İsrail’in Aldığı Mesaj Kimleri Gerdi?
Mavi Marmara davasında nihayet beklenen gelişme yaşandı ve İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi’yle birlikte üç üst düzey askeri komutan için tutuklama kararı çıktı. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Ashknazi gibi Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi ve İstihbarat Başkanı Amos Yadlin hakkında da yakalama kararı verdi. Mahkeme ayrıca sanıklar hakkında ‘kırmızı bülten’ çıkarılması için ilgili kurumlara yazı yazılmasına hükmetti.
Peki, bu dava gerekçeleri ve muhtemel sonuçları açısından genelde Türkiye kamuoyu ama, özelde hassaten İslami camia tarafından ne kadar takip edildi? Mavi Marmara yargılamasının bir işgal devleti olarak dokunulmazlık addedilen İsrail’in suçlarına karşı girişilmiş bir hukuk mücadelesinin kat etmiş olduğu merhaleyi göstermesi açısından değeri elbette çok büyük. Benzer bir değerlendirmeyi uzun yıllar boyunca İsrail’le ‘stratejik ittifak’ kurmuş Türkiye’nin geldiği yeri değerlendirmek için de yapmamız gerekirdi.
Gülünç Tahrik,
Yok Hükmünde mi?
Mavi Marmara gemisinin Gazze’deki ambargoya dikkat çekmek, ambargonun insanlık dışı sonuçları hakkında kamuoyunu harekete geçirmek üzere gerçekleştirdiği sefer, İsrail’in Siyonist karakterine uygun bir korsanlıkla çelmelendi. Katliam ve korsanlık Gazze ve Filistin sınırlarını aşıp Akdeniz’e sirayet etti. Ama hem AB ve ABD, hem de bölgedeki despotik rejimler bu insanlık seferini ‘provokasyon’ sayıp işlediği suçların İsrail’in yanına kâr kalması için pozisyon takındılar.
Türkiye’de ise, Mavi Marmara meselesi çok fonksiyonlu bir saldırı fırsatı olarak kullanıma sokuldu. Önce AK Parti Hükümeti’ni dış politikada eksen kaydırmış, yalnızlaşmış ve kimi zaman neo-Osmanlıcılık, kimi zaman da Ümmetçilik-Sünnicilik macerasıyla Türkiye’yi Orta Doğu Bataklığı’na sürüklemek istediği için itibarsızlaştırmak üzere bu olay bir vesile sayıldı. Gerek diplomatlar tarafından, gerekse siyasi muhalifler ve gazeteciler tarafından hem İsrail’in, hem de İsrail’in hamisi AB ve ABD’nin Başbakan Erdoğan’ın burnunu sürtmek için yeni gerekçeler elde ettiği vurgulandı.
Mavi Marmara’nın İsrail ordusu tarafından basılıp, 10 insanın öldürülmesi, onlarca yaralı ve yüzlerce tutsakla birlikte kaçırılmış olması sanılanın tam tersine Türkiye’de İsrail’e karşı bir dayanışma bilincini filan ortaya çıkarmadı. Çünkü İsrail’in doğal müttefiki Kemalist cephe gibi sözde ‘Filistin dostu ve Siyonist İsrail düşmanı’ sol-sosyalist cenah ve liberal çevreler de Mavi Marmara olayına Hamas, İHH ve AK Parti’ye karşı yeni bir iflasa sürükleme vesilesi olarak sarıldı.
Süreç gözümüzün önünde cereyan etti: İsrail’in zalimliğini, despotluğunu, korsanlığını, emperyalist düzen tarafından korunmuşluğunu vurgulayıp karşı çıkmak bir tarafa mağdurlara, hak sahiplerine ve insanlıkla dayanışma iradesini tuzağa düşürüp boğmak üzere konuşlanmakta hiç tereddüt etmediler.
İsrail’e değil, işgal ve ambargoya değil ‘dinci’ Hamas’a, Müslüman Kardeşler’e, İHH’ya ve AK Parti Hükümeti’ne ‘çakmak’ için fırsat kollayanlar Mavi Marmara’yı en ahmakça komplo teorileri üzerinden izah etmekte direttiler. Sonuçta ‘danışıklı dövüş’le başlayan siyasal çözümleme geleneği “ölenlerin hesabını soramazlar, dava açamazlar, açılan dava göstermeliktir, davayı uzatıp kadük kılacaklar, tutuklama kararı alamazlar, kararlar yok hükmündedir” filan derken İsrail Genelkurmay Başkanı ve üç üst düzey komutan için karar çıktı. Bu defa İsrail adına manşetler atılırken, kime ait olduğu dahi bilinmeyen ve hiçbir resmi yönü bulunmayan “gülünç bir provokasyon” tepkisini manşete çekmeyi tercih ettiler.
Evet, ortada gülünç bir provokasyon vardı ama, bu gülünç provokasyonun arkasında İsrail kadar İsrail’le yanaşık düzen siyaset yürüten, AK Parti daha doğrusu ‘İslamcılık’ karşıtı muhalif cephe de bulunmaktaydı. Sözde anti-emperyalist, Siyonizmle kavgalı, Filistin başta olmak üzere işgal altındaki bütün toprakların özgürleşmesi adına siyasal kavga verenler, özgürlük ve adalet âşıkları ‘hırsızın hiç suçu yok’ ortak paydasında tekrar buluşuvermişlerdi.
Kim ne derse desin, siyasal veya diplomatik hangi teze müracaat ederse etsin Mavi Marmara Davası’nda mahkemenin almış olduğu tutuklama kararı İsrail’in dokunulmazlık imajına vurulmuş esaslı bir darbedir. Ayrıca Türkiye’nin artık İsrail’in işlediği suçlara karşı siyasi-hukuki bir blokaj uygulayabilecek ciddi bir iradeye eriştiğinin izharıdır bu karar.
Başta stratejik ittifakın bitirilmesi, askeri tatbikatların iptal edilmesi, diplomatik gerilimde İsrail aleyhine ısrar edilmesi, dava açılması, ordu komutanları hakkında tutuklama kararı çıkarılması başta olmak üzere yaşanan hiçbir gelişme hafife alınır, önemsiz addedilir veya komplo teorileriyle izah edilir gibi değildir. Boş sözlere, manipülatif tezlere, vesvese aşılayan fısıltılara kulakları tıkamak en hayırlısıdır.
Gelinen aşamayı Kemalist-Sol propaganda ve damarlarında Perinçekleşmiş kan dolaşan liberal ajitasyon izah edemez, bu mümkün değildir. İsrail ve dostları alınması gereken mesajı almıştır. Gerisi hikâyedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.