Yeni Safevilerin çöküşü
Allah’ın işine bakın! Ali Hameney ‘Ortadoğu bizden sorulur’ ve eski komutanlarından birisi ve Hamaney’in Askeri Danışmanı Yahya Rahim Safevi de ‘İran’ın sınırları Lübnan kıyılarında biter’ ve Kuveyt Emiri Şeyh Cabir de Tahran ziyareti sırasında veya öncesinde ‘Hamaney hepimizin rehberidir’ dediği günlerde, bölgedeki bütün dengeleri altüst eden bir toz bulutu koptu. Güç oyunu bozuyor. İran bütün cephelerde ve kanatlarda inişe ve çöküşe geçti. Yahya Rahim Safevi gibiler Ürdün Kralı II Abdullah Şii Hilalinden bahsettiği günlerde bu nitelemeyi kışkırtma olarak değerlendirmiş olabilir. Nitekim, başkası derse kışkırtma olur kendileri derse övünme babına girer. Safevilerin yeni sözcüsü Yahya Rahim Safevi, İran’ın tarihte üçüncü defadır sınırlarını Akdeniz kıyılarına kadar uzattığını söylemiştir. Acem mübalağası ve palavrası ile yarın Akdeniz’i İran gölü ilan ederek karşımıza çıkarlarsa, şaşırmayın! Nitekim, Hazar’a Kazvin veya Basra Körfezine Pers Körfezi dedikleri gibi. Humeyni’nin ölümünün 25’inci yıldönümünde kabri başında yaptığı konuşmada Hamaney, Ortadoğu’da ve bölgede son sözü kendilerinin söylediğini ve düşmanlarının da Vehhabi ve Selefileri destekleyenler olduğunu ifade etmiştir. Geçmişte Nasibi dediklerine şimdi Vehhabi, tekfirci kulpu takıyorlar. Heyula gibiler. Kendilerini meşrulaştırıcı çok kalıba sahipler. 11 Eylül rejimiyle birlikte terörle mücadele kapsamında ABD’nin gizli ortağı olan Şii İran rejimi bölgeyi ‘Şii Ortadoğu Projesi’ çerçevesinde şekillendirmeye çalışıyor. Burada ağızlarındaki baklayı çıkartıyorlar. Demek ki ABD ve diğer emperyalist güçlerden izinden giderek; onların açık ve gizli destekleriyle Ortadoğu’yu kendilerine benzetmek istiyorlar. Fiilen de bugün Esat ve Maliki’yi İran ve Kasım Süleymani yönetiyor. Lübnan’da son söz yine onların.
¥
Vehhabileri destekleyenlerin düşmanları olduğu meselesine gelince. Buradan kendilerinden olmayan herkesi kastettikleri açık. Başta Suudi Arabistan ve Türkiye. Onlare göre, herkes kara kendileri ak pak! Türkiye başta Nasibilik olmak üzere bütün mahzurlu karelere veya kavramlar içine girer. Lakin diğer taraftan Hasan Ruhani’nin Türkiye ziyareti sırasında olduğu gibi, Türkiye’yi de terör tanımlarına ve bu tanım karşısındaki mücadelelerine ortak etme ve katma derdindeler. Bölgede yayılabilmek için en azından Türkiye’de nötr hale getirmek istiyorlar. Bundan dolayı ticaret üzerinden yemleme metodunu kullanıyorlar. Ruhani ziyareti sırasında Abdullah Gül’ün açıklamaları sanki Türkiye’nin de İran zaviyesine veya bakış açısına kilitlendiğini veya hapsolur gibi bir daralmaya girdiği görülüyor. Doğruysa, yazık olur. Maalesef Irak ve Suriye’de sürecin bu kadar kilitlenmesinin nedenlerinden birisi de Türkiye’nin pasif politikaları, onun ötesinde özellikle Irak’ta Sünnileri siyasi sürece katılmaya teşvik etmesidir. Bu politika yanlıştı ve geri tepmiş ve patlamıştır. Ben önceden uyarmış olayım. IŞİD’i bahane ederek; İran Irak’a dalacak olursa; (buna düşünmesine bile izin verilmemeli) Türkiye de misilleme olarak derhal Suriye’ye girmelidir. İslam düşmanı şımarıkları, dizginlemek lazım. İran balonunu patlatmanın vakti çoktan geldi. İran tek bir şeyden anlar o da güçtür. Anlasaydı Irak’ta İran ve ortakları Maliki, Sünnilerin siyasi sürece katılmalarını değerlendirebilirlerdi. Tersini yaparak Sünni devrimini tetiklediler. Sünni devrimi ye’s ve öfkenin eseridir. Ruhani ve genel olarak İranlılar, 11 Eylül ağzıyla konuşarak Sünnileri terörle damgalamaya çalışıyorlar. Sünnilerin siyasi sürece katılmalarına rağmen Tarık Haşimi gibi liderlerini terör suçlamasıyla dışladılar. Amaçları Sünnileri parya haline getirmekti. Halbuki, Sünniler İslam dünyasının ve Irak’ın vazgeçilmez ve temel taşıdır. Dağdan geldiler bağdakini kovuyorlar. Şiilerin Sünnileri yönetme ehliyeti yoktur. İsrail gibi travmatik bir yapıları var. Modern Safeviler mezhepten ziyade hareket, asabiyet ve psikolojiyi temsil ediyor. Gittikleri yerde tezat üretirler ve yönettikleri yerde Sünnilere parya muamelesi yaparlar. Maliki’nin tek bir olumlu vasfından söz etmek mümkün müdür? Adamı yönlendiren yolsuzluk tutkusu ve Sünni fobisiydi. Ama onunki nefret doğuran nefret olmuştur.
¥
İsrail baş teröristtir. İran ise terör hamisi bir rejimdir. Bedir Tugayları, Kasım Süleymani, Hizbullah, Ebu’l Fadl Abbas ve Husiler birer terörist organizasyondur. İran da bunların hamisidir. Türkiye terör listesini açıklarken bunları da ihmal etmemelidir. Yoksa dış politikayı Haydar Baş’a teslim etsinler! Kendi ifadesiyle Akdeniz kıyılarına inmişse bu terör araçlarını kullanarak inmiştir. IŞİD terörist ve bizim diplomatlarımızı kaçırıyorsa İran ve Hizbullah Lübnan’da daha kaypak olanını yapmadı mı? Türkiye’nin dış politikasını THY pilotlarının üzerinden rehin almak istemişlerdir. İran ve Maliki gibi ortakları, Şiilerin zulmüyle baş etmeye çalışan kitleleri terör yaftasıyla karalamak ve sindirmek istiyorlar. Irak’a şaşı bakmamızı istiyorlar. Irak’ta yaşanan Sünni intifada ve devrimidir. IŞİD bu yapının sadece parçalarından birisi olabilir. Irak’ta olan biteni IŞİD’e mal etmek, Bush’un Irak’ı işgal etmek için Kaide’ye sarılmasına benzer. İran ana Kaide üssüdür. Kaide yokken Irak’a Kaide’yi getiren Bush’un kendisi olmuştur. Şiilik bir inanç meselesi olmaktan ziyade bir psikolojik durum ve konumdur. Bu karakterin haddi vasatı yoktur. Ya yenilirler ve sinerler, silikleşirler, kaypaklaşırlar ya da ceberut kesilirler. Bunun göstergelerinden birisi takiyyedir. Güç kazandıklarında başkalarına hayat hakkı tanımazlar. Irak’ta ve Suriye’de yaşandığı gibi. Ama Pers güneşi veya Humeyni imparatorluğu doğmadan ebediyen batıyor. El Cezire’de Faysal Kasım İran’ın Ortadoğu hayalini efsane olarak nitelendiriyor. Onu şişiren bizim iyi niyet ve iç genişliğimiz oldu. Onlar buna kimlik katliamlarıyla karşılık verdiler. Kasım, İran’ın Suriye cephesinde çöküşe geçtiğine dair bir analiz kaleme almış ve analizini büyük çapta Kuveytli İran uzmanı Abdullah Fehd Nefisi’ye dayandırmıştır (http://www.al-sharq.com/news/details/238682#.U5wZ4qtrPDc)
2006’da Sünni dünyanın kahramanı olan Nasrullah şimdi Brütüs olmuştur. Maskeler inmiştir. Taha Düleymi de Nefisi’den sonra İran ekseninin Irak’ta da hızlı bir inişe geçtiğini analiz ediyor. Akıl için yol bir. Demek ki Şii Hilali veya dolunayı pörsümüştür. Bu Şii aşağılama ve horlamaya karşı Sünni silkelenme hareketidir. Kadisiye’nin yeniden dirilişidir. İslam dünyasında fikri ve dini rehberi Sünnilikte, siyasi rehberlik de Türklerdedir. Süheyl Zekkar’ın dediği gibi Türklerin eli değmeden Ortadoğu durulmayacaktır. Yanlış tarafta duranlar önce kazanır sonra kaybederler. Doğru tarafta duranlar ise önce kaybederler sonra kazanırlar. Ve’lakibetü lilmüttakin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.