Faruk Köse

Faruk Köse

Çözüm sürecinde ikinci aşama “çözülme” mi?-1

Çözüm sürecinde ikinci aşama “çözülme” mi?-1

Bir şeyde yeni bir aşamaya gelindiği söyleniyorsa, bunun müsbet anlamı “eskisinden daha iyi bir nokta”ya gelinmiş olmasıdır; menfi anlamı ise tam aksine, “eskisinden daha beter bir hal”e düşüldüğünü gösterir.

PKK ve yandaşlarının “çözüm süreci”nde artık “ikinci aşama”ya gelindiğini açıkladığı malûmunuz. “Üç aşamalı” sürecin birinci aşaması tamamlanmış, ikinci aşamaya geçilmiş. Şimdi bu yeni aşamanın niteliğine bir bakalım, diyorum. Bunun için ilk aşamada neler olduğu büyük önem taşıyor.

PKK yandaşları, ilk aşamasında müzakere sürecinin, “toplumla devlet arasındaki hukuku yeniden inşa etme” anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Bu kapsamda sürecin, “bir bütün olarak Türkiye’nin yeniden yapılanmasının motor gücü” olunduğu vurgulanıyor. Böylece anlıyoruz ki, “çözüm süreci”nin ilk aşamasında “iki hukuklu bir model”in hayata geçirilmesi için kanaatler hazırlanmış ve gereklilikler üretilmiş.

Peki, “ikinci aşamada, Kürtler için veya Güneydoğu için ayrı bir hukuk modeli” mi uygulanacak? Nitekim, “bir eylemin Güneydoğu’da yapıldığında seyredildiği, başka bir yerde yapıldığında ise şiddetle cezalandırıldığı” şeklinde bir algı yayılmaya başladı...

Bu, “Ayrılıkçı Kürt Hareketi” için “pozitif ayrımcılık” üzerine kurgulanmış “yeni bir hukuk modeli”nin habercisi mi?

Gerçi ikinci aşamanın ne olduğuna dair taraflarca net bir açıklama yapılmış değil, ancak karinelere bakarak bu sonuçlara ulaşıyoruz. Artık süreç “yasal zemin”e oturtulacak ve “çözüm” adı altında “çözülme”yi getiren faaliyetler “hukuk güvencesi” altına alınacak gibi görünüyor.

“Paralel Devlet Yapılanması KCK”nın başı kim: Cemil Bayık. 

“KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı” Cemil Bayık, “ayrılıkçı terör eylemleri”ne hız kesmeden devam edeceklerini açıklamadı mı? “Gelinen aşamada Kürt Özgürlük Hareketi’nin ve halkın mücadele dışında yapacağı bir şey kalmamıştır.” demedi mi?

Yani; “teröre devam...” demiş olmadı mı?

Nitekim dediklerini yapıyorlar da... 

Her ne kadar Bakan Atalay, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi toprakları içerisinde hiçbir yerde güvenlikle, asayişle ilgili olumsuzluklara.... İstanbul’da nasıl müdahale ediyorsa, orada da müdahale eder” diyorsa da, fiili durum öyle değil.  

Teröristler Güneydoğu’da devasa çukurlar kazarak ya da kocaman taşlar yığarak “yollar”ı kapatıyor, “ulaşım”ı kesiyor. Yolun ortasına “PKK çadırı” kurup teröristbaşının posterlerini asıyorlar. Polise, askere “kurşun sıkıp” çatışıyor, “bomba atıp” saldırıyor. Güvenlik güçleri yaralanıyor. PKK “sıcak savaş”ı sürekli gündemde tutuyor.

Peki, polis ve asker ne yapıyor? Hiçbir şey...

Sadece su sıkıyor, biber gazı atıyor; sonra da zırhlı araçların içine çekilip, bir umut teröristlerin eylemi sonlandırmasını bekliyor. 

Eylem bitiyor mu? Hayır! 

Yollar açıldı mı? Hayır!

Sona eren bir “terörist bir eylem” yok. Bilakis, “kazanılan bir mevzi” var.

Kimse bu olanlara bir şey niye demiyor? 

Çözüm süreci zarar görmesin diye...

PKK, İstanbul’un ortasında belediye otobüsünü yakıyor. İtfaiye söndürmeye geliyor, vatandaşlar yardım ediyor, ama ortada polis yok! İtfaiye aracı işini bitirip üssüne dönerken, aynı şahıslar, bu sefer itfaiye aracını yakıyorlar. Başka itfaiye araçları o aracı söndürmeye çalışıyor. Her şey sona erip araçlar küle dönünce, polis o zaman geliyor; sadece yanmış araçları inceliyor, o kadar. Bölgeyi abluka altına almak yok. Eylem bölgelerini kuşatıp failleri bulmak için seferberlik yok. Yakalama yok. Tepeleme yok. Sadece seyrediyor. Sebep? Çözüm sürece zarar görmesin diye...

Bu durumda insanın aklına düşüyor: “Bu bir çözüm süreci mi, çözülme süreci mi?”

Konuya yarın devam edeceğim inşaallah!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi