Ontolojik üstünlük
Dünya İsrail’in yaptığı katliama seyirci kalıyor. İsrail çocuk, bebek, kadın, yaşlı tanımadan katlediyor. Siyasi doğruluk adına kan dolu planını ertelemek de İsrail için bir opsiyon gözükmüyor. Ramazan’ın tam ortasında masum insanları katletmek adeta bir hak’mışçasına lanse ediliyor, inanılıyor, inandırılıyor. Ve dünya, buna seyirci kalıyor…
Dünya reel siyasetinin ikiyüzlülüğü tam da bu noktada maskesini düşürüyor. İnsan hakları, insana saygı, özgürlük, hayat hakkı ve bir dizi demokratik söylem geliştirmekle övünen batı, konu İsrail ve Filistin olunca bütün kuralları lağv edebiliyor. Amaç bir şekilde İsrail’i aklamak. Amaç sonuca giden yolu değiştirmek, müdahale etmek, zulme dur demek değil, bilakis sonucu değişmez tutarak ona giden yolu bir şekilde meşrulaştırmak. Onlara göre, Kudüs, Mukaddes topraklar İsrail halkına aittir, öyleyse Filistinli canlı, cansız, insan, hayvanat ne var ise sürülüp çıkartılmalıdır… Çöpe atılıp eritilecek kirli bir kağıt parçası gibi buruşturulup atılmalıdır….
Dünya İsrail’in katliamını seyretmekle yetiniyor. Zira ontolojik üstünlük geçer kural olarak kabul görüyor. Filistin, İsrail’indir çünkü, onların kafasında. Filistinli mahlukatın en alt tabakasıdır buna göre. Seçilmiş halk kendi kurallarına göre yönetmelidir, seçtiği toprakları. Bu ontolojik üstünlük sopasını da bütün dünyaya dayatmakta bir mahsur görmez İsrail.
Onun içindir ki İsrail halkının seçtiği bir temsilci hem de bir kadın milletvekili, bir anne yüreği taşıması gereken bir kadın temsilci içindeki aşağılık nefreti ne rahatlıkla kuşabiliyor: “Bu bir savaş, teröre, aşırılığa ve hatta Filistin yönetimine karşı verilen bir savaş değil. Aslında bu iki kişi arasında gerçekleşen bir savaş. Düşman kim? Filistin halkı. Neden? Bu savaşı çıkarttıkları için onlara sorun” diyor ve ekliyor “bütün teröristlerin arkasında onları destekleyen onlarca kadın ve erkek var. Hepsi bizim düşmanımız ve onların kanı elimizde olmalı. Bu oğullarını çiçeklerle cehenneme yollayan anneler için de geçerli. Onlar da oğullarının izinden gitmeli. Yılanların yetiştikleri evler de yıkılmalı ki, daha fazla yılan yetişmesin.”
Görüldüğü gibi, yılanlarla eşdeğer görülen bir Filistin halkı var, İsrail’in gözünde. Hal böyleyken bu teze prim veren dünyaya ne demeli? Zulme sessiz kalmak, ontolojik üstünlük argümanına teslim olmakla aynı şey değil mi..ve tabii daha beteri. Arkasına aldığı o güçle azgınlaşıyor İsrail.
Buna nasıl dur denecek? Pratik çözüm nasıl üretilecek? Daha fazla bebek kanı akıtılmadan, diyorum. Yoksa, koca koca adamlar toplanıp toplanıp açıklama yapıyorlar, sanki bir iş yapıyorlar, sonuç zulmün devamına engel olmuyorsa ne fayda… İsrail’i kim durduracak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.