Milliyetçilik savaşından din ve mezhep savaşına
28 Haziran, tarihin dönüm noktalarından birisidir. Gecikmeli Birinci Dünya Savaşı’nın miladı 28 Haziran 1914 tarihine tekabül etmektedir. Dün itibarıyla ya da 1 Ramazan 2014 itibarıyla Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yıldönümünü idrak ettik. Bana göre, Birini Dünya Savaşı’nın yüzüncü yıldönümünün Ramazan ayının birinci gününe denk gelmesi manidar. Kâinatta tesadüfe tesadüf edilemeyeceği gibi 2014 Ramazan ayının birinci gününün, Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yıldönümüne denk gelmesi fazlasıyla manidar. Ne söylemek istediğimizi tarihi eleyerek anlatalım. Öncelikli olarak, Birinci Dünya Savaşı’nın Ramazan ayının birinci gününe rastladığını NBC News’in bir haberi üzerinden öğrendim. Bosna Sırpları, Saraybosna tetikçisi Gavrilo Princip’in heykelini yapmışlar ve savaşın yıldönümünde de törenle dikmişler. Sırp tetikçi Gavrilo Princip bu eylemiyle birlikte Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Veliahtı Archduke Franz Ferdinand’ı öldürmüş ve akabinde galeyan halinde ve patlamaya hazır olan dünya patlamıştır. Bosna-Hersek ve civarında Osmanlıların yerini Avusturya-Macaristan İmparatorluğu almış lakin Sırplar bunu içlerine sindirememişlerdi. Fırsat kolluyorlardı. Bu suikast, hazımsızlığın bir sonucu idi. Suikast beklenen lakin geciken büyük savaşın tetiğini çekmişti. Bu savaşın ardından en az 10 milyon kişi ölmüş ve üç imparatorluk darmadağın olmuştu. Tarihe karışmıştı. Bunlardan ilki Osmanlı İmparatorluğu idi. İkincisi Habsburg Hanedanlığı, üçüncüsü de Çarlık Rusyası veya Romanovlar Sülalesi idi.
•
Birinci Dünya Savaşı öncü deprem olmuş ve imparatorlukları ziru zeber veya un ufak etmişti. İkinci Dünya Savaşı ise artçı bir depremdir ve İngiliz ve Fransız İmparatorluğu’nun sonu olmuştur. Osmanlılar, İngiliz darbesiyle saf dışı edilirken, İngilizler de Türklerden aldıkları darbeyle yaralanmışlar ve bu yaralardan kurtulamayarak İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Herkesin hemfikir olduğu bir nokta, Birinci Dünya Savaşı’nın milliyet eksenli bir savaş olmasıdır. Savaşın yakıtı milliyetçilik olmuştur. 19’uncu yüzyıl milliyetçilik asrıdır ve milliyetçilikler arasında çekişme ve ilaveten sömürgecilik ve paylaşım dürtüleri küresel çapta bir ateşe ve savaşa neden olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın tortuları İkinci Dünya Savaşı’nı tetiklemiştir. Bununla birlikte, İkinci Dünya Savaşı, milliyetçilikten de uzak olmayan ideolojik savaş harmanıdır. Bir yandan kapitalizm ile sosyalizm, diğer taraftan da nasyonal sosyalizm ile enternasyonalist ve maddeci sosyalizm arasında çekişmenin getirdiği çapraz bir savaştır.
•
Üçüncü Dünya Savaşı olacaksa bu din ve mezhep eksenli olacaktır. Sürekli olarak İsrail ve Arap ve Müslüman komşuları arasındaki sürtüşme er geç din temelli bir savaşın çıkmasını mukadder kılmaktadır. İran Devrimiyle birlikte yani 11/2/1979 tarihi itibarıyla mezhep fayı ve savaşı yeniden aktif hale gelmiş ve Amerikan işgalleri bunun şiddetini ve kesafetini artırmıştır. Bugün İslam alemi, Lübnan, Yemen, Suriye ve Irak’a kadar bunun ateşiyle kavrulmaktadır. İran meseleye tarihi bir fırsat olarak bakmaktadır. Obama için ise dünya yansa umurunda değildir. Birinci Dünya Savaşı’nın yüzyıl aralığında yeni bir dünya savaşı çıkacaksa bunun alanı Ortadoğu olacaktır. Bunun tohumları Birinci Dünya Savaşı ile atılmış ve İkinci Dünya Savaşı ile zemini sağlamlaştırılmıştır. İsrail iki dünya harbine bedel kurulmuştur. Herhalde bunların rövanşıyla birlikte de geldiği deliğe geri dönecektir. General Allenby 11 Aralık 1917 tarihinde Kudüs’e girmesiyle birlikte bu üçüncü dünya savaşının tohumları atılmıştır. Allenby, İran Şahı Birinci Şah Abbas’ın İsfehan’dan Meşhed’e yalın ayak yürümesi gibi kutsal şehre saygı göstermek babından Kudüs’e yürüyerek girmiştir. Onun bu son Haçlı hamlesini günümüze Bush ve Blair taşımıştır. Blair ve Walker Bush da aynen Birinci Şah Abbas’ın haleflerinden Mahmut Ahmedinejad ağzıyla Irak üzerine kendilerini ilahi bir gücün veya doğrudan Allah’ın sevk ettiğini ileri sürmüşlerdir (http://www.hurriyetdailynews.com/all-in-the-name-of-god-doesnt-matter-which-one.aspx?PageID=238&NID=67834&NewsCatID=422 ). Nejad’la bu yöndeki bazı alık fikirlerinden dolayı dalga geçenler nedense iş ve sıra Blair ve Walker Bush’a geldiğinde çark ediyorlar. İkisine akıllı muamelesini reva görüyorlar. El Hac Salim Sabbağ gibi bazı Şii aklı evveller ve hatta Hasan Nasrallah Mehdi’nin hareketli cephelerde kendi saflarında Sünnilere karşı savaştığını farz veya tahayyül etmektedir. Bunu İsrail’le savaşırken söylemiyorlardı. İlk Şii isyancılar Mehdilik iddiasıyla Emevi rejimi yıkmışlar ama daha sonra kendi resmi Şii görüşüne göre Mehdi, Emevilerin yıkılmasından çok sonra 260/873 tarihinde tevellüt etmiştir. İstim arkadan gelir misali. Gam değil. Onların nasıl olsa doğrulukla ilgili bir yükümlülükleri bulunmuyor! Sistani de veliyi fakihe tabi olmadığı halde geleneksel Şia doktrini içinde Mehdi gelmeden kılıcı çekti, Sünnilere karşı cihadı ilan etti! Kendin uydur, kendin çiğne misali! Bölgemizde İsrail ve İran Devrimi din ve mezhep savaşlarının tohumunu serpti ve şimdi acı hasadıyla karşı karşıyayız. Bu yeni süreçte inşallah Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nın tortularını ve mirasını hallaç pamuğu gibi atacak ve İslam dünyasına yönelik zulümatı dağıtacağız. Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yıldönümünün bir Ramazan’a rastlamasının anlamı bu olsa gerek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.