Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Müjdelenmiş yalnızlık

Müjdelenmiş yalnızlık

Arap Baharının darbelerle tersyüz olmasından sonra Türkiye’nin yalnızlığa gömülmesi içte ve dışta birilerinin derdi haline gelmiş ve faturasını hükümete kesmeye kalkışmışlardı. Bunun üzerine İbrahim Kalın hükümeti savunma sadedinde bu yalnızlığın adını ‘değerli yalnızlık’ olarak koymuştu. Bu da muhalefeti kesmemiş yalnızlık teranesiyle hükümeti sıkıştırmaya çalışmışlardı. Onlar hükümeti Irak konusunda da suçlamışlardı ama kimin haklı olduğu ortaya çıktı. Şapa oturan onlar oldu. Aslında Türkiye’nin yalnızlığını ‘değerli yalnızlık’ olarak ifade etmek bile doğruyu dillendirmekte kifayetsiz ve yetersiz kalır. Türkiye’nin ve benzerlerinin yalnızlığı doğrunun ve haklının yalnızlığıdır. Değerli olmaktan öte Peygamber tarafından (S.A.V.) müjdelenmiştir. Bunu alternatifi çakallarla ve alçaklarla birlikte aynı sofrayı veya masayı paylaşmaktır. Arapçada ‘maidetü’l liam/ alçaklar sofrası’ diye bir tabir var. Yalnız kalmak istemezseniz alçaklar veya vicdansızlar kulübüne buyuracaksınız! Orada yerinizi alabilir ve kendinize bir yer ayırtabilirsiniz. Yaşadığımız günlerde her meselede ehli hak ve hakikat az ve yalnızdır. Lakin yalnızların hamisi Allah’tır. Onları zafere iletecek de o’dur. Günümüzde hakikate cibilli taraftarlık kaybolmuştur. Bundan dolayı hakkı savunanlar gureba takımı arasına yani topluma yabancı düşenler sınıfına girerler. Yahudiler nüfus olarak az ama etki daireleri ve nüfuzları geniştir. Dolayısıyla taraftarları ehli hak ve hakikat taraftarlarına ağır basarlar. İsra Suresinin beş ve altıncı ayetleri olan ‘emdadna biemvalin ve benin ve ceelnaküm eksere nefira’ ayetleri Yahudilerin sayıca ve ateş gücü ve vurucu güç itibarıyla kefelerinin Müslümanlara ağır basacağını haber verir. Nüfus itibarıyla onlar Müslümanlardan az olduklarına göre peki bu üstünlüklerinin kaynağı nedir? Bugün Gazze meselesinde olduğu gibi Müslüman davasına biganedir. Hatta gizliden gizliye bazen de arsızca açıktan İsrail’i desteklemektedir. Hamas’a düşmanlıkları İsrail düşmanlığına ağır basıyor. Yahudiler kalabalıklara böyle hükmediyor ve güçlerini öyle elde ediyorlar.

*

 Anılan nedenlerden ötürü kamuoyu onlardan yana. Onların tutumlarını benimsiyor ve onlara yandaşlık yapıyor. Aksine nüfuz itibarıyla Müslümanlar çok olsalar da aralarında hakka sahip çıkanlar azınlıktır. Azın azınlığı olan Yahudilerin güdümüne girenler, yalnızlık bahanesiyle herkesin de Yahudiye ve benzerlerine tabi olmasını ve hulus çekmesini istiyorlar! O zaman yalnızlığımızı yırtacağımızı propaganda ediyorlar. Oysa bizim sayıda bir kusurumuz veya eksiğimiz yok. Bizim sayımızı değersizleştirenler batılın ardına ve peşine düşmemizi isteyenlerdir. Evet! Ahirzamanda hile ile ve kamuoyu oyu araçlarıyla kalabalıkları teshir eden ve yanına devşirenler veya İsrail veya yandaşları güçlü ve kalabalık görünüyorlar. Bu bir denklem meselesidir. Kamuoyu savaşı kazanılırsa bu da atlatılır ve bertaraf edilir.

*

Büyük zuhurun öncesinde zihinler bulanık ve kafalar karışık. İmam Ahmed Bin Hanbel’in Müsned’in de Ebu Said el Hüdri’nin (R.Anhu) rivayet ettiği bir hadiste ‘beklenen zatın’ insanlar arasında kafa karışıklığı ve ihtilafın zirvede olduğu bir sırada çıkacağı müjdeleniyor (Akdü’d Dürer fi Ahbari’l Müntazar, Yusuf Bin Yahya el Makdisi, Daru’l Kütüb el İlmiyye, Beyrut, s: 113). Yine beklenen zatla alakalı olarak Ebu Nuaym’ın Hilye adlı eserinde o sırada Arapların az ve birçoğunun Beyt-i Makdis civarında olacağı ifade ediliyor. İmamlarının da salih bir adam; Mehdi olacağı kaydediliyor. Bu diğer hadisleri de teyit etmektedir. Ümmetimden bir bölük hak üzerine zahir ve kaim olacaktır. Onları yüzüstü bırakanlar onlara zarar veremezler. Bunlara az dahi olsa ‘taife-i mansura’ yani muzaffer bölük denmektedir. Elbette Müslümanlar sayıca değil ama hakkın asabiyetine tabi olanlar anlamında azınlığı temsil edeceklerdir. Kafalar ve gönüller karışık olacağı gibi hakkaniyet sahibi Müslümanlar da azınlık olacaklardır. Bununla birlikte, bu topluluğu yüzüstü bırakanlar onlara zarar veremeyeceklerdir. Bugün Suriye halkını dünyanın yalnız bıraktığını görebiliyoruz. Uluslararası toplumun nifak içinde olduğunu kavrayabiliyoruz. Bununla birlikte, kervan ilerliyor. İçimizden birileri bizim de kalleşler topluluğuna katılmamızı ve alçaklar sofrasına dahil olmamızı öneriyorlar. Varsayalım ki böyle yaptık! Ne kazandık? Ehli hakkı yüzüstü bırakmakla sadece kendimizi tescillemiş oluruz. Hakkın defterinden silinir ve divanından düşeriz. Muzaffer bölük bıçak sırtında da seyretse sonunda galip gelecektir. Bu yalnızların, gariplerin ve mazlumların zaferi olacaktır. Evet! Bizimkisi vaat edilmiş dahası müjdelenmiş yalnızlıktır. Hakla olan yalnız kalmaz. İbni Ataullah’ın dediği gibidir: O’nu bulan neyi kaybetti, o’nu kaybeden neyi buldu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi