞATMADILAR!
“Tekmeleme” meselesine gelince... Hiç kimse, “sap” ile “saman”ı birbirine karıştırmasın!.. Yusuf Yerkel’in tekmelediği o “yaratık” eğer bir “Somalı” veya bir “işçi yakını” olsaydı, Yusuf’un tavrını; bırakın “onaylamak”, tam aksine yerden yere vururdum!..
Ama, değil!..
O yaratık, Soma’ya, sırf “eylem” için gelen, amacı “Soma’dan Gezi çıkarmak” olan bir “mahlûk”tur!..
İnsanların “sabır ve tahammül sınırları”nı zorlamış, “o dayağı yemek” için elinden gelen her şeyi yapmıştır!..
Sabrın da bir sınırı var!
Bana, hiç kimse, onun bir “işçi yakını” olduğunu yutturamaz!..
Onlar; “klavye militanları” tarafından örgütlenen, “Madenci kardeşlerimiz için dua edelim” diyen halk ile “dalga” geçecek kadar adileşen, pespayeleşen, çirkefleşen “ucube”lerdir!..
Ulan, “3 gün yas tutmamıza” bari müsaade edin!.. Bırakın “acımızı” yaşayalım, bırakın “yasımızı” tutalım!..
Ama, nerdeee!..
Bir gün bile beklemediler!..
Hemen başladılar “tezvirat”a!..
“Klavye militanları” olarak aldılar ellerine “telefon”ları, başladılar “twet”ler atmaya... Oturdukları yerden; “Ölü sayısını saklamak için cesetleri yakıyorlar” diye “dedikodu” çıkaracak kadar gözleri döndü!..
“Alçaklık”ta, “iğrençlik”te ve “çirkeflik”te birbirleriyle yarıştılar!..
O kadar alçaldılar, o kadar pespayeleştiler ve o kadar “ucube”leştiler ki, şöyle “twet”ler bile attılar:
“Başbakan Tayyip Erdoğan’ın annesinin mezarını yıkalım, yakalım, yerle bir edelim!”
Bütün bunlar “tepki” olacak, “protesto” olacak, benim yazdıklarım “seviyesiz” olacak, öyle mi?..
Sevsinler sizin “seviye”nizi!..
Varsa, eleştirilecek bir yönü, Erdoğan’ı elbette eleştirebilirsiniz... Peki, “ana”sından, “anasının mezarı”ndan ne istiyorsunuz be “dangalak”lar!..
İnsanlık mıdır bu?..
AMBULANSTA BİR İŞÇİ
“İnsanlık” dedim de aklıma geldi... Şimdi sizlere, biri “Türkiye’nin gündemine damga vurmuş”, diğeri de bir “zihniyeti yansıtan” iki fotoğraftan söz edeceğim.
Birinci fotoğraf:
Adı Murat Yalçın... 36 yaşında bir maden işçisi... Maden faciasından 11 saat sonra sağ olarak kurtarılan, bindirildiği ambulansta; “Çizmem kirli, çıkarayım mı?” diyen, edep timsali bir vatan evlâdı...
“Türkiye’yi hıçkırıklara boğan” bu sözlerin sahibi Murat Yalçın, “niye öyle dediğinin sebebini” daha sonra şöyle açıklıyordu:
“Botlarım çok çamurluydu ve sedyenin kirlenmesini istemedim. Biraz da hızlı olsun istedim, ben orayı kirletmeyeyim ki, ambulans benden sonra gidip hemen başkasını alsın diye düşündüm... Ama hemşire ‘Senden daha mı değerli, ayağını uzat’ dedi.”
İşte insan, işte insanlık...
Bir “işçi” ki; “devlet malına zarar gelmesin” diye, “Çizmem kirli, çıkarayım mı?” diye soruyor “hemşire”ye...
O hemşire de;
“Senden daha mı değerli, ayağını uzat” diye cevap veriyor!..
İşte o an, bütün Türkiye “gözyaşı”na boğuluyor, insanlar hıçkıra hıçkıra ağlıyor!..
Çizmesi “kirli” olabilir, elbisesi “kirli” olabilir ama yüreği o kadar “temiz”, o kadar “görgülü” ve o kadar “terbiyeli” ki, herkese ibret olsun!..
İşte “vatan evlâdı” budur!..
İşte “vatansever” budur!.. “Milletin ocağında” yetişmiş insan budur...
Onun bu tavrı;
Murat Yalçın’ın şahsında, o “işçi”leri, “ekmeğini emeğiyle kazanan” insanları “hakir” gören, onların “yeteri kadar beslenemedikleri için boylarının bodur kaldığını” iddia eden, “koltuklarının altında gazete bile bulunmayan cahiller” olarak yaftalayan “entel-dantel”lere ve bilumum “sütübozuk”lara kapak olsun!..
Evet, Murat Yalçın; “devletini ve milletini seven bir vatan evladı”dır...
“Bu ülkenin çocuğu”dur ve “yüzde yüz yerli”dir!.. “Yerli”dir ki; “ambulans kirlenmesin” diye çizmelerini çıkarmak istemiştir...
AMBULANSA TEKME!
Gelelim ikinci fotoğrafa...
Yukarıdaki fotoğrafa tekrar tekrar bakın... Görüyorsunuz ya; “Taksim’den Gezi çıkarmaya” çalışan “Gezi Zekâlı”ların Ankara’daki uzantılarından biri, “ambulans tekmeliyor!”
Hem de, “yaralı” taşıyan, belki de bir insanın hayatını kurtaracak olan ambulansı!
“Yusuf Yerkel’in bir provokatörü tekmelemesi” üzerine kıyameti kopartanlar, “Ankara’da ambulans tekmeleyen bu Gezi zekâlı” için, niye bir tek satır yazmadı acaba?..
“Ambulans tekmeleyenler”e sahip çıkanlar, hatta onları teşvik edip, kışkırtanlar, hiç kusura bakmasın ama; benim “provokatör tekmeleyenlere” sahip çıkmama tek lâf edemezler!..
Madem öle, işte böle!..
Önce adam olun, adam!..
SİYASET VAMPİRLERİ!
Soma halkı ve bu ülkenin insanları; daha “acı”larını bile yaşayamadan, bir avuç eşkıya, kalkar da bu acının üstüne çullanıp, oradan “siyaset vampirliği” yapmaya kalkarsa, hiç kimse benden susmamı bekleyemez!..
Çünkü bunların, “milletin acısıyla” ilgisi yok!.. Bunlar, “kuyruk acıları”nı dindirmenin derdinde!..
Gezi’de “ağaç” üzerinden yapamadıklarını, 17-25 Aralık’ta “kirli operasyon”la yapamadıklarını, 30 Mart’ta “kirli ittifak”la gerçekleştiremediklerini, şimdi “Soma’daki acıyı istismar” ederek yapmak istiyorlar!..
Ama, bu ülke sahipsiz değil!..
Eğer “insan”sanız, hiç olmazsa ellerinizi açın da, “şehit işçiler için dua” edin, bir “Fatiha” okuyun!..
Peki, siz ne yapıyorsunuz;
“Dua edelim” diyen insanlarla alay ediyorsunuz...
Bu “millet”ten, bu milletin “inanç”larından o kadar uzak ve bu millete o kadar “kin ve nefret” dolusunuz ki; sizler, ambulansları tekmeleyip, “mabedlere bile kirli ayakkabılarınızla girerken”, hor ve hakir gördüğünüz bir işçi, ambulansa binerken bile “çizme”lerini çıkarmak istiyor...
Fazla söze hacet var mı;
İşte “millet”, işte “illet!”
Aramızdaki fark bu!..
**********************************************************************************
Demedim mi ben size, “Onlar Somalı değil” diye!..
Soma’da “Başbakan’ı protesto” edenler için, dün; “Onlar kesinlikle Somalı değil!.. Onlar TGB’li ve Gezici provokatörler, Soma’ya da İstanbul’dan otobüslerle gittiler” dedim...
Haklı da çıktım...
Şimdi, “2 örnek” vereceğim...
“Paralel ve Paralel’in paralelindeki medya”nın, “Somalı bir avukat” diye yutturmaya kalktığı Av. Kemal Özgür Yetkin, kesinlikle Somalı değil, “Bursa Barosu’na kayıtlı” bir avukattır!..
“Aktif bir Gezi eylemcisi”dir ve aynı zamanda “Çağdaş Hukukçular Derneği’ne üye”dir!..
BBC’de ve “Paralel Medya”da, iki kadın, “Soma’daki mezarlıkta dua etmeye geldiler” diye lanse edildi... “AK Parti’nin işten çıkarmakla tehdit ettiği işçilerin eşleri” olarak yutturmaya kalktığı “2 kadın” da; hem “Türkiye Komünist Partili”dir, hem de “KESK’in 1 Mayıs toplantılarında halay çeken provokatörler”dir.
Daha neler çıkacak, neler?..
“İşçi yakını” diyerek, millete “İkinci Müftü Karısı Vak’asını” kakalayanlar, şimdi birazcık olsun utanacaklar mı?..
“Yüz”leri yok ki, utansınlar!..