Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Peygamber metodu üzerine hareket

Peygamber metodu üzerine hareket

‘Geç tanıdım, erken kaybettim’ diye bir söz var. Bu söz, benimle Münir Gadban münasebeti konusunda fazlasıyla geçerli. İkimizin münasebetine intibak etmektedir. Suriye meselesi tanışmamıza ve kaynaşmamıza vesile oldu. Nebevi Hareket Metodu kitabıyla ve benzerleriyle birlikte Türkiye’de de tanınmıştır. Esasında ilimlerde öncü isimlerden birisiydi. ‘Siyer fıkhı’ çığırını açan bilebildiğim kadarıyla Mustafa Sıbai olmuştur. O ise zirveye taşımıştır. Hacimde küçük anlamında büyük olan ‘Hz. Muhammed (sav)’in Hayatı, Dersler, İbretler’ kitabı Mustafa Sıbai’nin çığır açan kitabıdır. Sonradan gelenler bu yolu genişlettiler. Bilahare ‘siyer fıkhı’ bir çığır olmuştur ve merhum Muhammed Said Ramazan el Buti, Muhammed Gazali ve Said Havva bu konuda derslerle örülü yeni tarz siyer kitapları kaleme aldılar. Bu siyer fıkhını zirveye taşıyan ise Münir Gadban olmuştur. Siyer kaynaklı hareket metodunu yazmıştır. Dolayısıyla bu yöntemle birlikte İslami hareketleri bid’i metotlardan arındırarak Sünni metoda (sünnet eksenli) yöneltmiş, taşımış ve hareketi hakiki istikametine ve çığırına sokmuştur. Yoksa İslami hareketler kendilerine oradan buradan veya kapitalist veya sosyalist modellerden beslenmekte ve örnekler devşirmekte idiler. Bu anlamda aslında Münir Gadban’ın yaptığı bir ‘ta’sil’ yani asla irca etme çalışmasıdır. Mustafa Sıbai ile başlayan bu çığır Münir Gadban ile birlikte çiçek açmış ve meyvesini vermiştir. Münir Gadban’ın Müslüman Kardeşlere girmesinde kaderin payı zımninde Mustafa Sıbai’nin de payı vardır. Hasan el Benna gibi Sıbai ülkeyi karış karış dolaşmakta ve davasını anlatmaktadır. Bu gezilerinde küçük büyük ayırmadan herkese davalarını anlatır. Münir Gadban’ın Şam’ın Tell şehrinde dünyaya gelmiştir. İlkokulda okurken 10 yaşlarında köylerine veya kasabalarına Mustafa Sıbai uğrar.

 Mustafa Sıbai’yi karşılayanlar arasında arkadaşlarıyla birlikte küçük Münir de( Gadban) vardır. Münir Gadban’a ismini sorar. Tanıştıklarında ona ‘artık sen İhvan’dansın’ diye takılır ve onurlandırır. Bu artık Gadban için hayatında dönüm noktasıdır. Sıbai’nin sıcaklığı adeta Malcolm X’in sıcaklığı gibidir. Kayaları eritir ve gönülleri çeler. Bu karşılaşmadan sonra Müslüman Kardeşlere ve İslam davasına gönül vermiştir. Münir Gadban alim olmasına rağmen sarık giymemiş bilakis takke ile dolaşmıştır. Bu onun ‘emir eri’ olduğunu göstermektedir. Baş olma sevdasında değil, emre amadedir. Birisi ileri itmeden asla ileriye geçmez. Kimse itmeden ileriye geçmemiş, daima arka safları gözlemiştir. Züheyr Salim’in dediği gibi, Ömeri bir haslete sahiptir. Hayırlara anahtar ve şerlere kilittir. Her iyiliğe anahtar her kötülüğe kilittir. 1982 Hama olaylarından sonra Müslüman Kardeşler asabi günler geçirmekte ve çalkantılı dönemler yaşamaktadır. Hareket neredeyse üçe ayrılmıştır. Halep ve Şam kanatlarının yanında bir de Adnan Ukle’nin başı çektiği Et Talietü’l Mukatile (Savaşçı Akıncı/Öncü Savaşçı) kanat vardır. Bunlar arasında bir uzlaşma zemini bulması istenir. İktidar tutkusu, piri hırsi olarak anılır. Bütün hırslar geçer ama pir-i hırsı bakidir. Allah vergisi olarak Münir Gadban bu duygulardan müberra ve paktır. Bu nedenle de kanatlar arasında kilitlenmiş Suriye Müslüman Kardeşler hareketi içindeki bu buzlanmayı ve kilitlenmeyi çözecek isim olarak Münir Gadban ismi öne çıkar. Müslüman Kardeşler Uluslararası Teşkilatı bu iç ihtilafları çözmek için doğrudan doğruya atama ile Münir Gadban’ı bölge başkanlığına yani murakıplığa seçer. Lakin onun buradaki tarzı görev adamı olmaktır ve işlevsel bir durumdur.

 Muzaffer Kutz’un Mısır’a yaklaşan Moğol çerileri karşısında bir yıllığına şartlı olarak Memlüklü komutasını devralması gibi Münir Gadban da bu görevi şartlı ve muvakkat kabul eder. Lakin misyonunda başarılı olamaz bir yıl veya altı ay içinde görevinden çekilir. İzzet ile çekilir bab-ı ikbalden. Suriye Müslüman Kardeşleri arasındaki dağınıklık 1993 yılına kadar sürer. 1993 yılında bu dağınıklık aşılır. Kendisi makam mevkii zahidi idi ve sarık sarmadığı gibi aynı zamanda etrafında halka ve pervane olan talebeleri de yoktur. Kendisiyle, Suriye halkının mübarek devrimi vesilesiyle birkaç defa bir araya gelmek nasip oldu. Orada 1982 Hama olaylarıyla ilgili düşüncesini sordum. Müslüman Kardeşler bu facia ile alakalı bir muhasebe yapmışlar mıydı? İstemeden bir hataları olmuş mudur? Müslüman Kardeşler olarak Hama olaylarıyla alakalı muhasebe yaptıklarını ve huruç noktasında kendilerinde bir kusur görmediklerini aktarmıştır. Belki zamanlama konusu ayrı olarak ele alınabilir. Bununla birlikte huruç konusunda bir hata veya kusurlarının olmadığını ifade etmiştir. Netice itibarıyla, baba Esat da Hama’da şehit düşenlerle yüzleşmek ve hesaplaşmak üzere ahreti boylamıştır. Takdim tehir olsa da sonuç değişmez. Herkes yaptıklarının hesabını verecektir. Hafız’dan sonra oğlu şık katil Beşşar da bütün dünyanın muvazaasıyla vakit kazansa da akıbet değişmeyecektir. Bu hem inancı hem de teslimiyeti idi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi