“Hak Yol İslam Yazacağız” Diyen Adam
Söze, Abdurrahim Karakoç ağabeye “Fatiha” okuyarak başlamalı. Yani isteyenler okumalı. İmanının gereği, Fatiha’ya inananlar okumalı.
Çünkü Abdurrahim Karakoç; göstermelik Müslümanlıktan ve Müslümanlardan hiç hoşlanmazdı.
Hele hele ikiyüzlü, riyakâr, sahte iltifatlar, abartılı hal ve hareketler, mış ve miş gibi yaparak, karşısındakini anlamaz, bilmez yerine koyup aldatan, aldattığını da hizmet için yaptığına inanan tipolojilerden asla haz etmezdi.
Abdurrahim ağabeye Fatiha okuyacak Müslümanların; İslam edeb ve adabıyla donanmış, Amentüsü sağlam Müslümanlar olması gerekir.
Münafıklarla ve kâfirlerle kol kola girip, sırf kendi menfaatleri için İslam dünyasına ve Müslümanlara sırtlarını, rahatlıkla dönenlerin okumasını istemezdi.
Ahiretinin, “kullar tarafından kurtulduğuna inandırılmış” tipler başta olmak üzere, menfaati neredeyse oraya konan, dini ve milli değer yargılarını, Allah’a göre değil, kendisine sunulan “emeksiz kazançlara” göre ayar yapanların okumasını da istemezdi.
Çünkü Abdurrahim Karakoç, hayatı boyunca böyle kişilerden hep uzak yaşadı ve onlarla bir araya asla gelmedi.
Yazılarıyla, şiirleriyle, konuşmalarıyla, günlük hayatıyla, her zaman her yerde, hiç değişmeden, rol yapmadan yaşadı.
Alnını secdeye götürdüğünde hesap gününe nasıl bir yüzle çıkacağını düşünenlerin, rükua eğildiğinde, Allah’tan başkası önünde eğilmeyenlerin, kıyama durduğunda, sadece Allah’a teslim olabileceklerin Fatiha okumasını isterdi.
Söz, Abdurrahim ağabey gibi “iman abidesine” gelince işte böyle uzayıp gidiyor. En iyisi meramımı, kendisine ait şu dörtlüğüyle anlatayım.
¥
Mazlumlar hakkını almayıp ele
Günü gün edersem zalimler ile
Evdeşim, öz kızım, öz oğlum bile
Susarsam hakkını helal etmesin.
¥
Böyle bir vasiyeti kim yapabilir?
Elbet Abdurrahim ağabey gibi amentüsü sağlam bir mümin yapabilir. Dünyayı öteleyip, ahireti önceleyen ve mahşer gününe inanan bir mümin yapabilir.
Rabbim rahmet eylesin. Ankara sokaklarında “Hak yol İslam Yazacağız” marşıyla çok yürüdük. Sadece Ankara değil, Türkiye’nin her şehrinde okuyarak yürüdük.
“Hak Yol İslam’ı” yazdığında, ülkemiz çok karanlık günler geçiriyordu. Gözünü kırpmadan Hakkı haykıran birisiydi.
Yıllar sonra tanıştığımızda “Hak Yol İslam” diyen adamın fiziki varlığının bir avuç olduğunu ama yüreğinin gökyüzü kadar geniş ve cesur olduğunu görmüştüm.
“Demek ki iman etmiş Müslüman böyle oluyormuş” dedim.
Nasıl bir imandı hâlâ çözmüş değilim. Abdurrahim ağabeyle dost ve arkadaş olmak, akrepli tarlada yürümek gibiydi.
“Helal yemek için helal kazanmak lazım” derdi. “Ben harama bulaşsaydım, şimdi böyle rahat konuşamaz ve yazamazdım, benim yanımda yöremde olanlar da öyle olmalı” der, dostluk çerçevesini çizerdi.
Hakk’ın huzuruna “Hak Yol İslam” yazarak gitti. Ankara’nın Bağlum kasabasında, Abdülhakim Arvasi Hz.’leriyle komşu. Her ikisinin de ruhu için El Fatiha.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.