Yeni bir dünya düzeni
Geçmişin dünyası bi-polar yani iki kutuplu bir dünyaydı ve Amerika ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin oluşturduğu iki kamptan ibaret kabul edilirdi. Bir çok vesile ile ifade ettiğimiz üzere bu iki ulus-devlet kendi dünya görüşüne yakın ülkeleri etrafına toplar, bir nev’i uydular oluştururdu. Serbest piyasa ekonomisinin demokratik yönetim şekliyle bütünleşmesinden tezahür eden demokratik rejimler Amerika ve çevresindekilerle temsil edilir, popülist ve devletçi ekonomik düzen ile oluşturulan kamp da Sovyetlere ve müttefiklerine aitti. Ulus-devletler bu tarih içinde en önemli ve en kuvvetli uluslararası aktör olarak görülürdü.
Bugün gelinen noktada ise çok farklı bir tablo ile karşı karşıyayız. Ulus-devletler değil güçlerini muhafaza etme güçlüğü çekmek bir taraftan da meydana çıkan yeni aktörlerle yeni uluslararası alanı dizayn etmeye mecbur bırakılıyorlar. Uluslararası boşluğun bugün için en önemli aktörleri “non-state” dediğimiz yani ülke olmayan aktörlerdir. Bunların en başında da milliyetçilik kavramının bir araya toparladığı insan güruhları olmaktansa muhtevasında, İbn-i Haldun’un ifadesini kullanacak olursak farklı “asabiyye”ler bulunan ufak gruplaşmalar geliyor. Bunlar genelde sub-nasyonel yani milli, ulusal kimliğin dışında veya altında ve fakat ondan çok daha kuvvetli bir beraberliğin oluşması anlamına geliyor.
El-Kaide böyle bir oluşumdu. Başını Amerika’nın çektiği küresel güç odakları bu yapılanma ile herhangi bir düşman ulus-devlet ile yaptıkları mücadele gibi bir savaşla mücadele edilemeyeceğini kısa zamanda anladı. Zira El-Kaide herhangi bir ulus, millet, devlet, kültür ile sınırlanabilecek, tasvir edilebilecek, zaptedilebilecek bir yapı değildi.
Şimdi Işid de biraz öyle gibi. Dikkatli bir dil kullanıyorum zira daha henüz bilmediğimiz, gizlileri daha çok olan bir yapı bu. Her ne kadar Irak ulus-devletinin çizdiği haritaya işaret ediyor olsa da El Kaide gibi multi-nasyonel yani çok-milli (çok uluslu) bir yapı mı zaman içinde daha da anlaşılır olacak.
Yalnız bildiğimiz şu var: İslam milletlerine zulmü gün be gün reva görenler, onların enerji kaynaklarına göz koyanlar, hoyratça işgal edip, yakıp yıkıp sonra yeniden yapılandıranlar karşılarına dikilen itirazcılar, işkence görmüşler, zulmedilmişler, evlerinden barklarından çıkartılıp sürülmüşleri buluyorlar. Oluşan en ufak vakum yani boşluk da bir şekilde silahlı gruplarla dolduruluyor.
Bugün Işid de nereden çıktı diye homurdananlar cevabı dünde ve kendilerinde aramalı.
Not: Profesör Dr. Mervat Hatem Ortadoğu siyaseti, Doğu-Batı ilişkileri konusunda önemli bir isim. Benim ve kardeşim Ravza’nın da doktoralarımız sırasında danışmanımız oldu. Çok şey öğrendik ondan. İnşaallah yarın KADEM’in organizasyonu ile bir söyleşi gerçekleştireceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.