Modern selefiliğin sefaletini bütün açıklığı ile ortaya koyan bir durum var ortada. Silahlı, şiddeti meslek edinmiş, kendisi gibi düşünmeyenleri ve inanmayanları “Allahuekber” diyerek öldüren bir yapı!

İslâm yaşatarak yönetir, bunlar öldürerek tahakküm ediyor! Yani tam zıddı!

Suriye, Irak derken, Bağdat kapılarında İslâm Devleti ilân etmişler. “İslâm devleti” olunca tabiî halife de olması lâzım!

Örgüt lideri de olmuş halife! Kamyonetliler ordusunun halifesi de bu kadar olur!

Buna denir? “Hilafet promosyonlu İslâm devleti.”

Müslümansan, halifeye biat et! Yoksa mürted hükmündesin, katlin vacib!

Bu kafa, indirgemeci (ekstremist) kafa, derinlemesine bilmek ihtiyacı hissetmeden, kendi takıntı kutsalına göre herşeyi güçle, silahla, şiddetle çözmek iddiasındaki maddeci kafa... Kur’an-ı ancak kuş beyniyle idrak edebilen ve anladığını mutlak ilahî hakikat sanan kafa!

Şu anda İslâma en uzak devlet işte bu nevzuhur “İslâm Devleti”dir!

Hz. Peygamber’in yönetimi İslâmi idi, fakat adı İslâm devleti değildi!

Halifelerin devleti keza. Ne Emeviler, ne Abbasiler, ne Osmanlılar ismen “İslâm devleti” iddiasında olmadılar.

Devleti İslâm yaparsan, bütün fiillerin İslâm namına yapılacak demektir. Devlet herşeyi islamileştiriverecektir! En önce öldürmeyi!

Bu İslâm devletcilerinin prototipi Zalim Haccac’dır.

Tarihte Kâbe’yi yıkan tek kişi odur. O kanlı zalim, çok insan, çok masum müslüman katletti. Âlimler de, zahitler de onun kılıcından kurtulamadı. Hayatının sonunda ölümü istedi. Dayanılmaz acılar çekti. Daha fenası, ölümünden sonra ona rahmet dileyen bir tek Allah’ın kulu olmadı! Mezarı müslümanlar tarafından tahrip edilir korkusuyla cesedi ulaşılmaz bir yere gömüldü!

Haccac Kâbe’yi yıktı... Böylece Ebrehe’den öteye geçti. Fil Sûresi Ebrehe’nin ordusunun Kâbe’yi yıkma seferinin nasıl akamete uğratıldığını apaçık beyan ediyor.

Büyük Peygamber’in ceddi Abdülmuttalip, Kâbe’yi yıkmaya gelen orduyla savaşacak maddi güçlerinin olmadığını bilmektedir. Bu yüzden Ebrehe ordusundan develerini kurtarmaya çalışır. Ebrehe’nin huzuruna çıkarılır. İsteği sorulur. “200 devemi verin!” der. Ebrehe’nin, “ben senin dininin evini, Kâbe’yi yıkmaya geldim, sen develerin peşindesin” sözüne Abdülmuttalib’in cevabı şudur: “Develerin sahibi benim, Kâbe’nin sahibi, Rabbi var, o onu korur!”

Kâbe içi boş bir yapıdır. İnsanın Allah’a adadığı ilk yapı... Hazreti İbrahim, tevhid peygamberlerinin en ulularından. Onun eliyle inşaa edilmiştir. Mimari olarak bir önemi yoktur. Hatta ölçüleri düzgün değildir. Yani tapılacak bir tarafı yoktur. Bu yapının içi putperest araplar tarafından putlarla doldurulmuştur. Hz. Peygamber Kâbe’yi putlardan temizledi. Şimdi umrede ve hacda uyulan usülleri bizzat uygulayarak gösterdi. Kâbe kutsaldır, fakat Allah yerine ibadet edilen bir bina, yani put değildir!

İdraksiz kafalar sapla zamanı karıştırıyorlar.

19. yüzyılda İngilizler bu bölgede tutunmak için Osmanlıya karşı Vahhabileri desteklediler. 20. Yüzyılın başında gafil Hüseyin büyük Arap kırallığı ve hilafet ümidiyle isyan etti. Onu isyan ettiren güç, İngilizler, Hicaz’ı Hüseyin’e ve soyuna yâr etmedi. Vahhabilerin, yani hacca, haccın mekânlarına düşmanlıkları bilinen Suudilerin bölgeyi ele geçirmesini desteklediler.

Erken IŞİD’ciler Mekke ve Medine’de ne kadar yapı varsa yerle bir ettiler. Tarihi tamamen sildiler. Kanaatimize göre, eninde sonunda onların da hedefinde Kâbe’yi yıkmak var. Çünkü çevresini tamamıyla değiştirdiler. O kadar yüksek binalar inşaa ettiler ve Mekke ve Medine’yi o kadar batının modern yapılarıyla kuşattılar ki, Kâbe yapayalnız kaldı. Bugün yarın, bu kadar yüksek yapının ortasında görünmez olan Kâbe yerine görünür bir “tover” inşaa edebilirler!

Bu müptezeller, fiillerinde doğrudan Kur’an’a dayandıklarını iddia ediyorlar.

Kur’an’ın hangi ahkâmı, “İslâm devleti” kurulması ile ilgilidir? Hangi âyete dayanarak ve hangi yetkiyle ve kimi halife ilan ediyorlar?

Bunların İslâma verdiği zararı haçlılar vermedi!