‘Sizden Allah’tan fazla korkarlar’
Kur’an-ı Kerim bitmez tükenmez bir hazinedir. Levh-i mahfuzun alem-i şahadete açılan kapısı ve yansımasıdır. Yahudilerin seciye ve karakterlerini şaşmaz bir biçimde ve mikyasta ortaya koymaktadır. Haşir Suresi 13’üncü ayet bunlardan birisidir. Bu ayette Cenabı Hak Yahudilerin Müslümanlardan Allah’tan daha fazla korktuklarını beyan etmektedir. Onlar idraksiz bir topluluk olduklarından dolayı daha fazla somuttan korkarlar. Allah’ın ceza ve azabını soyut ve mücerret olarak telakki ederler. Halbuki, somut şeyler veya fiziki güçler sonuç itibarıyla metafiziki güce yani Allah’a tabidir ve onun tahtı tasarrufundadır. Onlar acili ecile ve görüneni görünmeyene tercih ederler. İmanları kalplerinde değil gözlerinin ucundadır. İlgili ayet kimi meallere göre şöyledir: Mutlaka gönüllerinde, Allah’tan ziyâde sizin korkunuz vardır, bu da, şüphe yok ki anlamayan bir topluluk olmalarındandır. Bu ayeti tamamlayan bir hadis var ve günümüz olaylarına ışık tutmaktadır. Hz. Sevban (ra. anh) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v) buyurdular ki: “Diğer milletler, tıpkı sofraya yemek için üşüşen insanlar gibi sizin üzerinize üşüşecekler.” Bunun üzerine sahabeler şaşkınlıkla sorarlar: “Ya Rasûlullah, o gün sayımız çok mu az olacak?” Efendimiz (s.a.v): “Hayır” der. “Bilakis, o gün sayınız çok olacak. Fakat siz -çokluğunuz- akıntı önündeki (taşınan) çer-çöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu/mehabetinizi silecek, sizin kalbinize de “vehn” verecek.” Bunun üzerine sahabilerden biri sorar: “Vehn nedir ya Rasûlullah?..” O da buyurdu ki: “Dünya sevgisi ve ölümü sevmemek, ondan nefret etmektir.” (Süneni Ebû Davut: 4/111, hn. 4297; Müsnedi Ahmed: 5/278, hn. 22450)
•
Hadiste anahtar iki kavram var. Bunlardan birisi vehn diğeri de heybet ve mehabettir. Vehn gelince mehabet gider. Yani ölüm korkusu ve dünya sevgisi geldiğinde düşmanların kalbinden heybet silinir ve kaldırılır. Nitekim öyle de olmuştur. Heybet bereket gibidir. Müslümanlar İslam’a sırt çevirdiklerinde düşmanlarının maskarası olmuşlardır. Nasır sosyalist ideolojisiyle birlikte Siyonistlerin önünde çil yavrusu gibi savrulmuştur. Keza İttihatçılar Turancılık yaptıkları halde küçük Balkan kavimleri önünde çil yavrusu gibi dağılmışlardır. Gazze olayları gösteriyor ki, Müslümanlar yeniden manevi sağlıklarına ve afiyetlerine kavuşuyorlar. Yine Yahudilerin, bu ayetin kapsamı dahilinde Müslümanlar karşısında ödleri patlıyor. Zira Müslümanlar ölümden korkmuyorlar ve ölümü içselleştirerek, ölüme dost olarak ölümü yenmiş bulunuyorlar. Hadiste ahirzaman Müslümanları için kullanılan vehn ifadesi ilgili ayette ise Yahudiler için kullanılıyor. Bu çerçevede, Yahudilerin Allah’tan ziyade Müslümanların heybetinden korktukları beyan buyruluyor. Sayısal üstünlük bir şey ifade etmiyor. Nitelikli üstünlüğü aramak gerekiyor. El Haküm et tekasür Suresi günümüzde niceliğin egemenliği dönemine parmak basmaktadır. Ama Gazze’de niceliğin egemenliği çökmüştür. Müslümanların korkusundan dolayı İsrail kendisini teknoloji üssü haline getirdi. Halbuki ölüm başka ayetlerde ifade edildiği gibi insanı müstahkem burçlarda da (buruc el müşeyyede) bile yakalar. Ölümü yenmek kaçmakla değil üzerine gitmekle mümkündür.
•
Eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal. Ahmet Şevabike isimli El- Sebil yazarına göre iki dönem arasında fark inanılmaz ve kapanmaz bir durumdadır. Gazze’de vehni bırakan ve heybeti kuşanan yeni bir Müslüman karakteriyle karşı karşıya bulunuyoruz. Bu sahabe karakterli Müslümanlıktır. Bu ruh Gazze’de yeniden diriliyor. Üzerine ölü toprağı serpilenler biran evvel hab-ı gafletten uyanırlarsa haklarında hayırlı olur. Dünya başka bir noktaya gidiyor. Müslümanlarla Yahudiler vehni mübadele ediyorlar. Vehn yer ve cephe değiştirince heybet de ait olduğu yere; gerisin geriye Müslümanlara dönüyor. Haşr 13 ve 14’üncü ayetleri muhteşem bir biçimde Yahudi karakterini tahlil ediyor.
•
Yavuz Sultan Selim’e göre de Şiilerin karakterini ortaya koyan benzeri bir ayet var. Buna göre, Yahudiler korkuda Allah’ın yerine Müslümanları ikame ederken Şiiler de sevgide Allah’ın yerine kullarını ikame ederler. Yavuz Sultan Selim Çaldıran’a giderken karşı tarafın zaaf noktasını ve yanlışını sezmiş ve iyi tespit etmiştir. Bu ayet hazırlık devresinde ve cephede aklından asla çıkmaz. İlgili ayet Bakara Suresinin 165’inci ayetidir. “İnsanların bir kısmı Allah’tan başka ona birtakım eşitler edinirler de onları, Allah’ı sever gibi severler. İnananlarsa, Allah’ı onlardan daha kuvvetli (hadsiz) bir sevgiyle severler…”
Demek ki, müminlerin baş tacı ve ser tacı Cenabı Haktır. Herkesten ziyade ondan korkarlar ve herkesten ziyade onu severler ve ona sarılır ve ona bağlanırlar. Katıksız mümin olmanın gereği de budur. O, yardımcıları ve vekilleridir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.