Arada kalmışlık
Rasulullah’ın bize öğretmiş olduğu bir dua ile ve bu duanın bizdeki idrak seviyesini arttırması temennisi ile başlayalım bugünkü yazımıza.
“Allahım beni ara yerde bırakma”
Bu duanın anlaşılabilmesi için çok uygun bir zamanda bulunmaktayız. Hemen hemen her Müslüman bu ayda yanlış yapmaktan her zamankinden biraz daha fazla çekinir. Yanlış-doğru mücadelesinde nefsi ile daha fazla yüz yüze gelir.
Tam da bu nefisle yüz yüze gelmeler esnasında, insan fark eder ki bir denge oluşturmaya çalışıyor. Dünya ve ahiret dengesi gibi bir algı ile daha fazla ahireti için bir şeyler yapmak istiyor.
Bir arada kalmışlık...
Böyle zamanlar için bir kurtarıcı gibi Rasulüllah’ın öğretmiş olduğu duaya sarılmak gerek. Bu duanın bizdeki yanlış algılama sonucu, iki ayrı çalışma alanı olan dünya ve ahiret zannını yok etmesini istemek gerekir. Çünkü müslümanın biri dünya, diğeri de ahiret için olmak üzere iki ayrı işi yoktur. Her yaptığı amel, ahirete dönük bir kazanım veya kayıp sağlar. Müslüman bir esnaf, sabah tezgâhının başına oturmak için besmele ile işyerini açtıktan sonra; “Yârabbi! Bugünkü ticaretimde beni faize düşürme, eksik ölçme ve tartmadan koru, haram kıldığın hiçbir eylemi yaptırma” niyetiyle işine başladığı andan akşam işyerini kapatıncaya kadar bu hassasiyetle ticaretini yaptığı müddetçe o, ibadet halindedir. Dünya işi gibi görünen bu ticareti bu niyet ve niyete uygun bu davranışla ahiret kazancı da elde edilmiştir. Unutmayalım ki, müminin niyeti, amelinden önce gelir. Siz eğer sabah namazından sonra bir saat yürüyüş yapıyorsanız, mubahtır ve sıhhatiniz açısından iyidir. Eğer siz bu sporunuza, “Yarabbi! Bu sporu, dinç kalmak ve bir takım hastalıklardan korunmak için yapıyorum. Bundan gayem de sana ibadetlerimi bütün erkânına riayet ederek yapmak ve kulluğumu daha sıhhatli bir şekilde yerine getirmektir” niyetini katarsanız, bu eyleminiz ibadete dönüşür ve dünyevî bir amele ahiret boyutu katmış olursunuz. Onun için diyoruz ki, Müslümanın iki dünya için ayrı ayrı eylemi olmaz. Allah’ın rızasını amaçlayan her meşru amelin ahiret getirisi vardır.
Eğer ki, insan bu ikileme düşerse, o zaman hayatını, dünya için çalışırken ahireti dışlamakla, ahiret için ibadet ederken de dünyadan kopmakla eş değer görür. Günümüz için en büyük tehlike: Dünya için çalışırken ahireti unutmaktır.
“Öylesine telaşlı, meşgul hayatımızda, sosyal ilişkilerin ve ailevi ilişkilerin kalabalığında ahireti düşünmeye yer mi kalır zaman mı kalır?” deniyorsa; o zaman, dünya hayatı dediğimiz son derece sınırlı olan hayat, ahiret hayatımızı perdelemeye sebep oluyor demektir. Çünkü beynimizdeki komuta merkezinde bir ikilik oluşmuştur.
Bu ikiliğin aslında olmadığına dair bir his, kalplerimizi en çok Ramazan ayında yoklar. Aslında hissettiğimiz bir tür rahatsızlıktır. Çünkü dünya hayatımıza daha fazla ahiret düşüncesi dolmaya başlamıştır.
Daha fazla hayır yapmak isteriz, dedikodudan uzaklaşmak isteriz, daha fazla ibadet etmek isteriz, kötü alışkanlıklarımızdan en çok bu ayda uzak durmaya çalışırız...
Dinin manasının hayat, hayatın manasının da din olduğunu anlayabilen kullar için, ayrılıklar gayrılıklar yok hükmündedir. O sebeple bir mü’minin uyuması bile ibadet hükmünden sayılmıştır. İki namazı arasındaki uğraşları, konuşması, yemesi ve içmesi...
Sırat-ı müstakim yolunu tutmuş olanlar, doğru-yanlış mücadelesinde, yanlışı yani bâtılı yok etmiş, gördükleri ise hep Hak’tan gelmiştir. Nefis aradan çekildiği için, benlik mücadelesi, iktidar ihtirası yok olmuş, her an, her yerde mutlak kudret sahibini izler olmuştur.
Basit bir algı değişikliği ile insan bu yola girer. Yanlış ve doğrunun bu hayatta yer alması dünya ve ahiretin de ayrı yerlerde değil, içinde yaşadığımız hayatlarımızda olması demektir.
Böyle basit dediğimiz bir değişikliğin hayatımızda yapacağı muazzam farklılığın farkında mıyız? O halde bizi iki ayrı hayata bölen tüm düşüncelerimizin baskısı altında bu duaya sığınmalıyız: Allah’ım beni ara yerde bırakma!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.