Etnik hamakat durdurulabilir mi?
İslâm boşuna ırkçılığı reddetmedi. Irk, kavim tamam; bunlar gerçek. Neden gerçek olduğu da sarih olarak açıklanıyor: “Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, birbirinizle tanışmanız için kavimlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerliniz ondan en fazla sakınanınızdır.” (Hucurat 13)
Ya ırkçılık? Ya kavmiyetçilik?
Bunlar da açıkça reddediliyor.
Etnikçilik aklı iptal eden, çok kullanışlı bir temizleyici. Her türlü pisliği anında temizleyen bir deterjan. Cinayeti, uyuşturucu ticaretini, beyaz kadın ticaretini… aklınıza ne tür pislik gelirse onu anında tertemiz yapıyor.
Bitmez tükenmez örnekler günlük hayatta önümüze çıkıyor.
Etnikçilik, ırkçılık, halkın reşit olmamış çocuklarına el koyup dağa çıkarmayı meşru, doğru ve haklı görüyor. “Çocuklar kendi istekleriyle dağa çıktılar” iddiasının ciddiye alınması elbette mümkün değil. Peki ne oluyor? İlk defa anneler çocuklarını, korku duvarını aşarak istiyor. Sonuç? Malûm Parti’den darp edilerek kovuluyorlar, partili belediyenin önünden sürülüyorlar. Dün de etnik hamakatçıların en önde gidenlerinden biri çocukları için eylem yapan ennelerin istihbarattan para aldıklarını yumurtlamış. Hiç şaşırtıcı değil, kendi sistemleri öyle işliyor çünkü. ABD ve İsrail başta olmak üzere nereden para gelirse o tarafa döndükleri bilinmez bir şey değil.
Bu gerçeği ortadan kaldırır mı?
Gerçek gerçekliğini eninde sonunda kabul ettirir! Kürtçülük hamasetinin toslayacağı duvar insanlıktır!
“Benim ırkımdan olanların hepsi kötülükten beridir, en yücedir! Ne yaparlarsa doğru yaparlar. Onlar bebekleri öldürürken de haklıdır, çocukları kaçırırken de!”
Etnik hamakatın birinci yüzü budur.
İkincisi nedir peki? “Benim ırkımdan olmayanlar kötüdür, her türlü kötülük onlardan sadır olur, hatta bunların katli vaciptir!” Türkiye’de farklı etnik kökenlerden gelen millet hiçbir zaman böyle bir tavır içinde olmadı, bundan sonra da olmaları beklenmez elbette. Fakat etnikçilik hamakatına saplananlar bu mantığı yaygınlaştırmaya çalışıyorlar.
Ağrı’da seçimler yenilendi ve DTP adayı kazandı... Kazanan kişi “Barış kazandı” açıklaması yaptı. Gayet güzel. Bunun karşıtını düşünelim: Kaybetseydi ne diyecekti?
“Savaş kazandı, binaenaleyh kazananlarla savaşacağız!”
Neyse bu geride kalan ihtimal!
Kazanan ne yapar? Barış dilini hâkim kılar, kardeşlik hukukunu öne geçirir. Kendisine rey veren veya vermeyen bütün halka hizmeti esas alır. Etniklik vurgusunu bir kenara bırakır, bütünlüğün uyumuna yönelir.
Ağrı vilayet adı olarak 1938’den sonra var. 1927’de vilayet merkezi Karaköse olarak adlandırılıyordu. Daha önce de vilayet merkezi Bayazıt’tı. Bizans’tan bölgeyi alarak müslümanlaştıranlar Selçuklular. Tuğrul Bey ve Çağrı beyin oğlu Yakuti Bey buraları zaptediyor. Malazgirt zaferinden on sene kadar önce.
Bölge 19. Yüzyılda zaman zaman Rus işgaline uğruyor. 1. Dünya Harbi sırasındaki işgal, Bolşevik ihtilalinin ardından Rus birliklerinin çekilmesiyle sona eriyor. Fakat bu sefer de Ermeniler bölgeyi ele geçirmeye çalışıyorlar. Burada Ermeni çetecilere “dur” diyen Kâzım Karabekir Paşa’dır. Eğer Kâzım Paşa olmasa idi, şimdiki belediye başkanı, Ermenistan sınırları içindeki bir coğrafyada neyin seçimini kazanacaktı?
Etnik hamakat, kendisinden olmayanın hakkını teslim etmez. Yeni seçilen başkan hemen işin başında bunu göstermiş. Kâzım Karabekir’in ismini şehirden silecekmiş.
Bu gafletten öte bir tavırdır.
Tuğrul Beye, Yakuti Beye, Sultan Alparslan’a riayet etmeyen, değerini kavrayamayan, Kâzım Karabekir Paşa’yı hedef alan bir tutum düpedüz hamakattır. Belediye başkanlığına seçilen biri, yıkacaklarından değil yapacaklarından bahsedecek kapasitede olmalıdır.
Bu etnik hamakatın varabileceği son noktadır!
Allah böylelerine hidayet nasibetsin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.