Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Kâinat Kur’an, insan âyet…

Kâinat Kur’an, insan âyet…

İnsanın kudsiyeti “ete kemiğe bürünmüş” olması değil, “Ahsen-i Takvim” üzere yaratılmasıdır…

Osmanlı’da sistem bu çerçevede kurulduğu için, farklı inançlar devlet tarafından da müsamaha ile karşılanmış, her dinden, her ırktan insana “özgürce yaşama” hakkı tanınmıştır.

Osmanlı yaşam biçiminin kaynağı kuşkusuz Kur’an’dır. Devlet dâhil, Müslüman hayatlar bu esas çerçeveye oturmuştur.

Bu yüzden her başlangıçlarda “Bismillah”, her sonuçta “Elhamdülillah” vardır: İkisinin arası ise “tefekkür”dür…

Yani toplumsal hayat, “zikir, fikir, şükür” çerçevelidir.

Bir bakıma, Osmanlı insanının öfkesinde, hayretinde ve yılgınlığında bile “Allah” var…

Özetle, Osmanlı insanı “zikir kokulu”dur!

Söze “Evelallah” diye başlanır…

Onay ve kabuller “Eyvallah” diye yapılır…

Her türlü güzelliğe “Maşallah” denerek yaklaşılır…

Temenniler “İnşallah” diye ifade edilir…

Her adım, “Tevekkeltü Alellah” diye atılır…

Kızgınlıklar, “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh…” diye aşılır…

Hayretler, “Hay Allah!”, “Allah Allah” ya da “Lailahe illallah” diye dillendirilir…

Hayret derinleşince, “Fesübhanallâh!” çekilir…

Haksızlığa uğrandığında, “Hasbünallâh!..” denilerek “Bana Allah yeter” mesajı verilir…

 “Neuzubillah!” ile Allah’a sığınılır…

İki kişi karşılaştığında bir birlerine selam vermekte âdeta yarışırlar. Burada da belirleyici unsur, Peygamber-i Âlişan’ın “Selâmı yayınız” buyruğudur.

Bu bir rahmet sunumudur ve kalpleri düğümler (“günaydın”da, “tünaydın”da böyle bir özellik var mı?)…

Ayrılıklarda kişi en emin olana, yani “Allah’a emanet” edilir (bunun yerine “esen kal”ı ya da “baybay”ı uyduranların amacı, Allah’lı hayatı seküler hayata dönüştürmek olmasın!)

Bir ailede ölüm vuku bulduğunda taziyeye gidilir ve ölene “rahmet” dilenir, cennet dilenir, “Peygamber şefaati” dilenir…

Taziyelerin içinde de dua vardır. “Başınız sağolsun” türünden bomboş ifadeler kullanılmaz.

Kısacası Osmanlı’nın hayatı “zikir ve dua kokulu”dur.

Osmanlı’nın hayat tarzını inceleyen Fransız seyyah M. de Thevenot, şunları yazıyor:

“Osmanlılar, çok dindar, çok insancıl, şefkat ve merhamet sahibidirler. Gönülleri dîn gayreti ile doludur. İslâmiyeti bütün cihana yaymayı kendilerine görev bilirler. Birbirleriyle vuruşup dövüşmezler… Bizde sıkça rastlanan düello, onlarda âdetâ bir meçhuldür. Bunun sebebi de çok sevip candan bağlı oldukları dinin, içki ve kumar gibi iki büyük kötülük ve düşmanlık kaynağını kurutan hâkimane siyasetidir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi