Toprağı bol olsun Huntington’ın kulakları çın çın çınlıyordur mezarında, herhalde. Beğenir veya beğenmezsiniz, takdir eder veya etmezsiniz ama bugün dünyanın sürüklendiği nokta onun tarif ettiği hale hızla evrilmekte. Ve hatta biz onun tarihi geleceği okuyuşunu aynen alıp daha da ileriye götürebiliriz. Şöyle ki, Huntington medeniyetlerin dinler üzerinden çatışacağını öngörürken bunun İslam ve Batı dünyasına endeksli olacağının da sinyallerini vermişti. Yani bir nev’i Edward Said’in postkolonyal okuması ile örtüşmüştü.

Oysa bugün dünyanın geldiği durum bunun da ötesinde bir hal ile tasvir ediliyor. Doğu’da da İslam’a karşı bir savaş veriliyor. Çin’de Müslümanlara reva görülen işkence, Hint yarımadasında Bangladeş’te bütün dünyanın şaşkın ve fakat suskun bakışları arasında Abdülkadir Molla’nın asılması, Orta Afrika’da Müslümanların hunharca katledilmesi, Ortadoğunun tam da göbeğinde Mısır’da seçilmiş iktidarın ve yüzlerce masum Müslümanın idama mahkum edilmiş olması Huntington’ın teorik bakış açısını alıp yerine ve zamanına göre bir kaç defa daha düğmesini sağa çevirerek yükseltmek anlamına geliyor. Yani İslam ümmeti bir yanda, diğerleri öte yanda bir taarruz alanı ile resmedilebilir bugünkü dünya.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 11 Eylül saldırıları sonrası hızla artan İslamofobi olayların üzerinden on üç yıl geçmiş olmasına rağmen tam anlamıyla inmedi, azalmadı. Amerikan siyasi kültürüne çok ters düşmesine rağmen bütün grupların arasından Müslümanların adeta cımbızla çekilerek hedefe konması son derece hesaplı bir girişimin sonucu. Biraz daha doğuya geldiğimizde Avrupa’da gördüğümüz tablo ise Amerika’daki durumu aratır vaziyette.

Zaten iki kıta arasında bu konuda alışveriş ve taktiksel destek hep süregelmişti. Mesela Avrupa’nın en azılı İslam düşmanları ABD başkenti Washington’da en tanınmış merkezlerde yer bulabiliyor, sözde akademik konferanslarla İslam’a ve Müslümanlara saldırıyorlardı. Mürted Ayan Hırsı bunlardan biridir mesela.

Avrupa’da Danimarka’dan Hollanda’ya İtalya’dan Fransa’ya kadar bütün kıt’ada dikkat çeker bir seviyede artan İslamofobik uygulamalar -ki kimileri için bu peçenin veya tesettürün yasaklanması, kimileri içinse ezanın yasaklanması anlamına geldi- ve saldırılar -ki bu kimi örneklerde Peygamber Efendimiz aleyhisselama yapılan hakaretler anlamına geldi, kimi örneklerde de bir adada kamp yapmaya gitmiş masum gençlerin hepsinin Müslüman oldukları iddiası ile polis görünümlü bir Hıristiyan tarafından hunharca katledilmesi anlamına geldi. Bütün bunların hepsinde de dünya sustu öylece etrafına bakınmakla yetindi.

Bugün itibariyle Avrupa’da İslam düşmanı sağcı partilerin oy üstünlüğü bizi şaşırtmamalı. Geliyoruz dediler çünkü.