Sosyal fobi tedavisinde EMDR ve bilişsel - davranışçı psikoterapi başarı
Değerli okuyucularım, Sosyal fobi toplumumuzda çok sık rastlanan bir rahatsızlıktır. Bir danışanım, yaşadığı sıkıntıyı şöyle anlatıyordu: “Kıvanç hanım, ben 32 yaşında yeni evli bir bayanım. Yeni insanlarla tanışmam gerektiğinde bunun sıkıntısını günlerce öncesinden çekmeye başlıyorum. ‘Acaba o kişi hakkımda ne düşünür, beni küçümser mi?’ gibi sorular aklımdan çıkmıyor. Daha onunla görüşmeye gitmeden heyecanlanmaya başlıyorum. Bir toplulukta herkesin bana baktığını düşünüyorum. Bundan aşırı derecede rahatsız oluyorum. Evde eşimle konuşurken zorlanmıyorum ama yeni tanıştığım insanlarla rahatça konuşamıyorum. Bu nedenle yeni gruplara giremiyorum.” Bir öğrenci danışanım da problemini şöyle dile getirmişti:
“Okulda yazılı sınavlarda başarılı olurken, sözlü yoklamalarda bildiğim soruya bile cevap veremiyorum. Öğretmen beni görüp de soru sormasın diye sıranın üstüne yumuluyorum. Bu yüzden hiç mutlu değilim. Kendime güvenim yok. Daha önce bununla ilgili ilaç kullandım ama bir faydasını göremedim.”
Çekingen kişiler toplum içinde otururken, konuşurken veya herhangi bir işi yaparken yüzde kızarma, ellerde titreme, kendini küçük düşürecek bir şey yapma korkusu veya mahcup olma endişesi ya da alay edileceği hissini taşırlar. Bu sebeple kişi, topluluk içine girmekten kaçınır, girmek zorunda kalırsa da bunalır. Sanki, kötü bir şey olacakmış gibi, içinde belirsiz bir sıkıntı, endişe duygusu ortaya çıkar. Bu, hafif tedirginlik ve gerginlik duygusundan, panik derecesine varan değişik yoğunlukta olabilir. Kişi, bu belirtilerin diğer kişiler tarafından fark edileceği korkusuyla topluluğa girmekten kaçınır. Her zaman girdiği ortamlara giremez. Yani tek tek cümlelerle özetlersek;
Tanımadığınız insanların yanında kendinizi kötü hissediyorsanız,
İnsanların yanında konuşmaktan çekiniyorsanız.. ve tüm bu sorunların içinden çıkamıyorsanız o zaman sizde muhtemelen sosyal fobi denilen rahatsızlık var demektir.
Saliha, 21 yaşında üniversite öğrencisi bir genç kız idi. Bana başvurma nedenlerini şöyle anlattı: “Kıvanç hanım, ben toplum içinde rahatlıkla konuşamıyorum, sınıfımdan bir erkeğe dersle ilgili bile olsa bir şey soramıyorum, okula giderken kalabalığa girmeyeyim diye 1 saat öncesinden gidiyorum. Okula gittiğimde sınıfta en arkalarda oturuyorum, hocalar bana bakmasınlar da beni kaldırmasınlar diye kafamı kaldırmıyorum. Annemde de depresyon rahatsızlığı var ve ilaç kullanıyor. Biz üç kardeşiz ve annem son kardeşimi iki yıl önce doğurdu. Annemin rahatsızlığından dolayı ve yorulmasın diye ben çoğu zaman kardeşime bakıyorum. Bu yüzden hiçbir sosyal hayatım yok. Bundan iki hafta önce geceleyin uyumadan önce panik hali ve delirme korkusu oldu, titreme, mide bulantısı ve çok aşırı bir sıkıntı, huzursuzluk oldu. Annemler beni acil servise götürdüler. bir sakinleştirici vurulup eve gönderdiler. Lütfen bana yardım edin, sizi gazeteden takip ediyorum ve size güveniyorum.”
Saliha’ya o seansta “Beck Depresyon Envanteri” ve “Liebowitz Sosyal Fobi Belirtileri Ölçeği “uygulandı. Saliha’nın orta düzeyde bir depresyonu vardı. Sosyal fobi ölçeğine göre; bir toplantıda konuşmaktan, kendinden daha yetkili biriyle konuşmaktan, çok iyi tanımadığı birine fikir ayrılığını belirtmekten, bir gruba sözlü bildiri sunmaktan şiddetli düzeyde kaygı duyuyordu.
Bir sonraki seansta travma geçmişi ile ilgili bilgiler elde ettim. Saliha üçüncü sınıftayken, çok sessiz kendi halinde bir öğrenciymiş. Bir gün türkçe dersinden öğretmen kendisine bir soru sormuş. Bilemediğinde öğretmeni geri zekalı mısın diyerek kafasına vurmuş. Bu travmatik anının şu andaki rahatsızlık seviyesi 0-10 arasında; 7 puan idi. Bazı zamanlar, sınıfta bir şey söyleyeceği zaman bu travmatik anının aklına geldiğini ve çok kaygılandığını, heyecanlandığını belirtti.
Saliha 10 seans sonrasında mutluluğunu benimle şöyle paylaştı; “Kıvanç hanım sanki bana yeni bir format atıldı. Keşke daha önceden psikoterapi desteği alsaymışım. Meğer hayatı kendime zindan ediyormuşum.”
Değerli okuyucularım, Çekingen kişiler çoğunlukla kendi değerlerini fark etmezler, aksine itici ve kişilik olarak yetersiz olduklarına inanırlar. Kendilerini istenmeyen kişiler olarak görürler, toplumdan soyutlanmış, yalnız ve mutsuzdurlar. Sevgi ve kabul görmek istedikleri için diğer insanlarla ideal bir ilişkileri olduğu düşlerini kurarlar. Az sayıda arkadaşları olduğu için onlara çok bağlanırlar.
Bu rahatsızlığa sahip kişilerin kendine güvenleri geçmişte yaşanan bazı olaylar olumsuz tecrübeler sonucunda azalmaya başlar. Böyle olumsuz yaşantılar, bazen üzeri kapatılarak bilinçaltına atılabilir. Bunlar kişiye ağır geldiği için bilinçaltına atılmıştır. Bu olumsuz tecrübeler, bir psikoterapist ile yapılan terapi seanslarında ortaya çıkar ve kendi yerini bulur.
Psikoterapilerde; kaygıyı tanıma, kaygıya karşı bedensel tepkileri tanıma, kaygı doğuran durumlardaki zihniyeti ortaya koyma, başa çıkma stratejileri geliştirme, kendi kendini eğitme ve gerçekçi beklentiler geliştirme gibi bilişsel teknikler ve model olma, üstüne gitme, rol oynama, gevşeme eğitimi pekiştirme gibi davranışçı teknikler uygulanır.
Terapi seanslarında kişiye, kullandığı savunma mekanizmalarını tanıtmak ve baş etme mekanizmasını harekete getirebilme bilinci kazandırmak hedeflenir. Terapide daha önceden yerleşmiş, şartlanmış olumsuz tepkiler, olumlu ve sağlıklı tepkilere dönüştürülerek kişinin gelişimine yardımcı olunur. Uygulanan psikoterapinin amacı; kişinin yaşam kalitesini en iyi konuma getirecek şartlara ayak uydurmasını sağlayacak saptamalarda bulunmak ve böylece bireyin kendini daha güçlü ve mutlu, güvenli hissetmesini sağlamaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.