Sayın Başbakanım, Ayasofya’yı aç, kutsi müjdeye mazhar ol!
Demokrat Parti iktidara geldiğinde Üstad Bediüzzaman Merhum Başbakan Menderes’ten üç istekte bulunmuştu.
“Ezanı aslına döndür, Risale-i Nurları Devlet eliyle neşret ve Ayasofya’yı ibadete aç”.
Merhum Başbakan ezanı aslına döndürdü. Ancak devrin İslam karşıtı güçlerinin şerrinden çekinerek Risale-i Nurları neşredemedi ve Ayasofya’yı da ibadete açamadı.
Talebeleri Üstad’ın bu isteğini, o günden beri değişik mahfil ve zamanlarda dile getirdiler. Başta Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri olmak üzere başka âlimler de Ayasofya’nın ibadete açılması için talepte bulundular.
Merhum Erbakan, Özal ve diğer bazı siyasetçiler de Ayasofya konusuna zaman zaman değindiler.
Ancak sonuç değişmedi.
Ayasofya bugüne kadar ibadete açılamadı.
Memnuniyetle görüyoruz ki, Sayın Başbakanımızın bilgisi dâhilinde Diyanet İşleri Başkanlığımız Risale-i Nurları neşretmeye başlamış.
Bu durumda Bediüzzaman’nın yerine getirilecek tek isteği kalıyor: Ayasofya’nın ibadete açılması.
Bilindiği gibi Ayasofya İstanbul’un simgesidir. Dost düşman, müslim gayrimüslim herkes onu tanıyor.
1453 yılında Cennet Mekân Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethederek Hz. Peygamber (sav)’in müjdesine nail olmuştu.
Ancak, İstanbul’un simgesi olan Ayasofya 20. Asrın başlarında (1934) ibadete kapatılmakla, sanki “mukaddes fetih” bir yönü ile eksik bırakılmış oldu.
İşte Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması, bu açıdan değerlendirildiğinde, Hadis-i Şerifin müjdesine mazhar olacak diye de anlaşılabilir.
Bu da kim için olursa olsun, dünya nimetleri ile kıyaslanamayacak kadar büyük bir şereftir.
En geç, haziran ayının ortalarına kadar Ak Parti’nin Cumhurbaşkanı adayının açıklanacağını ifade eden Sayın Başbakan’dan, o kararı açıklamadan önce bir kutsal adım atmasını ve Ayasofya’yı ibadete açarak, muhtemeldir ki hadisin müjdesine mazhar olmasını diliyorum.
Fethin 562. yıldönümü olan 29 Mayıs Perşembe günü “açılma müjdesi” verildiği takdirde, 30 Mayıs Cuma günü de Ayasofya’da 81 yıl aradan sonra (müze olduktan sonra) ilk Cuma Namazının kılınması millet olarak en büyük arzularımızdandır.
Bu müjde, Soma faciası ve Balkanlar’daki sel felaketi ile bozulan moralimizi bir nebze de olsa düzeltecektir.
Ayrıca Ayasofya artık bir milli davadır. Er geç ibadete açılacaktır. Burada önemli olan, bu şerefin kime nasip olacağıdır.
Çünkü;
İstanbul, Ayasofya’nın gözü yaşlı geçirdiği her günün hesabını bizden soracaktır.
Ayasofya, minaresinden okunmayan her “ezan” için, bizi kınamaktadır.
Ayasofya’da kılınmayan her “namaz”, yevm-i mahşerde bizden davacı olacaktır.
Vakfiyesini harap ettiğimiz için Cennet Mekân Fatih Sultan Han’ın, eli yakamızda olacaktır.
Sultanı Enbiya (sav)’nın ev sahibi Ebu Eyyub El-Ensari (ra) “Ben bunun için mi buralara kadar geldim, canımı verdim” diye manevi olarak bizi ikaz ederek serzenişte bulunmaktadır.
Allah Resulü’nün (sav), ”Kostantiniye (İstanbul), bir gün feth olunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır” şeklindeki ulvi taltifine belki de istemeden lakayt kalmış olma ihtimali vardır.
Yine, Allahû Teâlâ Hazretleri’nin, “Allah’ın mescidlerinde, Allah’ın isminin anılmasını engelleyen ve onların harap olmasına çalışan kimselerden daha zalim kim olabilir? Bunların oralara korka korka girmekten başka çareleri yoktur. Bunlara dünyada zillet, Ahrette de büyük bir azap vardır” (Bakara 114) diye açıkça vurguladığı hiddet ve gazabına uğrayacakların –Allah korusun- bilmeden destekçisi olma durumu söz konusudur.
Sözün özü, Sayın Başbakanım;
Milletimize ve Âlem-i İslam’a hizmetleriniz inkâr edilemez.
İstanbul sevdanız sorgulanamaz.
Ancak size yakışan, Ayasofya’yı da ibadete açarak, “İstanbul’un İkinci Fatihi” olmaktır.
Umudumuz, bugün her zamankinden daha büyüktür.
Vira Bismillah, haydi rastgele Karadenizli Başbakanım!
Hayırlısı ile bir müjde de mahzun Ayasofya için bekliyoruz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.