D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Bayramın adı ve tadı!

Bayramın adı ve tadı!

Bayram aynı bayram, fakat adı farklı! Hatta kutlama şekli bile... Türkiye’nin günlük gazetelerine bakanlar, birden fazla bayram olduğunu sanabilirler!

Meşhur gazetelerimizden biri (Cumhuriyet), “şeker bayramı” kutlaması yapıyor. Hürriyet’in hangi bayramı nasıl kutladığını bilemiyoruz, çünkü her nasılsa unutmuşlar!

Cumhuriyet’in bulvar versiyonu Sözcü “şeker bayramı” dememek için farklı bir cümle kurmuş: “İyi bayramlar, şeker tadında”!

Taraf isimler arasında tercih yapamamış “Bayramınız kutlu olsun!” deyip geçmiş! Habertürk de “kutlu olsun”culardan.

Gazetelerin büyük ekseriyeti artık Ramazan bayramımızın mübarek olmasını diliyorlar veya Ramazan bayramımızı tebrik ediyorlar.

Zaman bu sefer işi büyütmüş: “İslâm âleminin Ramazan bayramı mübarek olsun.”

“Iyd-ı Fıtr” bizde Ramazan bayramı olmuş... Kurban bayramını ikram edilen ete göre değerlendiren halk zihni, Ramazan bayramını da “şeker bayramı” yapmış. Bu da laikçilerimize can simidi olmuş. Şimdilerde şekerden çok çikolata ikram ediliyor, fakat isim değişikliğine yol açacak kadar tesir hasıl edememiş anlaşılan!

Gazetelerimiz artık halkımızın bayramını kutluyorlar, tebrik ediyorlar. Bundan 80 yıl öncesine gitse idik, bayram kutlayan gazete bulamayacaktık! Elbette, Ramazan münasebetiyle yayın yapan, sayfa düzenleyen gazeteler de yoktu. Sanki Ramazan yoktu! Ama bayram bir şekilde vardı.

İşte zamanın hükümet gazetesi Hakimiyet-i Milliye’de Ramazan’da yayınlanan bira reklamı: “Bira tifüs ve paratüfüs mikroplarını meydana getiren bakterilerin, hamızıyeti dolayısıyla birada yaşamadıkları doktor Koch tarafından tetkik edilerek 14 numara ve 1932 tarihli Wochen schrift mecmuasında neşretilmiştir. Binaenaleyh sıhhatinizin muhafazası için her yerde Bomonti birası isteyiniz.”

Okuyucularımız “hamıziyet” kelimesine takılmış olmalıdır. “Asitlilik” desek, anlaşılır her halde! Asitli ortamlarda, tifüs ve paratifüs bakterileri yaşamazsa, ille de bira, ille de alkol mü hatıra gelir? Demek ki o zaman öyle imiş!

Ramazandan haber vermeyen gazeteler, Ramazan bayramında yayınlanacak gazetenin reklamına yer vermekten de geri kalmıyorlardı: “Bayramda yalnız Hilaliahmer gazetesi çıkacaktır”

“Hilal-i ahmer” de neyin nesi? Diyenler olabilir.

Şimdi “Kızılay” diyoruz. Dil devriminden sonra isim değişti, “hilâl”in dini çağrışımı dolayısıyla “ay” tercih edilmiş. Kızıl-hilâl değil, kızıl-ay!

17 Ocak 1934 günlü Hâkimiyet-i Milliye’nin birinci sayfasının altında şu haber var: “Hilaliahmer gazetesi çıkıyor. Hilaliahmer Cemiyeti Umumi Merkezi tarafından bayram münasebetiyle üç gün Hilaliahmer gazetesi çıkarılacağından Hâkimiyet-i Milliye intişar etmeyecektir.”

Bu arada, Hilaliahmer’e destek kastıyla, “Hilaliahmer Günü” ihdas edildiği anlaşılıyor. İşe bakın ki bu gün “şeker bayramı”nın birinci günü imiş! Hicri takvimi terk edeli bir hayli olmuş ama, Kızılay bayramı hicret takvimine göre yapılıyor!

Bu mealde bir haber şöyle: “Hilaliahmer yoksullara kömür dağıtacak. Şeker bayramının birinci günü ‘Hilaliahmer günü’dür. Bugün Hilaliahmer Cemiyeti her yerde rozet dağıtarak halkın hamiyetine müracaat edecektir. Ankara Hilaliahmer şubesi, bu sene kışın şiddetli olduğunu görerek bayramın birinci günü temin edilecek rozet hasılatıyla geçen verdiği balonun gelirini bir araya getirerek Ankara’daki yoksul vatandaşlara on bin kilo kömür dağıtacaktır” (21 Ocak 1934)

Neden fakirlere yardım için “balo” ile dini bir bayramda halkın bağışları bir arada zikrediliyor?

İki sebepten olabilir. Birincisi “hamiyet hissi sadece dindarlara mahsus değil” dememek için. İkincisi bir işe yarama ihtimali olmayan “balo” gelirinin dini bir bayram dolayısıyla toplanacak yardımla kullanılabilir olması!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi